“7. Uluslararası Türkiye Âşıklar ve Şairler Şöleni
"7. Uluslararası Türkiye Âşıklar ve Şairler Şöleni”Ardından
FEVZİ HALICI’NIN GÖLGESİNDE EKSİLERLE DOLU BİR ŞÖLEN..
Batı’nın, bâtılın, hatta AB’nin istediği biçimde yapılan, “Festival İçinde Festival”, 50. Bursa Festivali ile kırk sene Konya Âşıklar Bayramını sömürdükten sonra kabir kapısında uzatmaları oynayan Fevzi Halıcı, yeni hanımı, baldızı, yakınları, ağırlamalar, yolluklar, plaket ve çeşitli hediyelere boğulan, âşıkların ne çektiklerini kendileri bildikleri sözüm ona bir duayen…(!) gölgesinde kalan, 7. Uluslar arası Türkiye Âşıklar ve Şairler Şöleni de, sessiz/sedâsız geldi/geçti. On ülke ile Türkiye genelinden 82 âşık/şair şölene katıldı.
Âşıklar şöleninde hataları, artıları ve eksileri gördük, yaşadık. Son günlere kadar program medyaya ve jüride görev alan kişilere gitmedi. Medyaya gönderilen basın bültenini ibret olsun diye saklıyorum. İlkokul mezunu bir kişi yazsa, sınıfta kalır. Cümle bozuklukları, imla hataları, kaş yapayım derken göz çıkarmaların yer aldığı haber bülteni evlere şenlik…
Yıllardan beri isabetli olarak yapılmayan ve bu yıl yapılan Gülay isimli yosmaya özel konser verdirilmesi… Rahmete kavuşan âşık, şair, yazar ve bu kültür değerlerine sahip çıkan değerler için, program başında Kur’an-ı Kerim ile duayı çok gören zihniyet yanında, böyle bir gecede konser veren bayan, manevi bir yük ve mesuliyet olarak Özgen Başkanın sırtına yüklendi sanırım.
Âşık, A harfi üzerindeki külahı ile evlenme cüzdanıdır. Türk Dil Kurdunun kaldırdığı külah, inceltme işaretini kaldırırsanız, bildiğimiz dananın aşığı ve âşıktan boş olur. Şölen hatalı bu poster önünde cereyan etti.
Bu gerçeği 59 yıldan beri yazıyor, söylüyor, kızıyoruz, aldırış eden yok..
Eksilerin hakim olduğu bir şölen yaşadık. Dokuz Ülkenin katıldığı “Uluslararası” boyut olmasına rağmen…
İstekli, gayretli, bir şeyler yapmak isteyen, bu ara millet vekilliğine yatırım yapan, bu konuda şölende katılanlara birer anket formu dağıtarak kendisinin nerelerde görünmesini isteyen belediye başkanına rağmen, beceremeyen, disiplin ve otoriteden yoksun bir kadro yüzünden…
Belediyede görevli baba /oğul ikiliğinin organizeleri, yapacakları ne kadar olursa, kağıt arası helvada o kadar olur işte…Eksik, taraflı ve ‘paslasma’lı çağrılan âşıklar yanında, şairlere de ambargo konuldu.Şiir okuma ve yazma yarışmasına katılmak istenen şairlere yer verilmedi.
İLESAM ağırlıklı kişilerin davet edilmesi, jürilerde görev verilmesi,
………………………………………….
Şimdi parsel parsel satılıyorsa toprağım
Vatanım paylaşılıyorsa kendini bilmezlerle
Peşkeş çekiliyorsa birilerine…
………………………………..
Ve biz çaresiz seyre dalıyorsak olanlara,
“Ne mutlu Türküm” derken dilimiz titriyorsa
Emanetin olan ilke ve inkılâplarını bırakıp
Türban peşinde koşuyorsak eğer
Affet bizi Atatürk bizi affet..
Dizelerinin şiirinde yer aldığı EMİNE SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU isimli şairliği ve şiirleri tartışılabilen bir kadın kişinin yıllar sonra yeniden jüriye konulması, sahasında hayatını vermiş, eserler meydana getirmiş, yaşı kemale ermiş ve Prof. Dr. unvanlı kişiler dururken, İLESAM başkanının jüri başkanı olarak atanması dikkatlerden kaçmadı. ( Bu bayanın azledilmesi için Belediye Başkanlığına 30.06.2011 tarihli bir faks çekmiş, gereğini istemiştim. Maalesef gereği yapılmadı, dekolte kıyafetli bu bayan jüriye girdi..)
Rahmeti kavuşan, hasta yatağında ölümü bekleyen âşıkların, şairlerin ruhları için Kur’an-ı kerim okunmadı, dua yapılmadı, isimleri bile sahnede anılmadı.
