90. Kuruluş Yıldönümünü Kutluyoruz
Bugün Cumhuriyet Bayramı... Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, devletimizin 90. Kuruluş Yıldönümünü coşku ve heyecanla kutluyoruz. Zira 'Cumhuriyet Bayramı' Türk Milleti'nin en büyük millî bayramıdır. 'Türk Milleti' büyük bir millettir. Türkler, dünyanın en eski kültür ve medeniyetlerini kurmuşlar, tarihte birçok defalar bütün cihana hâkim olmuşlar ve özellikle 10 asır boyunca İslâm'ın bayraktarlığını yapmışlardır. Binlerce yıllık Türk devlet geleneği Anadolu'da şâhikasına erişmiş; Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları bin yıl boyunca üç kıtada hükümran olmuş ve dünyanın en büyük medeniyetini tesis etmişlerdir.
İslâm- Türk Medeniyeti, ne yazık ki, 1. Cihan Harbi'nden sonra zeval bulmuş; lâkin aziz Türk Milleti'nin cansiperâne gayretiyle Mustafa Kemal Paşa'nın liderliğinde Millî Mücadele gerçekleştirilmiş ve yepyeni bir devlet, Yüce Allah'ın (c.c.) izni ve binlerce yıllık devlet tecrübesiyle 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti' adıyla kurulmuştur. Türkiye'de kurulan yeni devletin bir 'Cumhuriyet' olması, demokrasi ile bağlantının kolay kurulabilmesi bakımından doğrudur.
Lâkin, 'Hilâfet' devam ettirilebilir ve bu durum devlet olarak gücümüzü arttırabilirdi. Diğer taraftan, -Hatay hariç- 'Mîsak-ı Millî' sınırlarımıza sahip çıkamayışımız da bize çok pahalıya mal olmuştur. Ancak, Cumhuriyet'in ilk dönemindeki en büyük eksiklik, devletin rejiminin 'Demokratik Cumhuriyet' hâline getirilemeyişi ve 'Tek Parti Dikta Yönetimi'nin devam ettirilmesidir.
İnönü'nün 'Şeflik Dönemi'nde ise Türkiye'de, Almanya, İtalya ve Sovyetler Birliği'nde olduğu gibi ideolojik bir dikta dönemi yaşanmıştır. 14 Mayıs 1950'de demokratik rejime geçilmiş ve DP iktidara gelmiştir. Fakat bu demokratik dönem sadece 10 yıl devam etmiş; üst üste üç defa seçimleri kaybeden CHP'nin tertip ve teşvikiyle 27 Mayıs 1960'ta askerî cuntanın CHP ile kol kola yaptığı darbe neticesinde, Türkiye bir 'Darbeler Dönemi'ne girmiştir.
Bugün Türkiye önemli bir tezat içerisindedir. Bir taraftan, başta Başbakan Erdoğan'ın gayretleri sâyesinde süratle 2023'teki 'Büyük Türkiye' hedefine doğru yol alınırken, dünya çapındaki projeler art arda gerçekleştirilirken ve 21. asır 'Türk Asrı' yapılmaya çalışılırken; diğer taraftan yanlış siyasî hesaplarla milletin ve devletin kimliği parçalanmakta, yüzde 10'un sempatisi kazanmaya uğraşılırken yüzde 90'ın kimliği göz ardı edilmekte ve 'kimliksiz millet' iddiasıyla millî şuurda telâfi edilmesi mümkün olmayan yaralar açılmaktadır. İçinde yaşadığımız modern siyasî toplumda 'millet' siyasî kimliğimizi belirtir.
İbrahimî anlamda millet bâşımız üzredir. Bu mânâda mensup olduğumuz 'ümmet' iftihar kaynağımız lâkin siyasî sınırlar üstüdür. Geçmişte olduğu gibi bugün de siyasî mensubiyeti ifade eden 'millet' anlamında kullanılmaz. Esasen lâiklik çerçevesinde bütün vatandaşlarımızı da ihata etmez.
'Türk Milleti', bir 'üst kimlik'tir. Etnik bir aidiyeti değil siyasî bir mensubiyeti gösterir. Bunun yerine 'Türkiyelilik', 'Türkiye Milleti' gibi sadece coğrafî tarifleri binlerce yıllık bir millet için kullanamazsınız. Hiçbir tavsifte bulunmadan sadece 'Millet' demek de bizi gülünç duruma düşürür.
Unutmayalım ki, asıl bu politika bizi toplum olarak ayrışmaya götürür. Bu ülke 'Türkiye', yani her türlü unsuruyla 'Türklerin Ülkesi'dir. Bu 'Türk Vatanı'nda yaşayan milletin adı 'Türk Milleti', dalgalanan ayyıldızlı bayrağın adı 'Türk Bayrağı', bu devletin adı da 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Bu inanç ve duygularla Cumhuriyet Bayramınızı candan kutluyorum. Bu Türk Devleti'nin Cenab-ı Hakk'ın (c.c.) izniyle ilelebet pâyidar olacağına gönülden inanıyorum.