content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

02 Kas

Aç Mısın Tok Musun Var Musın Yok Musun?

Sokaklarda yürüyorum öylece. Bakıyorum sağıma soluma. Tedirgin gözler görüyorum, bir de umutsuzluk kokan havaya inat, tebessüme meyilli suratlar. Amaçsızca dolaşan gençlerin çokluğu dikkatimi çekiyor birden. Onlardan biri olduğum aklıma geliyor sonra. Hava kararmaya yakın. Birden insanların bu genç yüzlere bakarak tedirgin olduklarının farkına varıyorum. Birden kendimi de buluyorum tedirginlik yaratan kişilerin arasında. Ne de olsa bende bir gencim. Ve en büyük sosyal aktivitem, her genç sıradan üniversite öğrencisi gibi arkadaşımla dolaşmak güzel ülkemin sıradan sokaklarında. Sonra arkadaşımla olan sohbetimi yarıda keserek usulca düşünceye dalıyorum. Kalabalık sokağın bir köşesinde öylece duruyor, gelip geçen insanları seyrediyorum.

Yine sıradan günlerin birinde, denize nazır bir parkta arkadaşlarımızla sohbet ediyoruz. Konular öylesine derin ki. Siyaset, Tarih vs. Birden bir polis geliyor yanımıza ve kimliklerimizi soruyor. Görevlerini yaptıklarının bilincinde olarak onları anlayışla karşılıyor veriyoruz kimliklerimizi.

Hatta bu yeterli gelmeyip üstümüz aranıyor. Bir anda öylesine bir hisse kapılıyoruz ki, kendimden dahi şüphelenmeye başlayacağım diye korkuyorum. Kimliklerimiz geriye teslim ediliyor ve uzaklaşıyor memur bey yanımızdan. Karşıda oturan bir grup gencin yanına doğru gittiğini görüyorum. Aynı muameleye tabi olacaklarını adım gibi biliyorum. Nitekim onlara da aynı prosedür uygulanıyor. On dakika geçmiyor ki aradan, bir başka memur yaklaşıyor yanımıza. Belli ki aradıkları birileri var. Birden gülmeye başlıyoruz ve kimliklerimizi hazırlamaya. Derken ne oldu imasıyla başını sallıyor memur bey. Biz de başımıza geleceği bildiğimiz için güldüğümüzü söylüyoruz. O da diyor ki endişelenmeyin tipten kazanıyorsunuz...

Birden on dakika önce üstümüzü arayan polis geliyor aklıma. Herhalde diğer polisin tipimizde bir yamukluk falan sezdiğini düşünüyorum ki şu an yaklaşan memur bey farklı muameleye tabi tutuyor bizi. Arkadaşlarımla birden bu konu üzerine konuşmaya başlıyoruz konuştuğumuzu konuyu bırakarak. Biri diyor ki görevlerini yapıyorlar. Biri diyor ki rahatsız oluyorum vs. Açıkçası benim de suçlu muamelesi görmekten hoşnut olduğum söylenemez. O yüzden her ne kadar kızsam da, onların da emir kulu olduğunı düşünerek kızgınlığımı hafifletiyorum, sonra sonra tekrar düşünmek üzere mevzuyu kapatıyorum kendi içimde.

Ve şu kanıya varıyorum. Suçlu gibi addedilmemize sebep arkadaşlarımızla kimi zaman bir sokak boyu gezinmemiz, ya da bir parkta oturmamız artık. Zaman öyle bir zaman artık. Gençler potansiyel suç unsuru niteliği taşıyor. Hani Atamızın geleceği emanet ettiği gençlere yakıştırılan ünvan.

Biraz önce demiştim ya hoşnut değildim gördüğüm muameleden diye. Belki de hafif bir laf söylediğimi düşünüyorum şimdi. Hoşnut olmamak ne kelime, onuruma dokundu. Oysa ki bir kimlik vermenin ya da üzerimin aranmasının ne zararı olur ki diyenler olacaktır ya da bizlerin huzuru için bunların yapıldığı. Ancak suçlarla dolu bir ülke içinde yaşamasak, bu yaştaki gençler suç ile bu kadar erken tanışmasalar, şüpheler bizim yani gençlerin üzerinde yoğunlaşmayacak. Bir memurun oturduğumuz, sohbet ettiğimiz yere bakarak suçlu potansiyelimiz olup olmadığımızı, bir diğerinin tiplerimize bakarak bu ölçmeyi yapması beni düşüncelere sevk ediyor. Kriter nedir diyorum kendi kendime.

Belki sahil kıyısında lüks bir cafede otursak, daha mı farklı olurdu diyorum. Ya da altımızda lüks bir araba. Birtek trafik polisi durdururdu herhalde.