Asrın çıplaklık modasına uyan, sadece Azerbaycan’dan 4 kadın şölene getirilerek, milyonlar ödendi, Gülay isimli kadının özel konseri, rahmetli olan âşıklarımızın, şairlerimizin kemiklerini sızlattı. Başta başkan olmak üzere, konser veren bayanın şarkılarına eşlik edilerek düet yapıldı, meydanda horonlar tepildi..
Özellikle tamamı bayan olan yurt dışından gelenler, âşıklar ve şairler şöleninin adeta eğlenceli bir konser haline getirdi, âşıklar ve âşıklık öksüz kaldı. “Toylar Kraliçe Halime Veyisova” isimli malum yerlerde çalışan kadınlara benzeyen resmi, dekolte kıyafetiyle sahnede defi ile şarkı okuması, aşıklıkta esas olan edep/haya duygularını rencide etti.
Yarışma boyunca, salonda elli kişi yoktu.Gecelere halk gelmedi.
Adaletli olup/olmadığı tartışıladursun, sonuçlar şöyle:
Türkü dalında:1.Ahmet Poyrazoğlu, 2. Abdullah Gizcice, 3.Kemale Mehtiyeva.
Atışma dalında:1. Nihat Sönmez, 2. Muhsin Özen, 3.Haşim Gubalı.
Leb-değmez dalında: 1.Erol Ergani, 2.Arif İnan Yıldırım, 3. Zafer Kazancı.
Şiir Yazma dalında: 1.Sevim Yakıcı, 2.Recep Ateş 3.Hikmet Elitaş.
Şiir Okuma dalında: 1.Mustafa Firengiz, 2.Zeynel Beksaç, 3.Dervişe Güneyyeli Kutlu .
Yapılan yarışmalarda, âşıklar arasında sadece üç dalda ödül verilmesi, ağırlıklı olması gereken âşıklar ve şairler şöleni için büyük bir adaletsizlikti.
Avrupa’nın Nobel’den sonra en prestijli edebiyat ödülleri arasında gösterilen “2011 Europa Literatur Grobe Award” ödülünü almaya hak kazanan Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin’e, Berlin Arie Kunst Akademisinden gelen heyet tarafından ödülü takdim edildi. Bir de madalya verilmesi tam bir yatırım ve siyasi gövde gösterisine dönüştü.
Âşıkları ve bu geleneği hiç bilmeyen, türkü programlarına bugüne kadar tek bir âşık ve şairi çağırmayan Olay TV. programcısına sunuculuk yaptırıldı, konuşmalarında çok sayıda hatalar meydana geldi…
Halka açık gecelerde ve ödül töreninde protokolden kimseler yoktu. Tek bir milletin vekili ile Kültür Müdürlüğünden tek bir kişiyi şölen boyuncu göremedik. Özgen keskin sanki yalnız bırakılıyordu. Uluslararası özelliğini taşıyan şölende; vali, belediye başkanları, kaymakam, siyasi seçilmişler yoktu.
Yıllar öncesi coşku ve ilgili görmeyen, unutturulmaya çalışılan, festivallere bir gün olsa bile konulmayan Kültür Değerlerimizin temel taşlarından biri olan âşık ve şairlerle ilgili şölenin bu hallere gelmesindeki görüşlerimizi zaman zaman söyledik, yazdık; yine söyleriz, yine yazarız…
Sapla/samanın birbirine karıştığı, kantarın topunun kaçtığı gününüz kaosunda; şehvete/şöhrete hitabeden baldırı çıplak yosmalar, batı ve bâtıl kökenli sözüm ona sanatçılar(!), şaklabanlar, temel değerlerlerle ilgisi bulunmayan şarkıcı/türkücüler ile milyonları götürenler dururken, hislere ve ruhlara hitabeden âşıkların, şairlerin, şiirlerin işi ne ki? Değerleri ne olabilir ki?...Bu vebâli kimler çeke, hesabı Hak huzurunda nasıl verile?..
ÂŞIK VE ŞAİRLER ŞÖLENİ YAKLAŞIRKEN başlıklı yazımızda, kendisini taktir ettiğimiz, saydığımız ve sevdiğimiz dost Özgen Keskin’e şu hususları sıralamıştık,7. şölenden sonra yine sıralayalım:
1-Uluslar Arası Türkiye ÂŞIKLAR VE ŞAİRLER ŞÖLENİ halka mal edilememiştir. Duyurular yetersizdir.
2-Davet ve seçmeler adil/objektif değildir. Seçmeler objektif yapılmamakta, kayırmacı şairler/âşıklar şölene katılmakta, diğerleri katılamamaktadır. Belediye de görevli memur bir kişi tarafından davet edilen, çağrılan âşık ve şairler objektif olamamaktadır.
3-Komite bu işi bilen kişi ve kurumlar işbirliği ile teşekkül etmeli, belediyeden bir grup görevliden ibaret komite olmamalıdır.
