Acizliğin İtirafı..
Başbakan Yardımcısı, Sn. Ali Babacan’ın; ‘Benzinde vergi yüksek, çünkü iş adamından- doktordan vergi toplayamıyoruz’ itirafı, fevkalade yüz kızartıcıdır.Sn. Babacan, ilave ediyor; ‘Bütün iş adamları, doktorlar, avukatlar, topu topu 2 milyar TL. gelir vergisi ödüyor. Oysa, sadece sigaradan, tıkır tıkır 15 milyar geliyor.’ Bu yüzden de, 2011 yılında, ÖTV ve KDV oranlarında, bir azalma olmayacakmış.
Demek ki, aynı çarpık tablo devam edecektir. Adil, yaygın ve katlanılabilir bir vergi düzeni için gayret gösterilmeyecektir. Vergi yükü, yine orta ve dar gelirlilerin sırtına binecektir. Zengin, daha zengin; fakir de daha fakir olmaya devam edecek; gelir dağılımındaki bozulma sürecektir. AKP, zenginlerin partisi olma hüviyetini devam ettirecektir.
1-Bu düzenin adı ‘demokrasi’ olamaz. Bu iktidarlar, hiçbir zaman muktedir olamaz.
2-Vergi verilmez, alınır. Bu, devletin bir güç göstergesidir. Bir gelişmişlik düzeyidir. Bizim iktidarlar ise, güçsüzlüğünü/ acizliğini/ başarısızlığını/ vurdumduymazlığını/ tembelliğini/ tavizkarlığını, alenen itiraf etmektedirler.
3-Elbette; her şeyi bildiğinizi zanneden, çevresinde doğru dürüst/ bilgili/ açık sözlü danışmanı olmayan yöneticiler, böyle aciz olurlar. Her şeyi oy hesabına bağlarsanız, devamlı taviz verirseniz, bu iğrenç tabloyu da devam ettirirsiniz.
Elinizdeki yetişmiş elemanlardan, üst düzeye gelmiş vergi denetim birimlerinden yararlanamazsınız.
Otomatik kontrol mekanizmalarını (hayat standardı esası, gider bildirimi, asgari vergi, vb.) kullanmayı düşünemezsiniz. Yeminli mali müşavirlerden istifade etmeyi bilemezsiniz. Lüks hayat yaşayanlardan; magazin basını malzemesi hovardalardan vb. tiplerden hesap soramazsınız.
4-Şu rezil tabloya bakınız. 2010’da, 81 ilden 69’unun bütçesi açık vermektedir. İstanbul, Kocaeli, İzmir ve Ankara, bütçe gelirlerinin yüzde 80’ini sağlamaktadır. Diğerleri de, devamlı olarak, ülke kaynaklarını sömürmektedir. (Hele, Doğu ve Güneydoğu Anadolu, tam anlamı ile tüketicidir. Ne vergi öderler, ne de elektrik-su parası. Hepsine yeşil kart verilir, bol bol da yardım dağıtılır.)
5-Biraz bilgi, biraz irade, biraz iyi niyetle, Türkiye’de çok ciddi adımlar atılabilir. Yeter ki, bu tavizkar, bu zengin tabakanın emrindeki, politikalardan vazgeçilsin. Milletvekilleri, ağaların/zenginlerin değil de, milletin temsilcisi olsun.
6-Muhalefete şaşıyorum. Sen-ben kavgası yapacağınıza, bu konulara ağırlık versenize. (Hele, vergicilikten gelme bir Genel Başkanı olan CHP’nin, bu konuda çok daha aktif olması gerekir. Ama, ne yazık ki, konuşmayı çok seven, devamlı olarak Genel Başkanınca tekzip edilen, Süheyl Batum gibiler; sadece boş laf üretiyorlar, darbecilere destek veriyorlar, ciddi konulara bir türlü akıl erdiremiyorlar.)
Kimse, vergideki adaletsizliği gündeme getirmiyor. Çareler, projeler üretmiyor. Mevcut, korkunç israf düzenini tenkid etmiyor. Sivil ve askeri harcamalardaki israfa, yolsuzluklara, saltanata dokundurmuyor. Alınması gereken tedbirleri dile getirmiyor. Aşırı iç ve dış borçlanmaların, astronomik faiz giderlerinin Sosyal Güvenlik sistemindeki israf ve yolsuzlukların önlenmesi konularında fikir üretmiyor.(Üretenlerin dediklerine de kulak asmıyorlar.) Yabancı (güya) yatırımcıların, yurtdışına, 8 yılda, 54 Milyar Dolar çıkarmış olmasını, muazzam ödemeler dengesi açığını umursamıyorlar. Var mı, yok mu, karşılıklı atışmalar, hakaretler, düzeysiz suçlamalar.
7-Her şeyim üzerine bahse girerim ki, Maliye Bakanlığı’ndaki bu yetişmiş elemanlardan yeterince yararlanmak, gerekli mevzuat düzenlemelerini yapmak; iktidarın da tavizkar tutumunu terketmesi şartları ile; en geç iki yılda, Türkiye’de vergi gelirleri en az iki katı artabilir. Kayıt dışı ekonomi, ciddi biçimde kayıt altına alınabilir. Vergi adaletsizliği, önemli ölçüde izale edilebilir.
Yeter ki, bilgi, niyet, dürüstlük, kararlılık hakim olsun.
Ve, ben Başbakan olsam; Sn. Babacan’ı hemen görevden alırdım. Bu acizlik itirafını sineye çekmezdim…