Afkanistan, Irak, Libya Sonra Sıra Kimde?
AFGANİSTAN, IRAK, LİBYA SONRA SIRA KİMDE? SERMAYE DELİ ÇOCUĞUNU KORKUTMAK İÇİN HALKI BOMBALIYOR.
Dün Afganistan’a Irak’a savaş uçaklarından atılan demokrasi. Bu gün Libya halkının üzerine atılıyor. Yarın hangi ülkeye demokrasi götürecekleri belli değil ama götürecekler. Başkada çözümleri yok çünkü. Başkada yolları ve yöntemleri yok. KAPİTALİST EMEPERYALİST SİSSTEMİN başkada yolu yoktur.
Yaşanmış deneyler üstünden söylersek bu sistem bunalımlar, krizler sistemidir. Ancak her bunalım sermayenin daha fazla kazanacağı yöntemle çözümlenmektedir. Sermaye ve sermaye sahipleri için çözüm budur. Bu güne kadar da böyle yaşanmaktadır. Tarihte bu deneyimler tarihidir. Bunalımı en iyi şekil de halkın üstüne yıkmanın. Bunalımın bedelinin halklara ödetilmesini en kestirme yolu da zordur. Savaştır.
Sermayede hem yıkımdan hem de yıkım sonrasından hem de savaştan dolayı elde ettiği avantajlı durumdan kazançlı çıkar. Yani Savaş işgal kapitalist paylaşımın ve sistemin vazgeçilmezidir. Kapitalizmin kalemşörlerinin. Kapitalizm koşullarında hele hele emperyalizmin egemenliğinde ebedi barış ve insani paylaşım mümkün ve olası değildir. Buna inanmak ve halkı inandırmak. Yalanın daniskasıdır. İşte bu nokta da da; Emperyal sistem kendi gerekçesini bulur. Her alanda egemenin yapmak istediğini yaparken bulduğu gerekçe gibi. Yalanın nedeni de kapitalizm dir çünkü yalan çalma işlemini ya gizlemek için ya da çaldığını saklamanın aracı olarak söylenir. Dün Afganistan da Irak’ta bu gün Libya da olduğu gibi.1980 12 Eylülcülünde bizde ülkemizde olduğu gibi. Bu gün yalanların yalan oldukları anlaşılmıştır. Ama halk emperyalizme ve iş birlikçilerine bedelini de ödemiştir. Bu yalanlarla halkların soyulması sağlanmıştır.
Emperyalist sistemin direttiği savaş alanından açığa çıkan yalanlar bunlardır da. Başka alanlarda yalanlar yok mudur? Elbette vardır. İlk aklımıza gelenler.
•Nükleer enerji ve teknolojisi hakkında söylenenlerin yalan olduğu, dün Çernobil de, bu gün japonyada.Gizlenemez oldu.
•Siyanürle altın işletmeciliği hakkında söylenenlerin zengin olma hayallerinin yalan olduğu gerçeğin altını işleten sermayenin kar ettiği. Ucuza emek satın aldığı pisliği ve kirliliğinin halklara kaldığıdır. YÂDA ÖLÜLER ALTIN TAKMAZ GERÇEĞİDİR.
•Özelleştirmelerin işsizliği azaltacağı, verimliliği arttıracağı söyleminin tam bir Özal yalanı olduğu söylemi. Yaşanan gerçeğin ta kendisinin işsizliğin artması, çalışma saatlerinin uzaması, ücretlerin azalmasıdır.
•Ormanların özelleştirilmesinin ormanı koruyacağı gerçeğidir. Bu durum da tam bir yalandır. El koyacaklarını anlayanlar ormanları imha ederek başka planlarını hata geçirmektedirler. Orman yangınlarındaki artış ve ormanlık alanların azalması başka nasıl açıklanır.
•Suların özelleştirilmesinde aynı sonucu doğurmaktadır.
•Ülkemizde yönetenlerin cumhuriyette tarihi boyunca eşkiya ile mücadele, bölücülükle mücadele, Terörle mücadele adı altında yürütülen paylaşım ve getirim kavgasının egemenlerin yalanları eşliğinde yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
Burada kendi barışını sağlayamayanların başkalarının sunduğu barış ve özgürlüğe yani bombalı demokrasi ile yüz yüze geldikleri gerçeği çırılçıplak ortadadır. Bu gerçeği söylemek yazmak ve çizmek bu topraklar üzerinde yaşamayı hak etmek için mutlak bir zorunluluktur. Barışı ve kardeşliği istemek aynı zamanda emperyalizmin boyunduruğuna hayır demeyi içermektedir. Birlikte yaşayıp aynı kaderi paylaşmaya devam edeceksek. Birlikte yaşadıklarımızın en az bizim kadar özgür ve kendileri olmaları kaçınılmazdır. Bu yalın gerçekliğin ışığında yeniden ve yenilenmiş barış kardeşlik ve insani paylaşım düzeni birlikte ele alınmalı. Kurulmalı birlikte yarın ancak böyle mümkündür. Otuz küsur yıldır sürdürülen savaş politikasının da muhasebesi yapılmalı bu güne halk olarak ne kazandık ve kaybettiğimizi görmeliyiz.
Ama bu işler arkadan dolanarak iki puan kapma yöntemi ile çözülemez. Bu yöntemi benimsediğimizde başkalarının da böyle yaptığını bilmemiz gerekiyor. Sırtınızı kaygusuzca yaslayacagımız güç aynı kaderi paylaşanların dostluklarını barışını kardeşliğini yeniden kurdukları adil özgür bir paylaşım sistemi ve halkların gönüllü birliğinden alınan güçtür. Böylesi hilesiz hurdasız birleşmiş barışmış kardeşleşmiş halkların ortak dostluğunun ürünü güç ve güven ana sütü gibi ak ve helaldir.
Böylesi bir güçten ve birlikten kimse korkmasın ürkmesin. Bilelim ki biz bu topraklar üstünde dünyaya örnek olacak barış ve kardeşliğin hüküm sürdüğü koşulları yarata biliriz.
Sadık TÜRK