Can Olasın
(Biliş olmak / Tanışmak)
“..Eğer aşkı seversen can olasın/ Kamu derdine hem derman bulasın/Eğer dünya severden müptelasın/Mania sırrına nerden eresin/ Ağudur bal değil dünya muradı/Nice bin ağaya parmak banasın/Kanatsız kuşlayın kaldı yabanda/Kanatlı kuşlara nerden eresin/Sana erden asa gerek bu yolda/Dayanısan asaya dayanasın/Sözü bu Yunus’un güzelleredir /Eğer aşık olursan uyanasın..”
Aşkın, sevginin, her bir güzelliğin, barışın, özgürlüğün dili, yani şairi “Yunus Emre üstat” aynen böyle buyuruyor.
Biz “Adanalı ünlü Yazar Ekmel Ali OKUR” la, “22 Temmuz 2011” sabah saat 09.00’da “Adana E Tipi Cezaevi”ne “kitap armağan etmek” için gittiğimizde, daha cezaevinin en dış kapısında, güzel insan, bilge müdürümüz, “Nedim ELBİSTAN Bey”in inceliği, naif duyarlılığı, bilgeliği taa oralarda kendini hissettirdi.
O an içimde, tanımı imkansız bir “dostluk” ve “sevgi” duygusu esi esiverdi. “Ülkem adına, insanımız adına duygulandım. Sevindim.” Nasıl sevinmem ki, “biz bir cezaevine değil sanki çok uzun zamanlar görüşmemiş bir dostun evinin kapısına varmış gibiydik.”Güzel ve bereketli ülkemizin güzel çocukları yani görevlileri bize hiçbir zorluk çıkarmadan müdürümüzün yanına götürdüler.
“Öğretmen olmak bir sevdadır/ Sevdiğine pervane olmaktır/ Yani gözü bir başka şey görmemektir/ Sözün özü, bir kara sevdadır…” diye tanımlayan bu güzel insanın, bu güzel öğretmenin yani cezaevimizin başöğretmeninin mekanına alındık.
Tanıştık. Tatlı dili, güler yüzü ile içimizdeki ilk kaygı, heyecan, ürkü alıp başını gitti.
Ben kendimi tutamayıp, “müdürümüzün verdiği o ilk hoşgörü, sevgi enerjisiyle oradan oraya, daldan dala, sağdan sola uçup durdum.” Zaman, coşkulu, köpük köpük, masmavi bir ırmak gibi akıp gitti.
“Oku”maktan, “kitap”lardan, “nasıl okunması gereğinden”, “bilgiden, bilgelikten söz etik.” Bu ülkenin havası, suyu, toprağı ırmakları, dağları, denizleri ne denli güzelse insanları da o denli güzeldir. “Hiçbir insana önyargılarımızın acımasız kalıplarıyla yaklaşıp değerlendirmemeliyiz,” dedik.
Sevgili müdürümüz gerçekten, bir başöğretmendi, bir babaydı.
Yunus Emre’nin de dediği gibi, “sanki buraya kanadı yaralı kuşların acısını, çaresizliğini, yoksunluğunu dindirmek, onların derdine derman olmak için gelmişti.” Her yer tertemizdi.
Sevgiye, dostluğa dayalı bir sorumluluk, bir hiyerarşi vardı.
Yazar, Ekmel Ali OKUR’ da e az benim kadar etkilenmişti. Dayanamadı ve “Müdürüm bize babanızdan söz eder misiniz?” diye sordu.
Nedim Bey gülümsedi ve daha “baba” kelimesini duyar duymaz yüzünde emsalsiz bir güney meltemi, sevgi meltemi esiverdi. “Memnundu. Coşkuluydu. Ama bir o kadar da dengeli, ölçülü ve makamına yaraşır bir dille 90’ınna doğru yol alan babasından saygıyla, minnet dolu bir dille söz etti.” Beni en çok etkileyen, “babasının kız çocuklarının okumaları yönünde ki takdire şayan” katkılarıydı.
