Adeta Çölde Bir Vaha!
Hep bizde neden uygulanmıyor diye merak etmişimdir... Öğrencilere, becerilerinden dolayı burs verilmiyor diye...
Gelişmiş ülkelerde, özellikle Amerika’da öğrencilerin yeteneklerine göre, devlet tarafından sağlanan burslarla liselerde veya üniversitelerde okuması sağlanıyor.
Örneğin iyi bir basketbol oyuncusuysa, okulun basket takımında hem oynuyor, hem cebinden para harcamadan eğitimini alıyor.
Ya da sporun herhangi bir branşına veya sanatın herhangi bir koluna ilgi gösteriyorsa, okulun ilgili faaliyet kollarından birinde etkin bir şekilde yer alıyor ve bunun karşılığında da eğitim görüyor.
Evet, böyle benzer bir uygulama neden bizim eğitim sistemimizde bulunmaz. Oysa ki, böyle bir durumun uygulanması halinde, kimbilir içimizden ne cevherler çıkacaktır.
Sınavla girilip alınan bursların ya da kimi kamu kuruluşlarının sağladığı burslar ile özel bir takım kuruluşların sağladığı bursların dışında, -ki onlar da her isteyene verilemiyor ne yazık- öğrencilerin eğitimlerini alabileceği bir burs imkanı bulunmuyor.
Belki şu öne sürülebilinir, ülkemizde eğitim parasızdır diye!..
Gerçek acaba böyle mi? Hepimiz biliyoruz ki, değil. Daha okula ilk adımın atılması ile başlanan bir para isteme talebi, taa ki siz üniversite kapısına dayanana kadar devam ediyor.
Bu okula katkı payından tutun da, pencere taktırmaya, okula spor malzemeleri alımına kadar devam ediyor. Kömür, elektrik, su gibi temel ihtiyaç giderleri için toplananları da saymıyorum üstelik.
Üniversitelerde de artık öğrencilerin ilk ve ikinci dönem için para ödediğini hepimiz biliyoruz. O nedenle de üniversitelerimizin de parasız olduğunu iddia etmemiz mümkün değil.
Neyse, bu eğitim sistemimizin kanayan bir yarası.
Benim asıl söylemek istediğim, Bandırma’da geçen hafta 1. Milli Eğitim Festivali kapsamında gerçekleştirilen birbirinden güzel, birbirinden muhteşem, birbirinden ilginç gösteriler.
İlköğretim okulu öğrencilerinden, lise öğrencilerine kadar, çeşitli yaş ve gruplardaki öğrenciler, yeteneklerine göre o kadar güzel etkinlikler sergilediler ki, onlara imrenmemek, onlarla gururlanmamak, onlarla kıvanç duymamak mümkün değildi.
Yeri gelmişken, böylesine kapsamlı bir festivali gerçekleştirdikleri için başta Bandırma Milli Eğitim Müdürü Şakir Demirhan olmak üzere, emeği geçen tüm okul müdürlerini, öğretmenlerini, öğrencileri ve öğrencilerin velilerini candan kutlamak, tebrik etmek başta gelen görevimiz oldu.
Hani bir söz vardır, istenirse neler başarılabiliniyormuş, tüm milli eğitim camiası, en tepe noktadan, en küçük öğrenciye kadar bir kez daha bunu bize ispat ettiler.
Böylesine kapsamlı bir festivale uzun süre hazırlandıkları da, sergiledikleri etkinlikleri ne kadar büyük bir başarı ile sergilemelerinden zaten anlaşılıyor. Böylesine yoğun bir eğitim ortamı içerisinde kendilerini bir de bu tür sosyal ve sanatsal çalışmalara verip de, bu kadar büyük başarı sağladıkları için öğrencilerimizi bir kez daha kutluyorum.
..................................
Yıllardır CD film aldığım bir dükkan var. Zaman zaman yeni çıkan filmlerin ne olduğunu görmek ve hoşuma giden film olursa almak için uğrarım.
Tabii gide gele dükkanı işleten ile samimiyeti de ilerlettik. Dikkatimi çeken bir konuyu kendisine sordum. Çünkü, raflarda yer alan 100 filmden neredeyse 90 tanesi korku, şiddet, gerilim ve benzeri türden filmlerdi.
Niye özellikle bu filmleri getirdiğini sorduğumda, çok ilginç bir cevapla karşılaştım; “Abi sen ne diyorsun? Bu filmler peynir ekmek gibi satılıyor. Özellikle gençler ne kadar çok kan, ne kadar çok şiddet içerikli film varsa, onları talep ediyor. Bizimki de ekmek parası. Talebe göre film getiriyoruz işte...”
İnanamadım. “Hadi canım abartıyorsun...” gibi laflar ettim. Baktım yemin billah ediyor.
Demek ki, gençlik artık kendine korku, şiddet ve dehşet görüntüleri içeren filmlere vermiş ve orada gördüklerini belki kendi aralarında, belki ileride farklı bir şekilde kullanacak.
Aslında bu konunun sosyologlar ve psikologlar tarafından derinlemesine incelenmesi gereken başlı başına bir olay sanırım.
Şu küçücük örnek bile boş kalan öğrencilerin, bu boşluklarını nasıl kullandıklarının bir göstergesi olarak yansıyor.
İşte burada, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün organizasyonunu gerçekleştirdiği festival bir kat daha fazla önem kazanıyor bence.
Şakir Demirhan’ın açıklamasına göre, festivalde toplam 5 bin 338 öğrenci çeşitli etkinliklerde görev almış.
Çok iyi bir rakam. Önümüzdeki sene bu rakam en az iki katına çıkarılmalı, hatta festival süresi 5 günden daha fazlaya yayılmalı.
Böylesine kapsamlı bir festival, hem öğrencilerin sosyal gelişmelerinde çok önemli bir faktör olacaktır, hem de Bandırmalıların sosyal ve sanatsal faaliyetlerine olan susuzluğunu giderecektir.
Öyle ya, sadece Kuşcenneti Festivali’nde gelen birkaç sanatçının yanı sıra, sergilenen birkaç oyun ve bunun ötesinde gerek belediyenin, gerekse ADD’nin getirttiği bir iki tiyatro grubunun sergilediğinin dışında Bandırma’da doğru dürüst bir sanat olayının olduğunu kim söyleyebilir ki.
Amatör nitelikteki toplulukların tüm yokluklara rağmen sergiledikleri etkinlikler ise daha beklenen düzeye ulaşamadığı için, Milli Eğitim Müdürlüğü, bu festivali önümüzdeki yıl için şimdiden planlamaya başlamalıdır.
Bandırma için adeta çölde bir vaha idi. Tebrikler.