Aşk Başkasında Kendi Yolculuğumuzu Yapma Halidir
Vatan Gazetesi'nden Fatma Kahraman Hanım'ın benmle yaptığı söyleşiyi sunuyorum...
FK: "Ruhunu Arayan Aşk" adıyla günümüz tüketim toplumuna eleştiri mi getiriyor?
NS: Evet ciddi bir eleştiri! Sadece cinsel partner arayan, bağlanmayan aile istemeyen, kendine odaklanmış bencil tüketicilere karşı kendi kültürümün değerlerini koyarak ve sentezleyerek ruhu olmayan bedenin sadece ceset olduğunu anlatıyorum.
FK: Bu ruh kadın ruhu mu erkek ruhu mu? Olaylar ve durumlar kadın ya da kadına yakın duran anlatıcının gözünden mi yoksa erkek anlatıcının gözünden mi aktarılıyor?
NS: İlk kitabım "Aşkın Ölümcül Etkileri" rahmetli Muzaffer Buyrukçu dahil bir çok ciddi yazar tarafından ele anlınıp yazılmıştı ve kadın erkek diye ayrılmadan ve hakkaniyetle yazılmış ilk kitap diye tanımlamışlardı. Kadın veya erkek ruhu diye ayrım doğru değil, elbette fıtrat dediğimiz özgün yayınlarımız var. Ancak ruh cinsiyetten önce insan olma aşamalarını belirten bir kavram.
FK: Bu ve bundan önceki ilişkiler üzerine yazdığınız kitaplarımız aşk konusunda rehber durumunda. Özellikle kadın erkek ilişkilerine eğilme sebebiniz nedir?Bu kitabı size yazdıran sebep nedir?
NS: Devamlı savrulan ve değişen bir toplumsal yapının bireylere yansıması ağır bir fatura getiriyor. Bu değişimde bireye yardımcı olacak kurumlar, örgütlenmeler veya liderler yok ülkemizde. O nedenle savrulup duruyor insanlar. Başvuracak yer arıyor. Ne anne baba, ne büyükler yol gösterici veya sevgi verici. Onlar devamlı maddi gerçeklerle meşgul ve sadece kazançla ilgili. Bakıcılarla büyüyen çocuklara kim rehberlik edecek? Toplum ruh sağlığını kaybetmekte. İnsanlar sadece internet veya televizyona bağımlı. Çare buralarda aranıyor. Toplum yaralıyken birey mutlu olamaz. İç içeyiz ve kişisel iradeye ihtiyacımız var.
FK:Siz çok güçlü bir kadınsınız. Kanserle mücadele ettiniz ve iki kez kanseri yenmeyi başardınız. Güçlü durmayı nasıl başardınız? Bu yaşadıklarınız yazın hayatınızı nasıl etkiledi?
NS: Kanserle mücadele etmek veya içe kapanıp küsmek önümdeki yol ayrımıydı. Ben hayata devam etmeyi ve normalleşmeyi seçtim. Başkalarının acılarıyla kendi acımı birleştirip bal eyledim.
Ben onlara bilgi, onlar bana dua ve şevkat verdi. Ben onlarla paylaşırken öğrendim. Batı kültürünün aşıladığı "daima al ve hiç verme" tezi yerine kendi kültürümün "veren el alan elden üstündür" tezini hayata geçirdim.
FK: Aynı zamanda politikayla ilgileniyorsunuz. Politikada aktif kadın sayısı çok az. Mesele "kadın" "erkek" meselesi mi yoksa Türkiye'nin genel siyaset anlayışı mı?
NS: Kadın erkek meselesi bütün dünya da. Politika = iktidar demek, erkek doğal olarak iktidarın sahibi görüyor kendini ve kadını dışlıyor.
Kadınlar bu hakkını söke söke aldı ve çok yeni Batı'da da zaten. İtalya'da hala mecliste kadın oranı yüzde 10! Türkiye'de siyasette kadınlar kadınları desteklerse daha hızlı yol alırız. Bir de yasal değişiklikler gerekiyor seçim yasalarında olduğu gibi.
FK: Fırtınalı aşkalar nasıl yönlendirilir?
NS: Kendiniz farkına vararak, yaptıklarınızın farkına varark yani farkındalığı artırarak. Suçu hep başkalarında bulmak yerine kendime ne eksik sorusunu sorarak kendi yüzümüzü karşımızdakinin aynasında görerek yapabiliriz. Çünkü aşk başkasında değil kendi yolculuğumuzu yapma halidir.
FK: Her ilişki yönlendirilebilir mi?
NS: Yönelendirmekten ne anladığımıza bağlı. Eğer benim istediklerimi yapar mı diye soruluyorsa ; Hayır! Kimse başkasının istediklerini durduk yerde yapmaz. Ya tehdit altında yapar ya da geniş bir korku alt yapısı yaptırır. Yönelendirme birlikte değişme anlamındaysa evet mümkün. Gerçek sevgi dönüşür ve dönüştürür.
FK: Kitaptan ilişkilerde en çok yapılan hataları öğreniyoruz. Fakat davranışlarımızı bu şekilde sistematikleştirmek doğallığı yok etmez mi?
NS: Ben bir prototip vermiyorum. Ben davranış ve alışkanlıklara dikkat edilmesi gerektiğinin altını örneklerle çiziyorum. Örnekler sizin yaşadığınızla uyumluysa düşünmenizde fayda var! Ancak ruhsal eksiklikler denk gelebilir, ihtiyaçlar ihtiyaçları karşılayabilir.
Biz "Neden katlanıyor bu işkenceye" diye düşünürken kadın mutlu olabilir. Aşağılık kompleksini tatmin enden bir cevap vardır ilişkide. Veya başka bir şey. Bunu bilemeyiz. Kimsenin ilişkisine neden sen bununla mutlusun diye bakamayız. Ama gençler işçin "Neden farklı bir seçim olmasın" sorusu önemlidir.
FK: Evlilikler neden kötüye gidiyor günümüzde? "eski aşklar" başka mıydı?
NS: Aşk binlerce yıldır var ve olacak. İnsan ruhunun en tepe noktası ve haritası olan aşk bitmez. Aşkın alamını kaybeden birey köksüz ve kimliksiz savrulurken her şeyi kötü görür. Evliliklerin kötüye gitmesi bencilliğin artması ve ego merkezli bir hayatta başkası için fedakarlık edemeyen bireyler evliliğe sıcak bakmıyor. Başaramıyor. Evlilik bir kurum sadece onu iyi veya kötü yapan bireylerdir. Sorumsuz bir insandan ne birey çıkar, ne koca!