Tutturamayanlar (I)
Cümlelerimden hesap sormayın ne olur, eksiltilmiş harflerden sonra yetinmek zorunda bırakıldığım kelimeleri bir cümle yapabilmek adına verdiğim kavganın tarifi ne zor bilir misiniz? Ve yazamadığınız hisler yaşamanın ne demek olduğunu.
Dolambaçlı yollar yürüdüm. Seyreltilmiş düşünce dünyalarından dev dalgalı okyanuslara daldım bir gece vakti. Tenime diken batırıp saatlerce kahkahalar attım. Aldırmadım kanayan yanlarıma… Cürümüm kadar yeri yakıp geçecek bir ateş gibiydim… Ama suya düştüm. Teşebbüs etme yeteneğim çarptığım kayalıklarda bıraktığım kan izlerinde yitip gitmişti. Kötü bir tattı hayattan damağım da kalan. Ağız dolusu bir tükürükle kurtulunabilecek cinsten. Defalarca yutkunup hücrelerime bulaştırdığım bunca rezillikten bir tükürükle kurtulabileceğimi öğrendiğimde; kangren olmuş beynim kararmış kalbimi çoktan gözden çıkartmıştı. Umursamadığımı bile umursamaz bir halde kelimelerden kurduğum dünyada varla yok arasında gidip gelmekteyim.
İki renkli bir gökkuşağının altında üçüncü bir renk gibiyim. Hiç bir terazide tartamadığım, hiçbir yağmurda ıslatamadığım hislerimi taşımaktan yoruldum artık. Pis kokulu bir izmarit gibi ayakaltında ezildim sağanak yağışlar başlayana dek. Buruşturulup çöpe isabet ettirilmeyi hak etmeyen müsvette bir kâğıt gibi gözden çıkarılmış cümlelerle doluyum. Hadi dokunun bana ağlamak istiyorum. Bunca arabesk cümle altında ezilmemek adına biri bassın artık bam telime. Ne bir el, ne de bir merhem talebim yok.Bu gecelik üç beş tane türküye katık edebilirim bir lokma kuru ekmeği. İsyan karası derler hep yüreğin göğüs kafesine sığmadığı gecelere. Oysa benim zulamda ne varsa ak. Zemheriye tutulan geçmişim değil geleceğim. Yürüdüğüm yollara ışık tutup yürünecek yollar da kaybolmuş bir serseriyim.
Sustuklarımın hepsini söylediklerimden biriktirdim. Ağız dolusu sigara dumanı gibi burnumdan üfledim öfkemi zamanın gölgesine. Öldürüldüm, parçalandım, tecavüze uğradım milyonlarca kez. Kanımın üzerinde raks etti şerefsizler. Kapılar suratıma kapandı, siktir çektiler bana uzun koridorlarda. Cinayetimin şarkısını yapıp binlercesi toplanıp meydanlarda söylediler. Bir namaz huşuunda köleliğimi ifa ettim yüzlerce yıl. Tapınaklarında bir köşe başı dilencisi bile olamadığım birkaç çıplak kralın ayak izine yüz sürme hevesim, beni ışıkları göz kamaştıran curcunalı caddelerin efendisi yaptı sadakatim kadar. Unuttum çekip özgürleşmediğim acıların bir kısmını. Bir kısmını altı sıfırla birlikte tedavülden kaldırdılar. Emilecek bir damla kanım olmadığını fark ettiklerinde sahipsiz bir piç gibi cami avlusuna terk ettiler beni. Cemaat ürkekti… Ve bir o kadar da vurdumduymaz. Soğuk iliklerime işledi ama elime dokunan olmadı, kimse dönüp bakmadı kimsesizliğime…
Biri dokunsun bana, artık ağlamak istiyorum.Artık sevgiler gibi,artık ilgiler gibi kirli gözyaşlarımı dökmek istiyorum şehrin asit kuyusu caddelerine. Cümlelerimden hesap sormayın ne olur, eksiltilmiş harflerden sonra yetinmek zorunda bırakıldığım kelimeleri bir cümle yapabilmek adına verdiğim kavganın tarifi ne zor bilir misiniz? Ve yazamadığınız hisler yaşamanın ne demek olduğunu. Yüzüm eskiyor Allah’ım, zaman parmaklarımın arasından kayıp gidiyor. Ben hep hiçliğe sevdalanıyorum ve ölümlere susuyorum… Susuyorum…. Susuyorum… Minik bir kız çocuğunun saçında ki kırmızı kurdele kadar basit ve ufuk çizgisine doğru gagasında yuva yapmak için çöp taşıyan martı kadar sıradanım.
Hoş duygular.. çok güzel.. tebrikler.. İHG
Mart 2nd, 2011 at 18:56