Açılımların Bozduğu Kardeşlikler
Dünyanın genel gündemi ekonomik kriz ve buna karşı alınabilecek önlemler iken Türkiye’nin gündemi Mart 2009’dan beri Ermeni Açılımı ve Kürt Açılımıdır. Türkiye kendine yeni kardeşlikler tesis etmeye çalışırken öz kardeşlerini -adeta- kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dışarıda Ermenilerle kardeşlik kurmaya çalışırken Azerbaycan’ı kaybeden Türkiye, içerde de sanki yokmuş gibi yeni bir "Türk – Kürt Kardeşliği" inşa edeyim derken bu toprakların bin yıllık hamurunu bozmaktadır.
Ülkede vatandaşın sefaleti derinleşirken yeni elitistlerin hali vakti ise kendilerini teğet geçen kriz sayesinde pek etkilenmişe benzemiyor. Hatta üst tabaka arasındaki rol değişimi teğet geçenler lehine hızlı bir şekilde devam ediyor. Kürt Açılımı adı altında devletin diz çöktürüldüğü gürültüde Azerbaycan ile olan ilişkilerde yaşanan kırılmalar ve Türkiye’nin bölge üzerinde yaşadığı mevzi kayıpları deyim yerindeyse karambole gitti. Aynı zamanda içerde gittikçe derinleşen etnik ayrışma da önü alınamaz boyutlara varmanın eşiğinde.
Bu kaygıları da gözeterek daha nisan ayında kaleme aldığımız dış politika ağırlıklı bir yazıda özet olarak aşağıdaki görüşleri dile getirmeye çalışmıştık;
1- Ermeni iddiaları üzerine konuşma yapacak olan Obama’nın mevcut dengeleri sarsıcı bir yaklaşıma girmesi mümkün değildir.
2- Son on yıldır bu konuda dile getirilen iddialarla Türk kamuoyu "haşlanan kurbağa" misali sürekli bu konuya alıştırılmaktadır.
3- ABD ile Türkiye arasındaki vazgeçilmez bağımlılık ilişkisi ne Türkiye’nin ABD’den uzaklaşmasına imkan verir ne de Türkiye gibi önemli bir coğrafya üzerinde konumlanmış “sadık bir süt oğlandan” ABD vazgeçer.
4- Türk hükümetini ayakta tutan realite, Davos’ta yaratılan sahne ile Türkiye’nin bölgesel imajını parlatmış olmasına karşın Türkiye’ye yediklerini bir şekilde kusturacaktır.
5- Dünya’nın Amerika tarafından 1990’larda kurgulanan yeni düzeni 2008 yılının Ağustos ayında resmen çökmüştür. Çünkü Rusya, eski gücünün hevesinde dirayetli ve basiretli bir siyaset ile Gürcistan’ı batının gözünün içine baka baka çiğnemiş, “Kafkasların batının değil kendisinin çöplüğü olduğunu” göstermiştir.
6- Dişini daha Kosova’nın bağımsızlığı sırasında göstermiş olmasına karşın Rusya ciddi olduğunu Gürcistan hamlesi ile ortaya koymanın yanında ABD’nin Kafkaslardaki iki müttefikini de saf dışı bırakmıştır. Bunlardan Gürcistan’ı ezip geçerken, Azerbaycan’ı da Ermeni Meselesini kaşıyarak önce Türkiye’den dolaylı olarak da batıdan uzaklaştırmıştır.
7- Kosova konusundaki aceleciliğini Kafkaslarda da hemen bölgesel arabulucu rolüne soyunarak gösteren Türkiye, Rusya tarafından bir “Truva Atı” olarak algılanmanın ötesine geçememiştir.
8- Sonuçta Türkiye, Amerika’nın bölgedeki Avrasya siyasetinin kukla oyuncusu rolüne iyice teşne olurken Rusya bölgede Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan hamleleri ile gücünü daha da pekiştirdi. Rusya hem Ukrayna’ya karşı doğalgaz kartı ile hem Ukrayna’yı hem de tüm Avrupa’yı dize getirirken diğer yandan da Amerika’nın Karadeniz’e geçiş çabalarını önlemiştir.
9- Rusya, Amerika’yı Özbekistan’ın Hanabad üssünden çıkararak Orta Asya’da elde ettiği kesin üstünlüğü Karadeniz Bölgesinde de bu şekilde sağlamıştır.
