ABD Türkiye Seçimlerinin İçinde ne Kadar Var?
Seçimler yaklaştıkça, seçimlerin ne kadar adil olup olamayacağı tartışması da sürüyor.
Artık Yüksek Seçim Kurumu Seçmen Kütüklerini hazırlamıyor. Bu işler İçişleri Bakanlığına verildi.
Adil bir seçim yapılıp yapılmayacağı, AKP’nin insafına terk edilmiş durumdadır.
AKP ile girilen bir seçimde bakıyorsunuz, altı milyon seçmen artmış.
Bir diğerine bakıyorsunuz, nüfusumuz altı milyon artmış, seçmen sayısı 12 milyon artıyor.
Kininizi ve dininizi artırın diyen iktidar, seçmen sayısını istediği gibi artırabiliyor.
Muhalefet nerede derseniz, seçim sonuçları saat yedide açıklanıyor. Saat 7.30 da, muhalefet seçim sonuçlarına saygı duyduğunu açıklıyor.
Seçimler yaklaştıkça, aydınlanmacı ve milli kesimde, bir kaygıdır gidiyor.
Seçim sonuçlarından kuşku duymanın asıl nedenini bir sonraki paragrafta belirteceğim.
Ancak bazı yan endişeler de oluyor.
İktidarın kendisine oy vermeyeceğini bildiği kitleye karşı, söylem ve tavırlarıyla bellidir.
İktidarın kendisinin, anketler, söylemler ve diğer araçlarla, yaptığı manipülasyonlar artık biliniyor.
Bu manipülasyonlara kanıksanmış bir gözle bakılıyor.
Bir taraftan,29 Ekimlerde, 10 Kasımlarda, halk memnuniyetsizliğini açık edip, protestosunu koyarken, yüreğinin içinde de, “seçim endişesini” yaşıyor.
Manipülasyonlardan bahsede geldik ama asıl seçim manipülasyonu, ABD ve onun Türkiye’deki gladyosu tarafından yapılır.
Açmaya çalışayım.
Türkiye’de faaliyet gösteren medyanın hemen hepsi bir işverene bağlıdır.
Yani medya patronlarımız vardır.
Bunlar sadece medya ile iştigal etmezler. Bu patronlar ulusal pazarlarımızı, yabancı sermaye ile birlikte kullanırlar.
Bir başka değişle, medya patronlarının da yabancı patronları vardır.
Asıl parayı ve krediyi veren, ulusal pazarlarımızı kullanan o olduğundan, gerçek söz sahibi de odur.
Medya patronunun patronu yabancı ise, televizyon Amerikanca konuşur.
Aman yanlış anlaşılmasın, Amerikanca dedikse, dil Türkçe ama felsefe ve ideoloji Amerikanca oluyor. Amerikancı İslam oluyor.
Medya patronunun patronu şunu istiyor.
Türkiye’de planlı bir ekonomi olmasın, Türkiye’deki ekonomik hayatı ben düzenleyeyim. Türkiye pazarlarını kullanmaya devam edeyim. Avrupa’da ürettiğim arabaları, önüme bir engel konulmadan satmaya devam edeyim. NATO, OECD, GB ve Özel İkili Anlaşmaların başına bir iş gelmesin. Dolar satmaya devam edeyim. Vs.
ABD’nin, Türkiye’de yapılan seçimlerin ne kadar içinde sorusunun cevabı; Türkiye ne kadar bağımsız, sorusu ile doğrudan bağlantılıdır.
Uzun sözün kısası; ne Suriye’den gelenlerin oy kullanması, ne de uluslararası gözlemcilerin varlığı, seçimlerin adil olduğunu bize söyler.
Bunlar teferruattır.
Asıl olan, patronların seçimlerin içinde nereye kadar var olacaklarıdır.
Medya onlarınsa, medyanın yaptığı seçimler de onlarındır.
Bu gerçeği unutarak yürütülen her akıl, eksik akıldır.