Ahlak, Siyaset, Kasetler
Siyasetin dili de, tavırları da gittikçe irtifa kaybediyor. Ne zaman seçimler yaklaşıyor veya birileri operasyon yapacak, bir kasettir ortaya sürülüyor. Seks kasetlerinde yer alan siyasetçinin ahlak değerleri sorgulanırken, onlar görevlerinden veya adaylıklarından istifa ettirilirken ve neredeyse herkes bir ahlakçı kesilerek feylosofçuluk taslarken, az sayıda insanın dışında, kimse de yahu bu kasetleri tezgâhlayanların ahlaksızlığından söz etmiyor.
Deniz Baykal’ın kaseti piyasa sürüldüğünde, bunu kullanmayacağım diyerek çok doğru bir tavır sergileyen Başbakan Erdoğan, bugün bunu kullanıyor. MHP milletvekili adaylarına yönelik iki kaset de dâhil, MHP Başkanı Bahçeli, Başbakan Erdoğan ve geniş bir çevre ahlak vaazlarında bulunuyor. Özel hayat ve kamu hayatı gibi, gelişen iletişim teknolojileri nedeniyle sınırları gittikçe flulaşan alanlarda nutuklar atılıyor. Yazık!
Cinsellik, insanoğlunun en ilgi çekici ve en çok konuştuğu konuların başında gelir. Bu doğal, güdüsel yapının kültürel alandaki var oluş biçimleri çok ayrı bir konu. Ancak cinselliğin insan hayatındaki müthiş önemi, neredeyse cinsellikle ahlakı özdeş gören bir anlayış doğurdu. Yani ahlak, apış arasına indirgendi! Ve ahlaka apış arasından bir bakış, hiç de sağlıklı bir kafaya işaret değildir!
Bir gazeteci, ülkenin başbakanına, homoseksüel misiniz diye sorar. Başbakan ise, “Ben ülkeyi kıçımla yönetmiyorum” diye cevap verir. Seks kasetlerinde yer alan siyasetçileri yine cinsel faaliyetleri yoluyla tasfiyeye çalışmak, ülkemizdeki müthiş bir riyakârlığı gösterir. Ahlak adına ahlakçı kesilerek bireyin özel yaşamının ifşasına karşı çıkacaklarına, onların cinsel eylemlerinden hareketle topluma ahlak vaaz edenleri hiç inandırıcı bulmuyorum. Bu kafalar, ahlakı apış arasına indirgeyerek, siyaset sistemindeki asıl ahlaksızlıkların üzerini örtüyorlar.
Toplumda cinselliğin çekici bir konu olması gerçeğinden hareketle, bireylerin cinsel tercihlerini ve yaşamlarını kamuoyu önünde konu ederek, toplumdaki ilginin popülaritesiyle siyaset üretmek, aşağılık bir yöntemdir. İki kişinin ilişkisi kendilerini ve o iki kişinin varsa bağlayıcılıkları, üçüncü kişileri ilgilendirir. Yani tarafların eşlerini ve çocuklarını ilgilendirir. Size ne bunlardan! Yasal bir yanı olduğunda da yasalar var; size ne oluyor?
Ahlak bu mu?
Ahlak, birisinin eşini aldatmasıyla mı sınırlı?
Siyaset dünyasındaki ahlakı, neden yatak odalarına hapsediyorsunuz?
Ahlakçı kesilen namus bekçilerine soruyorum: İmar oyunları yoluyla haksız kazanç sağlamak ahlaksızlık değil midir? Birisi hakkında tezgâh kurmak, iftira atmak ahlaksızlık değil midir? Cinayetin, dolandırıcılığın, yalancılığın, gaspın ahlaksızlıkla ilgili yanı yok mudur? Kamu kaynaklarını talan etmek, nasıl bir ahlaktır? Örneğin Kütahya’daki özelleştirilen gümüş madeninin siyanür havuzlarında oluşan korkunç tehlikenin altında, daha çok kar elde etme hırsı yatıyorsa, bu aynı zamanda bir ahlaksızlık değil midir?
Siyasetçinin cinsel hayatını ahlakçılık adına sorguya tabi tutanlar öz olarak şunu demek istiyorlar: Ey vatandaş, karısını aldatan seni de aldatır! Karşıdakini böyle diyerek alt etmeye çalışanlar, bel altı vuruşlar yapanlar, burada bir hinoğlu hinliğe başvuruyorlar; eşini aldatma ile vatandaşı aldatma arasında bir eşdeğer ilişki kuruyorlar. İki ayrı olgunun böylesi bir karşılaştırılması demagoji değil midir? Eğer böyleyse, şimdiye dek vatandaşı aldatan çok sayıdaki siyasetçi için ne diyeceğiz? Eğer eşini aldatmak vatandaşı aldatmayı gerekli kılıyorsa, vatandaşı aldatmak da eşini aldatmayı gerekli kılar. Bu sakat mantığın sonucu olarak, bu siyasetçiler için de eşlerini aldatıyorlardı denilebilir. Bütün bunlar saçma!
Cinsel hayatı siyasete tahvil ederek ahlakçı kesilenler ve üstelik bir de bunu dine dayandıranlara, dini açıdan bir cevap vermek gerekirse, sizler peygamberlerinizi çiğneyip geçenlerden değil misiniz?
Musa’nın 10 emri nerede? Taş tablet daha o zaman kırıldı, biliyoruz da, o tabletin yazdığından geriye ne kaldı ey insanlar?
Tapınakları yıkmaya geldiğini söyleyen İsa, tapınaklara mahkûm edilmedi mi?
Hz. Muhammed’in israf, dayanışma, komşuluk, hak ve adalet konusunda söyledikleri nerede? İslam dininin özelikle kul hakkı üzerine dediklerinin, bugün bir nebze olsun hayatta karşılığı kaldı mı? Kentlerin imar canavarları, ihaleciler, komisyoncular ve bilcümle kul hakkı yiyenler; sizler mi namuslusunuz, sizler mi ahlaklısınız?
Bütün bu alanlar üzerinde her türlü ahlaksızlığı, gayrı meşruluğu yapanlar mı ahlaklıdır, yoksa gönüllü ve mutluk duyduğu bir cinsel ilişkiyi yaşayanlar mı?
İşte bu soruya vereceğiniz namuslu yanıttır asıl sizi namuslu kılacak olan!
Şimdi namusluca cevap verin: Siz hiç aldatmadınız mı?
Bu cevap kendi içinizde kalsın, beni hiç ilgilendirmiyor! Ancak alkışınızı ona göre yapın! Yoksa riyakâr olursunuz!
Sonuç olarak mutlak ve evrensel bir ahlak yoktur. Ve topluma nizam, ahlak değerleriyle verilemez. Eğer verilebilmiş olsaydı insanoğlu, peygamberlerini ‘gömmezdi’!