Adem’ce Sözler Kendinden Geçti…
"Acıdan Adamlar...
Acıyla olgunlaşmayı seçerken
Günahına girdik masum tebessümlerin.... Her köşe başına asılmış eğreti bir tebessüm kadar
Karmaşık haller içerisindeyim, Hangi gözyaşımı
Kimin için döktüğümü bilmemi beklemeyin benden. Paslanmış sokak lambalarının altında,
Silik gölgelerle oynadığımız bir oyundu bu. Acılarımız kadar adamdık hepimiz.
Ve hepimiz acıdan adamlardık… İki nokta arasında ki en düz çizgi değildik hiç.
Hep uzak yollara, Ulaşılmaz ufuklara sevda yazmıştık
Martıların boynuna astığımız demir muska, Hırçın dalgaların eceli olurken,
Yeryüzünde acıdan damıtılmış sevda kırıntılarını, Çimento kağıdıyla ateşe verdik.
Buzdan kaleler yaptık, Avuçlarımıza güneş doldurduk.
Umut aradık düne dair. Hayal dilendik bugün için.
Acılarımızı bir ömür kendimize batırmaya razıydık çuvaldız gibi. Ama hangimiz mutluluk kemendinde bir kerecik can vermek için
Bin kere ölmedi ki... Acıdan adamlardık biz.
Masum bir genç kızın bakışlarında kaybolmaya razıydık hepimiz. Kibrit kokardı ellerimiz. Bıyıklarımız nikotin rengi. Gözlerimiz kan çanağı. Her birimiz diğerimizden daha reziliz.
***
Metaforik İrdeleme Sendromu...
Azgın dalgaların, çamurlu yolların çocuğuyum ben
Hiçliğin göğsünden , umut emerken kesildi göbeğim
Payıma hüzün düşmüştür, Ellerime ecel…
Şarkılarım düşük metronom, Çığlıklarım yüksek desibel olmuştur hep
Adımın başından eksik olmamıştır mim harfi, Mastar eki ve –miş li geçmiş zamanla anılmak…
Varlığımın tarifi.
Yürüdüğüm yollar, zaman eskiten cinsten
Parmaklarım hergün yaşamımın tefsirine şahit, Göğsümde gezegenler dolaşır birbirine ilişmeden
Beynim zembereği bozuk saat gibi, İki şarkı arası kadardır hayat
Küçük bir kibrit alevinin yaktığı dünyayı, Bir erkeğin göz yaşından başka ne kurtarabilir ki…
Yaşlandıkça büyüyor yüreğim , Küçülüyor hayallerim…
Yaralarım kabuk bağlamıyor artık, Her nefes ayaklarıma dolaşıyor
Her bakış bir duvar örüyor mezarıma… Her sabah ölüyorum ben
V e her akşam yeniden...