!Ah Alışkanlıklarımız Ah!
Baktım, mailimde muhteşem bir yazı tekrar tekrar en az 11 kere okudum. Dedim. Ben bundan daha iyisini asla ve kat’a yazamam! Yahu ne güzel bir konuya parmak basmış sevgili kardeşim İrfan CAN. Ah şu alışkanlıklarımız, hayatı ciddiye almayan vurdumduymazlıklarımız..
Doğan GÜLBASAR yazı bekliyordu Adana Medya’dan.
Önemine binaen gönderdim gitti okunsun, düşünülsün, paylaşılsın ve konuşulsun diye…
KOL KIRILIR YEN İÇİNDE KALIR MI?
Türkiye'de yaşayan insanların hemen hepsi genel kültür, örf -adet, gelenek ve göreneklerine ve de ayrıca atalarından kalan güzel hikayelere önem vermektedirler.
Önem verilen güzellikler arasında ATASÖZLERİ de ayrı bir öneme sahiptir.
Ancak bu Atasözlerinden bir tanesine oldum-olası pek ısınamadım. Bu atasözü '' Kol Kırılır Yen İçinde Kalır'' şeklinde bizim kültürümüze girmiştir.
Aslında kolun kırılması aklıma geldiğinde tedavisi nasıl olur diye sormadan duramıyor insan. Doktor
arkadaşlarımızın çok oluşundan herhalde, aklıma gelen tedavi şekli iki çeşittir.
Birincisi; Kırık kol aşırı ezilmiş ve tedavisi mümkün değil ise uygun bir yerinden kesilir.
İkincisi; Kırık kol ameliyata alınarak tedavi işlemleri yapılır ve alçıya alınarak beklenir. Bu her iki işlemde de amaç kişinin hayat konforudur. Peki bu iki tedavi şekli uygulanmadığı takdirde ne olur?
Birincisi; Kırık kol kangrene dönüşür ve insan ölür.
İkincisi; Kolu kırılan kişi sakat kalır.
Tıbbi terminoloji incelendiğinde kolun kırılıp yen içersinde bırakılması düşünülemez. Muhakkak olumlu Ya da olumsuz müdahale şarttır. Benim bu atasözüne takışımın sebebi de biraz buna benziyor. Bir insan tıbbi bir sıkıntıyı düşünsel bir sıkıntıya çevirerek nasıl hayata bakar diye sorulabilir. Sıkıntı da aslında tam burada başlıyor.
İdeoloji, inanç, görüş ve düşünsel yapısı olan tüm insan gruplarının bu atasözünü kendilerine siper ettiklerini düşünüyorum. Kendilerinin, ideolojilerinin, inançlarının, bazen örf ve adetlerinin
ve hatta özel şirketlerinin, son olarak da siyasi partilerinin açıklarının bilinmemesi , mensuplarının, bağlılarının, üyelerinin ortaya koydukları yanlışların ve yamuklukların mensubu oldukları her neyse ona zarar vermemesi adına bu atasözüne sarılarak bir saklanma, gizlenme ve kamuflaj uygulanmaktadır.
Böylelikle kendilerini daha temiz ve kusursuz gösterme ikiyüzlülüğünün arkasına bu atasözünü siper ederek saklanmaktadırlar. Hangi öğretinin savunucusu ve taraftarı olursak olalım, bu atasözünü
kendimize siper etmemizin hiçbir sağlıklı nedeninin olabileceğini düşünemiyorum.
Eğer yanlışlar ve yamukluklar tedavi edilemiyorsa, başkalarından saklayarak o yanlış ve yamuklukların düzeleceğini beklemek uzun vadede kokuşmuşluğa sebep olacaktır. Kokuşmuşluğun diğer adı da KANGREN dir ki, buda asıl vücudu yok edip ölüme götürür.
İnançlara, öğretilere, ideolojilere bakarken, insanların hemen hepsi önce mensuplarının tavır ve davranışlarına bakmaktadırlar. Ezilen insanların haklarını savunan kişilerin Kırmızı Mercedeslerle gezmesine kadar doğru ise kendi inançlarının mükemmel olduğunu savunanlarında inançlarına uygun olmayan tavır ve haraketleri yapıp sonra dönüp insanları güzelliğe çağırması da o kadar doğrudur.
Peki bütün bu olumsuzluklara karşı tavır ne olmalıdır diye sorulursa ne cevap verilmeli?
Bu sorunun cevabı o kadar basit değil.
Önce çevremizde ve bizzat kendimizde olan yamuklukları ve yanlışları tespit edip tekrar bir çalışma yapmak gerekiyor.
Yoksa sadece ''Kol Kırılır Yen İçinde Kalır'' diyerek kurtuluşa asla ulaşamayız..(Kaynak Kişi İrfan CAN)
BİR AYET
Ancak Sana ibadet eder ancak senden yardım dileriz..
BİR HADİS
Münafıkın Alameti 3’tür. 1-konuştuğu zaman yalan söyler. 2-Söz verdiği zaman sözünde durmaz.3- Emanete hainlik eder..
BİR SÖZ
Hayat dediğimiz “namazsız ezanla başlar, ezansız namaz ile biter..(Söz bir Bahri Yılmaz paylaşımıdır)