‘’Ah Şu Fahişeler!” Yazı Dizisi / Bölüm (4)
‘’Ah Şu Fahişeler!'' Yazı Dizisi / Bölüm 4 – Kamera Önü Fahişeleri
Aslına bakarsanız,yarım asırlık bir geçmişe sahiptir bu yeni meslek türü. Sıcacık evlerimizde, gözlerimizin ve
beyinlerimizin bozulmamış bekaretini, itina ile önemsiz kılan, sihirli kutunun, kısa vadeli kahramancıklarından başka bir şey değildir aslında bunlar.
Ama sayılarını asla göz ardı edemezsin…
O kadar çok ve o kadar etkililerdir ki, zamanı geldiğinde, sizin bile, onlardan birisine dönüşmeniz kaçınılmaz olur.
Ekran cemaati böyle bir şeydir işte…
Dinsiz-dilsiz-amaçsız-renksiz ve alabildiğine popüler kültün fahişesi olma yolunda ilerleyen bir topluluktur, sadece onlar…
Ama bunların çok büyük bir gizli silahları vardır.
İ-L-Ü-Z-Y-O-N!
Şapkadan nasıl tavşan çıkartılacağını bilmezler ama ruhunuzu, benliğinizi, yüreğinizden nasıl çıkartacaklarını iyi bilirler.
Elinizde ki televizyon kumandası ile her an onların bu gizli silahlarıyla karşı karşıya gelme riski altındasınızdır.
Öyle bir ilüzyondur ki bu; bir bakarsınız, bir kandil gecesi, hınca hınç dolu olan bir camide, mevlüt dinlerken, kendisini çeken kamerayı görür-görmez, ağlamaya başlayan bir kenar mahalle mollasına rastlamışsınız,
Ya da, teneşiri patlamaya yakın bir vatandaşın, kendisinden birkaç yaş küçük olan dul bir hatunu, izdivaç hikayeleri ile, araklama oyununa şahit olmuşsunuz.
Yine bir bakmışınız ki, tarihi hassasiyetlerden, reyting toplama yarışına girmiş bir yönetmenin çektiği, harem cariyelerinin ‘’bikini altı bölgesinde gerçekleşen maceralarını anlatan dizilerin müptelası oluvermişsiniz.
Ülkenin gündemini, kolonya kokulu, dublajlı ağızlı, takım elbiseli ağır ağabeylerin kullandığı dizi repliklerinden takip eder olursunuz,
Bir bakarsınız, zihniniz bir anda; ağzı lahmacun kokulu, yarı burjuva-yarı lümpen- yarı asortik-yarı bohem arabeskçinin (türkücünün), filozofik aforizmalarıyla uyarılır oluvermiş…
Diğer yandan, hangi mankenin, hangi paralı playboy’un yatağını ısıttığını da, koltuklarınızdan kalkmadan öğrenir olmuşsunuz.
Bir bakmışsınız, ortaokul mezunu, horoz boğazlayan sesli bir şarkıcının, jüri üyeliğini boş gözlerle…
Öyle fahişedirler ki aslında bunlar; toplumun başına gelen her musibetin ardından, prim kapma yarışında, onlardan atik bir atlet bulamazsın.
Tertemiz alnından kahpe kurşunla vurulan şehidimin dramından tutun, deprem sonrası göçük altında kalanların yaşadığı acılara kadar, hepsi bu fahişenin, prim toplama araçlarıdır.
Bonkör yapımcıların ortalığa saçtığı, yeşil dolarcıklarla karınlarını doyuran bu reyting fahişelerinin bildiği tek bir cümle vardır aslında. ‘’HOKUS-POKUS!’’
Kavgalar,çekişmeler,aksiyonlar, ajitasyonlar, sevişmeler, aşklar ve dramlar içinde gerçekleşen HOKUS-POKUS!
Öyle bir şeydir ki bu; izlenen her şeyde seni gösterirler aslında. Sahte olan seni…
Ve amaçlanan tek bir şey vardır. Seni, Türkiye’de inşa ettikleri,sanal Alis’in Harikalar Diyarına götürmek…
Öyle bir diyar ki; benzine her ay zam gelse, umursamayacağın; seni sigortasız-sosyal yardımsız köle gibi çalıştıran zihniyete asla baş kaldırmayacağın, adaleti bozuk dahi olsa görmezden geleceğin bir harikalar diyarına…
İşte bu diyarın rehberidir bu kamera önü fahişeleri... Ve tur ücretleri, sadece onları izlerken harcadığın elektriğin aylık faturasına yansır.
Tatmin oldun mu? Yoksa daha da anlatayım mı?