4-Jüriler Bursa’da bulunan kişiler tarafından oluşturulmalı, milyonlar bu işin çilesini çeken, gayretini gösteren değerlere verilmelidir.
5- Bu işi meslek haline getirmiş, para kazanmak için yola çıkan sanatçılara milyonlar verilmemeli, Bursa’da bulunan, âşık, ozan, şairlerle yetinilmeli, sunular bunlara yaptırılmalıdır.
6-Bursa’da yapılan şölen ;bu hizmetlerde, şölen ve bayramlarda artı-eksileri bulunan şahısların gölgesinde olmamalıdır. Konya’da yapılan bayram mazide kalmış, Bursa’da yeni bir dönem başlamıştır, Fevzi Halıcı’ya gerekirse Konya sahip çıkmalıdır.
7-Harcanan ve ödenen her lirada milletin hakkı vardır. Birilerinin ve layık olmayanların, bu değerlerimize zarar veren bazı âşık ve şairler, kişiler bu şölene davet edilmemelidir.
8-Başlangıç yılları eksilerle dolu, birkaç yıl düzelme ve yükselme rantına giren şölen, yeniden inişe geçmiştir. Ödül gecesinde az kişinin olması, yapılan büyük harcamalar ve şovlara rağmen, yeni yıl için daha detaylı tenkit-temennilere açık olmalıdır.
9-Yarışmalara katılıp birincilik ödülü alanlar, gelecek şölenlere alınmamalı, kenarda bulunan, yeni yetişen âşık, ozan, şairlerin önü açılmalıdır. Dolayısıyla bu kültür dalı sadece şöhrete ulaşmış, bir yere gelmiş kişilerin inhisarından kurtarılmalıdır.
10- Emel sayın’ın ishal haberini birinci sayfalarından veren medya, bu kültüre uzaktır, yok olma gayreti içindedir. Bu gibi radyo, televizyon, medya organları desteklenmemeli, beslenmemelidir.
11- Bursa’da ikamet eden ve bu kültür değerlerinin yaşamasına gayret gösteren âşık, ozan, şair ve diğerlerinin tümü şölene katılma hakkını elde etmeli, daha önce bir yarışma ile eleme yapılmalıdır.Şiir okuma ve yazma yarışmalarına kısıtlı sayıların çağrılması, yarışmaya girmek isteyen ve giremeyen şairlerde reaksiyon meydana getirmekte, yarışma ruhu ortadan kalkmaktadır.
12- Şölen komitesine, Belediye Kent Konseyleri Eğitim/Kültür/Sanat Çalışma gruplarından birer temsilci veya başkanları alınmalıdır.
16-Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü başlığı ile şölene davet edilen kişilere gönderilen belediye Başkanı imzalı yazının al tarafında yer alan irtibat için Temel Şahin’in (Tûrabî) jüri üyeliğinde de yer alması, jüri üyeleri tarafından yarışmacıların alkışlanmaları büyük tepkilere yol açtı. Sen çağıracaksın, pas vereceksin, sonra bunlara derece vermek için jüriye gireceksin, böyle bir tezat olmaz…
13- Tabu haline gelmiş, kanun ve yönetmeliklerde yeri olmayan, birilerinin Fatiha’yı ortadan kaldırmak için içimize soktuğu SAYGI DURUŞU yerine, ölen, rahmete kavuşan âşık, şair, ozan, yazar, kim olursa olsun ruhuna bir Kur’an tilaveti ile dua yapılmalıdır..
Son iki yılda, komiteden ve âşıklarla ilgili jüriden çıkarıldık, zevahir adına, sembol olarak şiir jürisinde görev yaptık. Ömür vefa ederse, gelecek yıl ki şölende şiir jüri üyeliğimizde olmayabilir.
Netice olarak; değerlerimiz üzerinden boldizer gibi geçen, lağım kokularını ekranlara taşıyan günümüz bazı medyası, özden gelen âşıklık ve şairlik geleneğini ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yaparlarken, biz neredeyiz, aklı başında medya nerede? Ahlaki değerleri dibe vurduran TV. dizilerini kaçırmayan halkımız nerede?. Kültür Müdürlüğü nerede?
Şölende meydana gelen artılar ve eksilere rağmen, bin yıllık bu değerlerimize sahip çıkan, yaşatmak için gayret gösteren, Peygamber Efendimizi rüyasında gördüğünü ifade eden, iki ciltlik İKİ CİHANA BİR GÜNEŞ isimli Peygamberimizle ilgili tarihi bir roman yazan, “Hoşgörü” rüzgârına kapılan kalem dostum başkan Özgen Keskin ile bu davaya gönül verenleri, çalışanları yürekten tebrik ediyor, yazdıklarımız ile söylediklerimizin dikkate alınmasını bekliyoruz.
Ömrümüz olursa, yeni bir bahara bakalım neler olur, kim ölür, kim kalır?..