Bir de “Biz bu cezaevinde bulunan yani uçmayı beceremeyen, yani kanatlarını kullanamayan, iyi niyetlerinin, hasbi, harbi oluşlarının sonucunda burada olan insanlarımıza en iyi niyetle yaklaşıyoruz. Onları yenibaştan, kendilerine, ailelerine ve topluma kazandırmaya çalışıyoruz” deyişi içimde hep uğuldadı durdu.
Hani derler ya.. Bazı şeyler vardır anlatılmaz anlaşılır sadece. Bu da öyle bir şey..
Bu önümüzde ki günlerde bu güzel insanla yani yöneticiyle nasip olursa upuzun bir söyleşi yapacağım. Böylece onu kendi dilinden de size tanıtma şansını elde etmiş olacağım.
Özetin özeti, ben ve Sayın OKUR kitaplarımızı müdürümüze takdim ederek ayrıldık.
“Bu arada sevgili kardeşimiz, kadim dostumuz adı gibi CAN olan, dostluğumuzun hep YEŞİL, yemyeşil kalacağına inandığımız kardeşimizi gördük. Gelecek günlerin daha güzel, daha anlamlı olacağı düşleriyle vedalaştık.”
Bende o büyük bilge gibi “En suçlu insanın bile suçunu kazı kazı altından insancıllık çıkar” deyişi gibi bende aynen böyle diyorum.
Bende aynen Yunus Emre gibi :“Burada biliş olan canlar / Orada bilişirlermiş/ Bilişi ben hocam ile / Halim arz etmeğe geldim” diyorum.
En son derim ki: “Nedim Bey ; Aynen Yunus gibi; Aşkı bilmiş, canlara can olmuş, Kamu derdine derman olmakta, dünyanın gizini bilip ağulu aşı bal ederek, kanadı yaralı kuşlara sıla olmuş, her yıkılmak üzere olanlara elçilerin dayandığı bir ASA olmuş..”
Güzel Rabbim, böyle güzel insanların sayılarını çoğaltsın..(Amin)
ATATÜRK KÖŞESİ
İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz…
DÜŞÜN-TAŞIN
Gayrimeşru bir muhabbetin neticesi merhametsizce bir adavettir…
GÖNDERMELER
-Başbakan Erdoğan’ın, “Biz merhamet ve sevgi coğrafyasının çocuklarıyız.” İfadesine katılmayan var mı?
-Adana Metrosu’na “Köylü Treni” benzetmesi yapan Rektör. Alper Akınoğlu’nun bu inanılmaz gafının köylü yurttaşlarımız tarafından esefle karşılandığını bilmeyen, duymayan var mı?
-Adanalı Ünlü, Yazar Ekmel Ali OKUR, Aşkın Şairi, Adem Özbay ve bendeniz Yüksel mert’in; ‘Kitap, İmza ve Kültür’ yolculuğunun, Maden Cenneti, Zonguldak/Çaycuma’da bütün güzelliğiyle devam ettiğini biliyor musunuz?
-İman ve azmin en büyük güç ve enerji olduğunu bilmeyen, duymayan ve hissetmeyen var mı?
-“Türkiye Değerler Araştırması’na göre, ahalinin yüzde 77’sinin kendisini mutlu hissettiği” haberleri doğru mu?
-Adana E Tipi Cezaevi Müdürü Nedim ELBİSTAN’ a; 200 küsur kitabı kader mahkumlarına inceleterek takdim etmesi için bizzat teslim ettiğimi biliyor musunuz?
-Yazılarıma gelen eleştirel yorumların isimsiz ve takma olanlarını hiç dikkate almadığımı, ancak, isimlerini mertçe açıklayan okurlarımın eleştirilerini bir kutsal metin gibi muhafaza ettiğimi biliyor musunuz?
-Başbakan’ın, “Kalbimin yarsı Mekke, yarısı Medine, bunların üzerini örten tül de Filistin” tabirinin Filistinli Büyükelçiler tarafından takdir ve tebriklerle alkışlandığını duydunuz mu?