10- Bu süreçte, ilginç bir oyuncu sahneye çıkmıştır. Çin şaşırtıcı bir hamleyle, Moldova ile ekonomik ve askeri işbirliği girişimleri başlatmıştır. Etkilerini gözlemlemek gerekir.
11- Rusya, çarlık coğrafyasını etrafında toparlayıp yeniden biçimlendirirken, Türkiye, Obama’nın dümen suyunda giderek “Ermeni ve Kürt Açılımları” ile bütün enerjisini tüketme konusunda anlamsız bir ısrarcılık göstermektedir. Oysaki Obama’nın dayattığı Ermeni Açılımı, Rusya’nın hem ABD’ye hem de Türkiye’ye oynadığı küçük bir oyundur.
Mantık yürütme kabiliyeti olanların bir alışkanlığı vardır. O da faili ya da kurgulayanı bilinmeyen bir olayın arkasında kimin olduğunu nafile yere aramaktansa gerçekleşen olayın sonuçlarından kimlerin ne şekilde faydalandığına bakmaktır.
Bugün “Türkiye ile Azerbaycan’ın istim üzerindeki kardeşlik ilişkisi” kopma noktasına gelirken, Rusya, Azerilerle imzaladığı anlaşmaların keyfiyle göbeğini kaşımaktadır. Türkiye ise girdabında rotasını kaybettiği açılımların yarattığı dalgalarda alabora olmaktadır. Dış dünya ile ilişkilerini Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Gül’ün sembolik ziyaretleri ile yürütmeye çalışan Türkiye, henüz Kafkas yenilgisinin farkına bile varamadan içerde de açılımları nereye bağlayacağını kestirememenin şaşkınlığı ile rotasını İsrail’e ve sandığa çevirdi. Bu arada Türkiye Cumhuriyetini yıkımın eşiğine getiren ve altına girdiği yükün ağırlığından ezilen başbakan da soluğu El Cezire televizyonunun stüdyolarında aldı. Her sıkışmasında yaptığı gibi yine Gazze Mesajları, İran ziyareti öncesi İran’a uzatılan menevişler… Oradan da ver elini Pakistan… Ondan sonra da İran…
Türkiye aylardır ne olduğu bilinmeyen bir Kürt Açılımı hikâyesiyle yatıp kalkıyor. Biz bu çerçevede zafer işareti yapan PKK’lılara sınırlarımızı açarken yakın coğrafyamızda bakın neler oldu, birkaçını sıralayalım;
· Sırbistan-Bosna ilişkileri yine geriliyor, kanımca Rusya, Kosova’nın intikamını burada da almanın yollarını arayacak gibi görünüyor.
· Demokrasi aşığı Amerika’nın gözetimindeki Irak’ta her gün onlarca “tavuk” itlaf ediliyor.
· Rusya, Azerbaycan ile çok büyük ölçekli bir petrol anlaşmasının taslağını imzaladı. Bu anlaşma ile Rusya, Azerbaycan’a petrolünün nerdeyse tamamını alma taahhüdünde bulundu. Böylesi bir anlaşma bölgede yeni enerji anlaşmaları yapmayı bırakın bizim BTC yoluyla petrol almamızı bile zorlaştırabilir.
· Bursa’da, hem de Osmanlı’nın mukaddes şehri Bursa’da “New Ottomanist Turk’s”, sırf Ermenilerin gönlü olsun diye Azerbaycan Bayrağını stadyuma sokmadılar.
· Daha önce Türkiye Türklerinin yaptığı caminin bayrağını indiren Azerbaycan diktatörü İlham Aliyev, bu sefer de Bakü’nün bağrına düşmüş Anadolu çocuklarının ebedi istirahatgahı Türk Şehitliğindeki bayrakları indirtti.
· İlham Aliyev, Türkiye’nin yıllardır Azeri Petrolünü üçte bir fiyatını aldığını açıklayarak bundan sonra Türkiye’ye petrolü daha makul bir fiyatla satacaklarını açıkladı. Yani Rusya’ya “da” Türkiye’ye “tunne”.
· İlham Aliyev, belirli bir kararlılık içerisinde “Topraklarımız için Ermenistan ile gerekirse savaşırız” diye beyanat verdi.
· Azerbaycan-Ermenistan sınırındaki atışma sırasında çıkan çatışmada bir Azeri askeri Ermenilerce şehit edildi.
· Başbakanımız El Cezire’den İslam Dünyasına gülücükler dağıtırken İran ve Pakistan ziyareti öncesinde Guardian aracılığıyla İsrail’e esti yağdı gürledi.
Yukarıda bahsini verdiğimiz yazıda aynen şu ifadeleri kullanmışız;
Rusya bölgede yaşanan sorunlar konusunda arabuluculuğu en kabul edilebilir ülke iken gerçek bir arabuluculuğa asla yanaşmadı. Ayrıca Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ı Rus komutanların planları ve Rus silahları ile işgal ettiği gün gibi bilinen bir gerçektir. Sorunu başlatan ve bu şekilde rafta bekleten Rusya hiç bir şekilde sorunun çözümü için adım atmadı. Şu an Azerbaycan’da Türkiye’ye karşı gelişen duygusal tepkiyi en çok besleyen de Rusya’dır. Politik manada ise Özbekistan’a yazdığı sınırsız çeklerden birini de Azerbaycan’a zaten yazmış durumda.
Sırtını Rusya’ya vermiş bir Azerbaycan dünya jeopolitiğinde önümüzdeki yıllarda bizden de önemli bir konumu hayal edebilir. Hatta elde edebilir. Ki buna hakkı da var. Bizler, jeopolitik denince hep kendimizi dünyanın merkezine oturtma yanılgısına düşeriz. Oysaki bu anlamda Azerbaycan, Kalpgah’ın kalbine bir hançer mesafesindedir. Tadını almaya başladığı hazzı sonuna kadar, her neye mal olursa olsun her ülke gibi Azerbaycan da tatmak isteyebilir.
Böylesi girift ilişkiler yumağı içerisinde Amerika’nın sırtından ve AB Pusulasıyla kendi önünü açma sevdasına düşen Türkiye, farkına varmadan kendi ayağına kurşun sıkmakta, kendisi için Avrasya’nın merkezine doğrudan geçiş imkânı veren kapıları da kapatmaktadır”.
Sayın Davutoğlu’nun kılavuzluğunda yürütülen "derin strateji" içerisinde boğulan Türkiye, dışarıda yaşanan yenilgiler bir yana bu hafta da Habur’dan sınırlarımıza giriş yapan düşman sayesinde resmen bir çöküşün eşiğine gelmiştir.
İçerde artık "Türk – Kürt Ayrışması" somut olaylarla gittikçe derinleşirken başbakan yurtdışı seyahate çıkarak biraz nefeslenmek istedi. O gelene kadar da içerde ortamı hazırlamakla görevli medya da şu mel'un kayıp belgeyi anında buldu… Aylardır mevzubahis edilmeyen "Darbe Planı Belgesi" tam da başbakanın Kürt Açılımı bataklığında boğulduğu gün nasıl olduysa "pat…" diye bulundu.
Hadi gözün aydın Sayın başbakan, yine yırttın. Pakistan’a selam, İsrail’e bir iki salvo, bulunsun belgeler, şimdi bir de "türban muhabbeti" sokuşturursunuz araya, ondan sonra açılsın sandıklar gelsin oylar… Oh ne ala memleket…
Ya Balkanlar, ya Kafkaslar, ya o çok sızlandığınız Filistin ve Ortadoğu?
Yazınız yine detaylı ve güzel olmuş kutlarım.
Rusya Putin gibi bir lidere sahip olduğundan çok şanslı.
Devlet mekanizmasını çok iyi bilen bir adam ve istihbaratçı olması sebebiyle dünyayı çok iyi tanıyor.
Psikolojik harp konusunda da usta.
Ülkemizin şansızlığıda maalesef KASABA POLİTİKACILARINDAN hala kurtulamamış olmasıdır.
Azerbeycan davasında sonuna kadar haklıdır çok gücendirilmiştir.
Ekim 27th, 2009 at 15:56Gözümüz aydın;
Ekim 27th, 2009 at 17:13Türkiye 2008 de dahil olmak üzere Azerbaycan'dan aldığı gaz için fiyat farkı ödeyecek.
Bu boru kime girsin diyeceğim de, aramızda hanımlar var...
Ermenilere yarandık ya
BAHÇEDE KÜMES VE YUMURTALAR DOLUYKEN KARGA AVLAMA DERDİNE DÜŞEN ŞAŞKINLAR GİBİ BUNLAR SİYASETTEN HİÇ ANLAMIYOR
Ekim 27th, 2009 at 21:08