Açılımın İki Yüzü
Açtılar hem de öyle bir açtılar ki; mübarek mubah yer kalmadı açılmadık…
Adalet sorgulanır oldu,
Kim haklı kim haksız çizgisi silik oldu,
Ayaklar baş-başlar ayak oldu,
Şehitler yanar- analar ağlar oldu,
Teröristler ise kahraman…
******
Kırmızı halı, havai fişek gösterisi ve patlatılan şampanyalara gerek vardı bir de…
Şenlikler kısa bile sürdü, 40 gün 40 gece beklenirken, düğün hesabı…
Sonra çıktı beyni yıkanmış gencecik bir yüz ve elinde oyuncak silah “gerekirse ateş ederiz sizin askerlere, ne de olsa “teröristler” de bizim dünyanın askerleri”…
Biz-Siz ayrışması…
Ve güya barışın timsali bir grup Apo öncüleri…
Gövde gösterileri, “Sayın” sözcüğü altında göndermeler…
******
Bir yanda gözü yaşlı analar, canları için yırtınan, helak olan…
Daha doğrusu yitmiş canları için…
Nerede “gınalı guzum” diye yakınan, bağrı yanan…
Mezarındaki bir küçük çiçekle avunan…
Ve olan bitene hayretle bakınan…
Artık kayıtsız kalamayan…
Vatana, bayrağına, diline, imanına, uğruna oğlunu feda ettikleri garipler ordusu…
Öte yanda onların canına kıyanların, vatan evladı sayıldığı bir çelişkiler yumağı…
******
Bu ülke böyle nereye gider bilinmez…
Ama birileri bir yanda “Biz-Siz” ayrımına itilen gencin de,
Mezara giden yavrunun da,
Ortalıkta gövde gösterisi yapan, pişmanlığın p’sini yaşamayan kaygısızların da,
Şaşkına dönmüş oradan oraya savrulan halkın da,
Hesabını sormalı artık…