82 Anayasasının Kalıcılığı
İlk yazılı kuralları Tanrı’dan aldığı iddiasıyla Hammurabi’nin topluma dayattığını söylerler tarihçiler. O gün için genel kabul görürlüğü Tanrı’dan gelmiş olmasıydı bu kanunların.Tarih boyunca yönetimler tanrısal, sözlü veya yazılı esaslara dayanarak varlıklarını devam ettirdiler.
Modern dünyada asıl geçerli olan yönetici unsurların üzerinde ittifak ettikleri yazılı kurallardır. Anayasa adı verilen bu kurallara, Osmanlılar olarak 1876’da yazıya döktüğümüzde ‘kanun-i esasi’ adını verdik. Daha önce geniş çaplı ilk kanuni düzenlemeleri, bu girişiminden dolayı kanuni adıyla anılmaya başlayan Kanuni Sultan Süleyman yapmıştı.
Kanun-i Esasi’nin meşruiyeti ve uygulanması için yeni Osmanlılar, Jöntürkler ve sonrasında İttihat ve Terakkiciler kendilerince mücadeleler verdiler.
Cumhuriyetin kurulmasıyla doğan ‘24 Anayasası’ devlet yapımıza uygun en doğal anayasaydı. 1928’den itibaren yapılan değişikliklerle batı özenti ve taklitçiliğine yeniden döndük.
Ülkeyi derinden nesiller boyu sarsan ve hala tartışılan tarihimizin yüz karası korkunç darbeyle gelen ‘61 Anayasası’ darbecilerin silahları nişan alınmışken düzenlendi.
İkinci makus talihimiz 12 Eylül darbesiyle de yine komutanların silahları gölgesinde batı özenti ve taklitçiliğinde hazırlanan ‘82 Anayasası’nın diğerleri gibi yıllardır tartışılırken bugün darbe yıldönümüne denk gelen bir günde referandumla 27 maddelik değişikliği söz konusu.
Darbe anayasalarının demokrasiyi tırpanlamaları, baskıcı ve vesayetçi bir işlev görmeleri açısından hep tartışılıp değiştirilmeleri gündeme gelmiştir.
Büyük bir oy çokluğuyla iktidara gelen Ak Parti’den demokrasi yanlıları anayasayı değiştirmeleri beklentisinde iken Ak Parti de sürekli böyle bir izlenim bırakmıştır.
Gerçek demokrasiye ulaşmada yapılması gereken geniş toplumsal mutabakatla ‘82 Anayasası’nın tümden değiştirilmesiydi. Ak Partiden böyle genel bir anayasa değişikliği beklenirken hızla hedefe giden motosikletin küçük bir çukura düşerek sarsılması benzeri başörtüsü çukurunda sarsılıp kapatılmayla karşı karşıya geldi. Siyasi kazanç amaçlı küçük hedefler yerine asıl ulaşılması gereken tümden demokratik sivil bir anayasa hazırlamak olmalıydı. Bu büyük hedef zaten küçük hedefleri de beraberinde getirecekti.
Bu bir bardak suda boğulma girdabında bir çıkış yolu olarak hükümet anayasada küçük değişiklikleri gündeme getirdi.
Muhalefet mevcut yapısı gereği buna doğal olarak olumsuz tepki verdi.
Bilindiği gibi 12 Eylül günü yapılacak referandum dolayısıyla Ramazanın manevi ikliminde ‘evet’li ‘hayır’lı siyasal günleri yaşıyoruz.
‘Aziz Nesin’in Dediği Doğru Değilse’ başlıklı yazımda ifade ettiğim gibi referandumdan küçük bir farkla da olsa ‘evet’ çıkacak.
Ak partinin kuruluşundan iktidara gelmesine ve uzun süreli iktidarında yaşanan siyasal olaylar dikkatle incelendiğinde devleti asıl yöneten güç -ki ABD merkezli küresel boyutta bir irade ile irtibatlı olarak- 27 maddelik halkı fazla ilgilendirmeyen bu değişikliği istiyor.
Ancak aynı güç ve iradenin son zamanlarda hükümetin bazı faaliyetlerinden rahatsızlık duyduğu da malum.
Bu güç mevcut hükümete bir alternatif dilemişse referandumla değişikliğin kabulü sonrası hükümeti yıpratma planları uygulamaya konulacaktır.
Şayet gerçek bu düşündüğümüz gibiyse antidemokratik, vesayetçi ‘82 Anayasası’ getirilecek 27 maddelik değişiklikle kısmen rötuşlanmış haliyle daha çok uzun bir müddet bu ülkenin anayasası olacaktır.