content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

05 Mar

Ubuntu

Söze “Ubuntu” ile başlamak istiyorum ancak gündemde tavuğun altında bekleyen yumurta gibi sıcak APO-MİT görüşmeleri varken bu sözcükte nereden çıktı diyenleriniz olacaktır.

Neyse bu sözcüğün ne anlama geldiği ile küçük bir hikâyeyi yazımın sonuna bırakıp, önemli gelişmelere bir bakalım. Malum Apo’nun tutanaklara geçen açıklaması gündeme bomba gibi düştüğünde, AKP’nin kurmayları tutanağın içeriğinden çok, basında açıklanmasına köpürdüler. Köşe yazarlarına zamanında çatan Sayın Başbakan bu kez tutanağı yayımlayan gazeteye ateş püskürdü!  Şimdi Aydın Doğan’ın vay haline!   Maliye Müfettişleri çoktan gazetenin etrafında dolanmaya başlamıştır bile!  Şimdi bu gelişmelerden kimlerin haberi var, kimlerin yok? Tarlada çalışan Ayşe teyzem ile Hakkı dayımın haberleri var mıdır? Eve yorgun gelen bedenleri medyayı izleyecek güçte midir? Veya kültürleri ne kadar el verir bu baş döndürücü gelişmeleri izlemeye? Atalarımızın canlarını seve seve vererek kurtardığı bu topraklar üzerindeki Ayşe teyzem, Anayasa’nın o değişmez maddesiyle oynanacağını ve olası referandumda önüne geldiğinde haberi olmadan yine takım tutar gibi tuttuğu partisinin başkanının boyu, posu ve endamı ile hatipliğine bakarak oy verdiğinde, Türkiye’yi nasıl bir geleceğin beklediğini bakalım bilebilecek mi?

Evet Anayasa dedik ve “Türk Milleti” kavramını ırkçılık olarak algılayanlar ile bölücülerce Kürt etnikliğine göre antipati yarattığı düşünülerek kaldırılması tartışılan “Türk Milleti” kavramı yerine Anayasa’ya hangi Millet kavramını yerleştirmek isteyecekler? Bende demokrasinin beşiği dediğimiz devletlerin Anayasalarını inceledim. Önce onların bütün anayasalarında önce çıkan “İnsan” kavramı, yani İnsanın hakları her şeyden üstün durumda.  Hadi sıcak bir çay veya kahvenizi yanınıza alın, bu anayasa serüvenine bir yolculuk yapalım… Sahi bu arada “Ubuntu” sözcüğünü de unutmayın, Google’a girip bakayım filan de demeyin, yoksa yazıdan uzaklaşırsınız, biraz sabır diyorum, zaten yazının sonunda okuyacaksınız.

Şu gurbetçilerimiz ile birçok etnik milletin bir araya toplandığı Almanya Anayasası’nda; “Tanrı ve insanlar karşısındaki sorumluluğun bilincinde olan birleşmiş bir Avrupa’nın eşit haklara sahip bir üyesi olarak, dünya barışına hizmet etmek emeliyle beslenerek özgü iradesiyle hareket eden Alman Milleti (Hayda, ülkenin ismi Almanya, milleti de Alman. Tıpkı bizdeki gibi!) kendi Anayasa yapma yetkisine dayanarak, işbu Anayasayı kabul etmiştir. Ve 20’nci maddesinin 4. Fırkasında; “Bu Anayasa düzenini ortadan kaldırmak isteyen herkese karşı başka bir çözümün bulunmaması halinde bütün Almanlar direniş hakkına sahiptir.” Ve devam ediyor 21’nci madde 2 nci fırkasıyla; “Amaçlarına ve taraflarının tutumuna göre özgür ve demokratik temel düzeni zedelemek veya ortadan kaldırmak veya Alman Federal Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye sokmak eğilimini gösteren siyasi partiler Anayasaya aykırıdırlar. Aykırılık hakkında Federal Anayasa Mahkemesi karar verir”

Çayınız bittiyse hadi bavulları toplayıp erklerin ve demokrasinin beşiği dediğimiz Fransa’ya geçelim… 1958 yılının sonbaharındaki Anayasalarının girişinde: “Fransız halkı (yine Alman, Türk gibi oldu) 1789 Bildirgesi ile tanımladığı ve 1946 Anayasasının başlangıcı ve 2004 tarihli   Çevre Temel Belgesinde tanımlanan görev ve haklarda ifade edildiği gibi, İnsan Haklarına ve Ulusal Egemenlik ilkelerine bağlılığını büyük bir ciddiyetle ilan eder”  Vay be! Ne ciddiyet, demek ki, İnsan Hakları için çok kararlılar.  Ya bizim Anayasamızda da çok güzel görünen haklarımızı önce bir cebimize dolduruyorlar, daha sonra iş siyasi ranta geldiğinde verilen haklar cebimizden uçup gidiyor!  Neyse biz Fransız Anayasasına devam edelim: 1. Maddeleri; “Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir Cumhuriyettir.” 89. Maddesinde; “Toprak bütünlüğüne zarar verecek hiçbir değişiklik yönetimi savunulamaz ya da ileri sürülemez. Rejimin Cumhuriyet biçimi değişiklik konusu yapılamaz.” Diyor. Hadi itiraf edin, bu maddeyi okuyunca aklınızdan neler geçti neler, değil mi?  Biliyorum, düşünce özgürlüğü Anayasamızda var ama “Acaba?” sorusu ile yazımın altına yorum bile yapmaya çekinebilirsiniz!