Aşırı alkollü araba kullanmaktan. Ceza mı babam öder nasıl olsa diyerek, ehliyetimin de olmadığı bilincini taşımanın rahatlığıyla bir ticari taksiye binerek uzaklaşırdım. Ne de güzel olurdu herşey. Ancak ben şu an bulunduğum durumdan gayet hoşnutum. Herhangi bir cafede bir çay içmekten aciz olmadığımı biliyorum, yanımda bulunan aynı benim gibi öğrenci olan arkadaşlarımın da böyle olmadığını. Ancak şu yaşta ne gibi kriterlere tabi olduğumuzu gayet iyi biliyoruz...

Birden şey geliyor aklıma. Hani şu yarışma programı varya, Varmısın Yokmusun. Hani Soru işaretsiz. Sonuna soru işareti ekleyerek soruyorum.

Varmısınız, Yokmusunuz gerçekten diye. Onca genç işsiz sokaklarda dolaşırken, milyonlarca işsiz çaresizliğin koynunda tükenip giderken nerelerdesiniz? Dönen rakamlar ortada. Amerika Birleşik Devletlerinden gelerek birkaç güzel söz söyleyen sinemaci bir şahsiyetin eşi, benim ülkemde ne yazık ki geleceğin teminatı gençlerden daha önemli görülüyor. Bir de parıltılı ışıkların altında alkış eşliğinde öpüşüldü mü değmeyin keyfimize. Ödenen para miktarını söylemeye dilim razı gelmiyor. Yazık diyorum kendi kendime. Reyting uğruna, çıkar amaçlı yapılan şeylere belki aklımız ermez işin erbapları kadar, belki bu işi yapanlardan biri değiliz fakat gerçekten yazık.

Bende şöyle bir yarışma istiyorum artık yetkililerden. İşsizlerin, öğrencilerin katılacağı yüklü miktarlarda para kazanacakları bir platform. Hani sinemacı Bruce Willis ağabeyimizin filmlerinden kareler sunuluyor ya, sunucu da sizin şu dizinizle büyüdük diyor duygulu şekilde. Bizler de birilerine yoksullukla çaresizlikle boğuştuğumuz, vatandaşlarımızın yoksulluk denizinde kaybolduğu anların karelerini film olarak izletmek

İstiyoruz. Birileri onların dizileriyle büyürken, bu ülkenin diğer vatandaşlarının yoksullukla, çaresizlikle, hatta açlıkla büyüdüğünü anlatmak.

Yarışmanın adını da Aç mısın tokmusun olarak konulmasını talep ediyorum. Benim ve benim gibi düşünen masum öğrenci kardeşlerim adına. Saygılar...

Not: Mail adresimle ilgili bir sorun olduğundan firat.durmazz@gmail.com adresinden maillerinizi ulaştırırsanız sevinirim.

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

3 Kere Cevaplanmış to “Aç Mısın Tok Musun Var Musın Yok Musun?”

  1. 1
    Uğur ÖZALTIN Says:

    Yazınızı taraflı buldum maalesef.
    Gençlerin çoğunluğu maalesef biz orta yaş grubundan geçer not alabilir halde değil.
    Ülkemizin işsizlik sorunu var olmasına rağmen bu sorunun bir bölümünün TEMBELLİK SORUNU olduğunu düşünenlerdenim.
    83 yılından beri bu ANAP hükümetince gençlere montaj yapıldı bence.Sonraki sağ hükümetlerde devam ettirdi.

    Ekmek elden su gölden felsefesi gençliğin rehberi olmamalı.
    40 lı yaşlara gelip ardınıza baktığınızda emeğinizin eserlerini göremiyorsanız sorun siz gençlerde demektir. Ben 43 yaşındayım ve 20 li yaşlarımın hatalarımı çok net görebiliyorum.

    Şimdiki gençlerin 20 yıl sonra çok büyük sorunlarla boğuşacaklarını görüyorum hemde çok zor sorunlar

    Polis görevini yaptığında değil yapmadığında uykularımız kaçmalı.

    Var mısın yok musun programı sonuçta kar üzerine kurulmuş. Öyle olduğu halde bir çok ihtiyaç sahibinin derdine derman oldu. Çok engelliye para kazandırdı.

  2. 2
    Fırat Durmaz Says:

