Adalet-i Mahza mı, Adalet-i İzafiye mi ?
Hz. Osman'ın isyancılarca şehit edilmesi üzerine Hz. Ali halife seçilmişti.
Halife Hz. Ali, Hz. Osman'ın katilleri tam olarak netleşmediğinden,(isyancılar birlik halinde olayı yaptıklarını ifade ederek olayı saklıyorlardı) "Hiçbir günahkar başkasının günahını üstlenemez."(Fatır,35/18,Necm,53/38,Zümer,39/7) ayetine dayanarak kısas için beklenmesi ,araştırma, soruşturma ve incelemeye devam edilmesi gerektiğini düşünüyordu.
Bu yaklaşım içtihadi olarak Adalet-i Mahza’nın yerine getirilmesi görüşüydü.
Fakat Hz. Aişe, Hz. Talha ve Hz. Zübeyir, Hz. Ali'nin bu konuda yanlış bir tutum sergilediğini, isyancıların blok halinde Hz. Osman’ın katlini kendi yaptıklarını ifade ederek katil ya da katilleri saklıyorlar, kısasın gerçekleşmesine izin vermek istemiyorlardı.
Bu durumda Adalet-i Mahza , yani sadece katleden veya katledenlerin bulunup cezalandırılması imkansız, o halde Adalet-i izafiye, yani cinayeti ben işledim diyen tüm isyancıların katlini talep ediyorlar ve kısasın fitne büyümeden hemen gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu yüzden katillerin dönüş güzergahı olan Basra'ya gittiler. İstedikleri savaş çıkarmak değil, hakkı uygulayıp katilleri kısasen öldürmekti.
Bu durum Hz. Ali'ye "Basralılar sana karşı Aişe'nin yanına toplanmışlar." diye iletildi. Abdullah İbn-i Ziyad anlatıyor: "Hz. Talha, Zübeyir ve Hz. Aişe (r.anhüm) Basra'ya yürüyünce, Hz. Ali, Ammar İbn-i Yasir ve Hasan'ı (r.a.) gönderdi. Bu ikisi Küfe'ye yanımıza geldiler ve minbere çıktılar. Hz. Hasan (r.a.) minberin yukarısında idi. Ammar (r.a.)'da ondan daha aşağıda idi. Biz onların etrafında toplandık. Ammar'ın şöyle dediğini işittim:
"Aişe annemiz, Basra'ya yürümüş. Muhakkak ki o, dünyada da ahirette de Peygamber (aleyhisselam)'ın zevcesidir. Ancak Allah sizi (bu olayda) imtihan ediyor: Kendisine mi itaat edeceksiniz yoksa ona (Hz. Aişe) mı?"
Böylece Hz. Ali de Küfe'den bir cemaat topladı.
Daha sonra Hz. Talha ve Hz. Zübeyir ile görüştüler. Görüşmede davalarının bir olduğu ortaya çıkınca anlaşmış bir şekilde ayrıldılar. Ne var ki, Hz. Osman'ın kuşatmasında bulunan fitneci ve onu öldüren münafıklar Hz. Ali ile Hz. Aişe'nin anlaşması halinde kendilerinin infazından korkup büyük bir fitne hazırladılar. İki tarafa da kuşatma düzenleyip bunu diğer tarafın düzenlediğini söylemişler büyük bir provokasyonu ustalıkla yürürlülüğe koymuşlardı.
Böylece iki farklı içtihad için toplanmış olan iki grup arasında savaş başlatılmıştır.
Hz. Ali bu sırada buyurdu ki: "Eğer galip olursanız kaçanın peşine gitmeyin, malları ganimet saymayın, bu bir cihad değil nefs-i müdafaadır. Karşımızdakiler, kafirler ya da fasıklar değil kardeşlerimizdir." Bu olay müslümanlar arasındaki ilk savaş ve şia ve diğer farklı fırka ve grupların görüşlerinin üzerine bina edildiği ilk fitnelerinden biri olarak tarihe geçmiştir. "Cemel" deve anlamına gelmektedir. Olay, Hz. Aişe'nin devesi etrafında gerçekleştiğinden "Cemel Vakıası" adını almıştır.
Bu gün ülke halinde hala ciğerlerimizi yakan geride 240 şehid ve 3000 den fazla gazi bıraktığımız 15 Temmuz işgal ve darbe girişiminin sonuçlarını tartışıyoruz. Bu hususta 15 Temmuzdan bu güne 3 yazı yazdım bu dördüncüsü;
18 Temmuzda neyi başardığımızı ifade sadedinde;
‘Millet kurtuluş savaşının son kalesine bayrağı dikti.’ Başlığıyla büyük bir fetihten bahsettim: http://www.cemilpasli.com/tarih/millet-kurtulus-savasinin-son-kalesine-bayragi-dikti
02 Ağustosta 15 Temmuza ülkenin geldiği süreçte bireysel öz eleştiri yapılması gereği anlamında;
SUÇLU AYAĞA KALK ! http://www.cemilpasli.com/egitim/suclu-ayaga-kalk
14 Ağustosta bir daha 15 Temmuzu yaşamamak için yapılması gerekenler bağlamında;
KIPKIRMIZI, TERTEMİZ KAN GELİNCEYE KADAR HATTA… http://www.cemilpasli.com/tarih/kipkirmizi-tertemiz-kan-gelinceye-kadar-hatta yazılarını yazdım.
Bu gün 20 Eylül ve sürece yönelik yeni bir yazı yazma zarureti ortaya çıktı.
1876, 1908, 1913, 1960, 1971, 1997 nin mahkemesini kurup sorumluları cezalandıramayan milletimiz 15 Temmuz 2016 yı yaşadı.
Ve biz şu an Adalet-i Mahza ve Adalet-i İzafiye tartışmasına dalmış durumdayız.
Evet Adalet-i Mahza mümkün iken Adalet-i İzafiye uygulanmaz, uygulansa zulümdür,
Ancak Adalet-i Mahza sağlanamıyorsa da vakit kaybetmeden Adalet-i İzafiye uygulanır aksi takdirde daha büyük zulüm ve mağduriyetlerin yolu açılır.
Şu an sürece etki edebilecek herkes görevini yaparken Şehidimiz ve sürecin dönmesinde temel taşlardan olan Ömer Halisdemir kardeşimize 30 kurşun atıldığını ve son 2 kurşunun canlı olduğu halde kafasına yakından sıkıldığını unutmasınlar.
İnsan kendi hakkı için fedakarlık yapabilir, af edebilir ama konu umumun hakkı olduğu zaman kimse hak ve adaletten fedakarlık yapamaz.
Milletimiz; 1876 dan beri kendi adamlarına operasyon yapan bu iltihaplı oluşumu vücudundan kıpkırmızı kan gelinceye kadar temizlenmesini ve cezalandırılmasını istiyor, bekliyor.
Bu konuda atılacak tüm adımlara -milletvekili ve yerel yönetimler seçimi de dahil- açık destek veriyor.
Evet !
Adalet-i Mahza olmuyorsa Adalet-i İzafiye,
Adalet, Adalet, Adalet.
Hemen şimdi.