Bir devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirleyen Anayasa, bazı ülkelerde yazılı olsa da, bazı ülkelerde yazısız genel kabul görmüş kurallar bütünü içinde de olabiliyor.  Tıpkı İngiltere’nin yazılı Anayasası olmadığı gibi ABD’de 1787 yılında sadece yedi maddeden oluşan ve topu topu dört sayfa olan ve sonradan 27 kez değişen Anayasalarının 1776’daki ilk hali olan tek sayfasın da şunlar yazıyor: “Tüm insanlar eşit yaratılmıştır. Allah tarafından bağışlanmış yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişme hakları dâhil, belirli vazgeçilmez ve devredilemez haklara sahiptir” diyor, demesine de; ancak bu yalnızca kendi ülkeleri sınırları içindeki vatandaşları için geçerli olsa gerek!  Ya gizli gizli altını oyduğu ülkelerde çıkarları için milyonlarca ölen insanların yaşam hakları ne olacak?  Konumuzu fazla dağıtmadan şimdide yolculumuzu İspanya’ya yapalım. Onların da Anayasası şöyle: “Bütün İspanyolların ve İspanya halklarının, insan haklarını, kültürlerini, geleneklerini, dillerini ve kültürlerini korumayı amaç ediniyor.” 2 ‘nci maddesinde ise; “İspanyol ulusunun ayrışmazlığına ülkenin bölünmezliğine dayanacağını, milletlerin kendilerini yönetme hakkının tanındığını ve garantiye alındığını” belirtiyor. Hadi kemerlerinizi bağlayın İspanya’dan İtalya’ya uçalım. Birde onların Anayasalarına göz atalım. 3. Maddesinde; “Bütün vatandaşlar, cinsiyet, ırk, dil, din, siyasi görüş, kişisel ve sosyal şartlar açısından ayırım gözetmeksizin eşit sosyal derecededir ve kanun önünde eşittir. 5 nci maddesinde ise,  “Tek ve bölünmez Cumhuriyet, dil azınlıklarını, uygun tedbirler aracılığıyla himaye eder” diyor.

Yani kimi ülkede Alman, kimisinde Fransız, kiminde İspanyol yazsa da sonuçta herkes “İNSAN” İşte ülkenin bütünlüğü ve bir ülke içinde Allah’ın verdiği yaşama hakkı olanların ayrıştırıcılığa yönlenmeden, din, dil, etnik durumları ile kültürel hakları korunup kollandığı bir “Millet” olabilme becerisini gösterdiğimizde, her şey daha kolay olacaktır. Sanırım bazı kesimler “Türk Milleti” kavramını tam olarak anlayamadılar veya anlamak istemediler.

Yazımın girişinde “Ubuntu” demiştik. Şimdi merak ettiğiniz bu sözcükle ilgili küçük bir hikâyeyi aktarayım: “Afrika’da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülü, o meyveleri yemek olacağını söyler ve onlara; ‘Haydi şimdi başla! Birinci olan alacak!’ o an bütün çocuklar el ele tutuşurlar ve hep beraber meyveleri birlikte yemeğe başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda çocuklar şu cevabı verirler: ‘Yarışsaydık yarışı kazanan bir kişi olacaktı, nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarışı kazanan bir kişi ödül meyveyi yiyebilir? Oysa biz “Ubuntu” yaparak hepimiz yedik. Ve kendi dillerinde Ubuntu’nun anlamını açıklarlar;

“ Ben, biz olduğumuz zaman Ben’im”…

Ne dersiniz, Türkü, Kürdü, Çerkezi, Abazası, Lazı, Çerkezi ve daha diğer etnik insanımızla  “Ubuntu”  yaparak bu ülkeyi Atamızın söylediği gibi insan haklarının öne çıktığı, medeniyetli ülkeler seviyesine çıkartarak barışta, kalkınmada, mutlulukta, özgürlükte ve bağımsızlıkta dünyaya örnek olacak bir ülke yaratamaz mıyız?

Mart 2013/Bursa

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank