Abartılar Dökülüyor
Dilek GAPPİ
GÖZLEM
Bu kriz döneminde bu ne felsefe demeyin gelin önce şöyle zihni bir gezinti yapalım...
Yapalım, çünkü krizlerdeki asıl kırılma noktası; insan-yaşam bileşkesinin; “rant-çıkar” döngüsüne dönüşmesiyle başlıyor.
Bugüne kadar birçok yüzyıl; aydınlanma kavgaları içinde Sokrates’ten gelen insanın “Ben kimim” sorusuna yanıt arayarak geçti. Birçok önemli eser de, geçmiş yüzyılların o zorlu ortamlarında bu arayışların sonucunda doğdu.
Dünya düzeninin yeniden şekillendiği 21. yüzyıl ise “ben kimim sorusunun yanıtını” bulmuş bir edayla, insanı teknolojinin avantajları ve daha fazla tüketim hırsıyla sarmalayarak dizayn ettikten sonra “sen daha çok harcamaya, daha çok tüketmeye, en iyi yaşamaya layık bir varlıksın” sloganıyla çağa hazır hale getirdi.
Artık her şey bu düzende buna göre kurgulanmaya başlandı. Bu düzenin her daim kazananları yaratıldı, milyar dolarlık köşe başları tutuldu. Biricik mantık ‘Kâr’, dünyayı hızla sarmalarken onurlu duruşun stilini de kendisi çizmeye başladı. İnsan olmanın erdemi lüks ile, markayla, maddi olanaklarla özdeşleşti. Üretmediğini tüketmenin üzeri yaldızlarla örtüldü.
Bu göz boyama, abartılı yaklaşımlar öyle bir noktaya geldi ki; dünya kendi yalanlarının içinde boğulmaya başladı. Sanal mutluluklar sanal trilyon dolarlar ve derken gittikçe sıklaşan krizler…
******
Abartılı rakamlar, üretimle bağını koparmış bir dünya. Mal üretimiyle, reel ekonomiyle, ticaretle alakası olmayan tamamen finansal rantların, spekülasyonların doğurduğu rakamlar. Yani artık cin şişeden çıkmış durumda.
Şimdi krizle birlikte bakıyorsunuz Türkiye’ye…
Üç-dört ay öncesine kadar yaklaşık 800 bin dolarlara satılan daireler yüzde 50’ye yakın düşük fiyatlarla satılmaya başlandı. Özünde krizin derinliğini gösteren önemli bir ibre olsa da bu fiyatlarla dahi zarar edilmediğini, kârın minimize edildiğini biliyoruz.
Bu sadece dikkat çeken binlerce örnekten birisi…
******
Tek amacı kâr olan sanal, temelsiz bir gidişata karışmayan, kayıt dışı ile uğraşmayan ama çalışana, emeğe, para politikasına, kamu maliyesi politikasına karışan bir yönetim zihniyetinin yanlışlığı da sonuçta Türkiye adına bu krizin nasihatı olacaktır.
Elbette bizler de bireysel olarak, çocuklarımızın gözlerinin para kazanma hırsı ile bürünmesini sağlamadan önce onurlu durmalarını inatla talep etmediğimiz bir gidişatın suçlusuyuz. Onurlu üretip onurlu tüketmeyi önemsemediğimiz sürece, iktidarların ve yönetimlerin de buna göre kendisini regüle etmesini beklemek hayalcilik olur…
Ama olursa, bu krizin de Türkiye’ye en büyük hayrı bu olur…
Aksi halde, her krizde aklımız başımıza yeniden geliyormuş gibi, işten çıkarılanların ardından üzülmek, kapanan firmaları duydukça ah vah etmek ve yaşanan daralmanın ulaştığı ve ulaşacağı boyutları söylemek vicdanları rahatlatmaya yetmez…