    Bende izin verirseniz birşeyler söylemek istiyorum. Ayrıca yorumunuza saygı duyduğumu da belirtmek isterim. Demişsiniz ki gençler orta yaş grubundan geçerli not alabilir halde değil. Doğru söylüyorsunuz, bizden öncekiler bize bu ülkeyi nasıl bırakmış ki siz nasıl güzel puan verebilesiniz. Elbette yaptığımız hataların farkındayız. Ancak bilin ki ülkemizde oluşan bir sistem var ve fakiri, zengini bu sistem içinde olabilmek uğruna, yapmak zorunda olduğu bir çok görevden, sorumluluktan taviz veriyor. Bu da sizin yaş grubunuz veya benim gibi düşünen diğer genç kardeşlerimin gençliğimize geçerli not vermemesine sebebiyet veriyor. Dikkat ederseniz, memurun görevini yaptığını belirttim. Yazımda anlatmak istediğim şey çok farklıydı aslında. Keşke yapabileceğimiz birtakım sosyal faaliyetler olsaydı da, şüpheli konumunda bulunmasaydık başıboş dururken. Emin olun ki üniversiteli sosyal faaliyetlerden yoksun. Kime sorarsanız bu böyle. Gençler harç paralarını zor yatırırken, okul masraflarını zor karşılarken ne yazıkki kendilerini geliştirme fırsatı, yeterli derecede bulamıyorlar. Sosyallik adı üstünde değişik aktivitelere katılarak olur. Ancak bunların olması için o gençlerin kendilerine maddi anlamda güvenebilmeleri gerekir. Takdir edersiniz ki ailesinin durumu pek iç açıcı olmayan bir genç, sosyal aktivite için ailesinden para istemekte zorlanabilir. Ha diyeceksiniz ki illa paraylamı oluyor. Ne yazık ki sosyal ortamlarda bulunmak hele ki toplumumuzda genelde maddi anlamda güçlü olmayı gerektiriyor.Haklısınız belki yarınlarımız parlak olmayabilir. Ancak unutulmamalıdır ki bugünler de dünün yarınlarıydı.Ancak şunu da söylemeden edemeyeceğim, o para havuzunda yüzen gençler de bizim gençlerimiz. İşte onlar gibi lüks yaşantılara sahip olanlar, diğer kesimdeki gençleri etkilemeseler emin olun ki gençlik şu an farklı şekillerde olabilirdi. Giyimi en lüks olupta cebinde beş kuruş para olmayan gençler çoğalmazdı. Herkeste biraz suç var yanılıyomuyum? Herkesin aynı standartlarda yaşamaya hakkı var bence... Varmısın Yokmusun konusuna gelince ben düşüncemde hala ısrarcıyım. O kadar kişiye para verilmiş olabilir ki ben düzmece olduğunu düşünüyorum. Verilen miktardan daha fazlasını kazanmasalar, o ihtiyaç sahiplerine o paraları dağıtacaklarını mı sanıyorsunuz. Çok iyimser düşünüyorsunuz. Öyle ki ülkemizde binlerce aç dururken, kanalların reyting uğruna filistin için yardım üzerine yardım yaptığını unutmayalım. Yardım elbette yapılacaktır fakat bunu davul zurna eşliğinde yapmak yerine, gerektiği şekilde yapmak daha mantıklı, daha insancıl olmazmı?

  3. 3
    vito Says:

    iŞTE BAKIN bu 50 li 60 lı yıllarda bir gencin söyledikleri (şiiri okuyun)nlarda bugün kü gencin söyledikleri arada ne fark var belki şimdi savaş yok. Sorun zaten sizin (Uğur ÖZALTIN ) gibi gençleri kötü görenlerin onlar için Hiç bişey yapmayanların zihniyetinde. HAyatı hep tek taraflı düşünmek yanlıştır.Ülke yi yönetenlerin zihniyeti değişmedikce ve bu zihniyeti hala destekleyn millet hatasnın farkına varamayıncaya dek bu ülkenin istikbali pek parlak olmayacaktır. Yine de ben gençlerden umutluyum bu ülkedeki orta yaşve üzeri kitleden pek bir beklentim yok.

    KORE'DE ÖLEN BİR YEDEK SUBAYIMIZIN
    MENDERES'E SÖYLEDİKLERİ
    DİYET

    Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
    iki gözünüzle bakarsınız,
    iki kurnaz,
    iki hayın,
    ve zeytini yağlı iki gözünüzle
    bakarsınız kürsüden Meclis'e kibirli kibirli
    ve topraklarına çiftliklerinizin
    ve çek defterinize.
    Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
    iki elinizle okşarsınız,
    iki tombul,
    iki ak,
    vıcık vıcık terli iki elinizle
    okşarsınız pomadalı saçlarınızı,
    dövizlerinizi,
    ve memelerini metreslerinizin.
    İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey,
    iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı,
    iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower'in,
    ve bütün kaygınız
    iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri
    halkın tekmesinden korumaktır.
    Benim gözlerimin ikisi de yok.
    Benim ellerimin ikisi de yok.
    Benim bacaklarımın ikisi de yok.
    Ben yokum.
    Beni, Üniversiteli yedek subayı,
    Kore'de harcadınız, Adnan Bey.
    Elleriniz itti beni ölüme,
    vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.
    Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan
    ve ben al kan içinde ölürken
    çığlığımı duymamanız için
    kaçırdı sizi bacaklarınız arabanıza bindirip.
    Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey,
    ölüler otomobilden hızlı gider,
    kör gözlerim,
    kopuk ellerim,
    kesik bacaklarımla peşinizdeyim.
    Diyetimi istiyorum, Adnan Bey,
    göze göz,
    ele el,
    bacağa bacak,
    diyetimi istiyorum,
    alacağım da.

    NAZIM HİKMET



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank