Milli İki Ordu ve 24 Kasım!
Türkiye Cumhuriyeti, iki kurumuna “Milli” sıfatı vermiştir. Milli Savunma, Milli Eğitim. Türkiye Cumhuriyeti’nin, bekasının, vazgeçilmezlik abidesidir bu iki milli kurum. Görevleri hiçbir koşulda bir başka kuruma devredilemez. Her ikisinin de Milli ordusu vardır! Herikisininde birincil görevi, ülkeyi istiladan korumaktır
*Birincisinin görevi ülkeyi düşman istilasından, ikincisininki ise, ülkeyi kültür istilasından korumaktır. Birincisi, silahla mücehhezdir, bireyleri Mehmetçiktir. Sembolü, sancak! Onurun, gururun, yiğitliğin, yurtseverliğin ve bağımsızlığın timsalidir sancak!
*İkincisi irfan ordusudur, ışıkla, bilgiyle, kitapla mücehhezdir. Silahı kalemdir, sembolü meşale! Bireyleri öğretmen! Bilginin ışığın, çağdaşlaşmanın, aydınlanmanın ve Cumhuriyetin temel ilkelerinin timsalidir meşale...
Milli ordulardan mahrum olan milletlerin geleceği yoktur! İstilacılar, uzun veya kısa vadede nihai zafere ulaşmayı bu iki milli gücün ortadan kaldırılmasında görürler. Bu iki odak konusunda duyarlılığını yitiren milletler, bağımsızlığını uzun süre koruyamazlar.
Uluslar, silahla ve sancakla kazandıklları zaferlerini, kitapla, meşale ile taçlandırılmadıkça nihai zafere ermiş sayılmazlar! Kalemin silahtan daha etkin olduğunu bilmek; barışın da, refahında mutluluğun da özüdür. Milli orduların her ikisi de gözbebeğidir ulusunun. Varlığının temelidir; geleceğinin de teminatı! Ordulara nefer olmak yetmez! Hem içerde, hem dışarda; milli orduların onurunun, ulusun onuru olduğunu görüp, bu bilinçle yılmaz bekçilik görevini de üstlenmek gerekir.
Bilinmelidir ki, zayıflatılmış bir milli ordu, düşman ve hainlerden başka kimsenin işine yaramaz!..Milli güçlü ordular, savaştan ziyade barışın ve refahın, mutluluğun teminatıdır!..
---------------------------------------------------------
24 Kasım- “Öğretmenler günü”
Bu iki milli ordudan birinin neferlerine bahşedilmiş bir şeref günü. Atatürk’ün Millet Mektepleri’nin onursal Başöğretmenliğini kabul ettiği gün!
Tüm öğretmenlerimize kutlu olsun günleri... Ne var ki, bir eğitimci olarak bana kutlu gelmiyor bu gün! Binlerce, onbinlerce eğitim neferlerine de kutlu gelmiyeceği gibi! Hakedilen bir günde, hakedilmeyen, daha doğrusu reva görülen koşullarda “gün kutlamak” yaraşmıyor irfan ordusunun neferlerine.
Öğretmen, geleceği kurandır. Sanatkardır, insana şekil ve biçim verendir. Erdem mimarıdır. Anadır, babadır, arkadaştır, sırdaştır, yoldaştır! Işıktır! umuttur! Ama hakettiği bu mudur? Öğretmenlerin yarıdan fazlası, mesleği seçtiğine pişman. %80’i kredi kartı borçlusu. bir o kadarı kirada oturuyor! Pazarcılık yapan öğretmen, çevresinden utanıyor, yine de ek iş aramaya devam ediyor...
Sözleşmeli öğretmenlik adı altında devlet, kendi vatandaşına üç kuruşluk modern köle muamelesi yapmakta bir beis görmüyor! Yaygın işsizliği köleliğe fırsat olarak kullanıyor.
Ve bunu bir lütuf gibi sunuyor. Beyin tümörü olan sözleşmeli öğretmenini 30 günden fazla raporlu olduğu için, köleliği bile çok görüp sözleşmesini feshederek, kapı önüne koymaktan çekinmiyor! Yönetmelik öyleymiş Ayetleri bile kendilerine göre eğip bükenler, kanunların arkasından dolanmayı hüner sayan prof.lar, makamlarını kendilerine mülk sananlar, sadakat ve biadı, yükselmenin ilk şartı görenler, devletin bu ayıbı karşısında yönetmeliği gerekçe göstermeye utanmıyorlar...
Dahası!.. Ülkede görev yapmakta olan 800.000 öğretmenin sadece 16.000’i Milli Eğitim Bakanı’nı başarılı bulmakta, geriye kalan sayı tam 784.000. Bakanına verdiği not: Başarısız!.. Öğretmenliği saygın meslek görenlerin sayısı 40.000, geriye kalanların sayısı tam 760.000. Öğretmenliği iş güvenliği açısından tehlikede görmeyenler 200.000, geriye kalanı 600.000.
Gelecekte öğretmenlerin daha iyi koşullara kavuşacağına inananlarrın sayısı 80.000, daha da kötüleşeceğine inananların sayısı, 720.000...,
Ve okullarda, şiddet önlenememiş, uyuşturucu kullanımı ilköğretim düzeyine inmiş ve geçtiğimiz yıl, tam 404.000 öğrencinin okullarla ilişiği kesilmiş..Taşımalı eğitim ucubesiyle, köylerden öğretmen çekilmiş, köyler imamlara teslim edilmiş..
Bir tarafta, “Fatih projesi” bir tarafta hala, öğretmensiz okullar, birleştirilmiş sınıflar, öğretmenlerin yaktığı sobalarla ısınan okullar.. Herhalde odunlarıda öğrencilerdendir!.. Ayrımcılık ve kayırmacılık, kısaca bölücülük, başka nasıl olacak ki!.. Bu mu fırsat eşitliği!? Olmayan fırsat eşitliğine çözüm: Fatih Projesi!.. Başbakan haklı!.. Eğitimci olarak bizim aklımız da hayalimiz de yetişmiyor bu uygulamalara. Bunca olumsuzluk içinde çırpınan görevdeki öğretmen, ve yine de baba eline bakmaktan kurtulmanın tek çaresini devlet babanın kapısında gören 300.000 öğretmen adayı!..
Devletin; kendi Üniversitesinden mezun ettiği vatandaşına ve üniversitesine duyduğu güvensizliğin eseri olarak dayatılan KPSS rezaletinin çilesine bile katlanarak, atanabilme umuduyla tüm erdemini hatta bedenini bile satmayı göze alarak... Öğretmekle yükümlü olduğu ahlaki değerleri hiçe sayıp, sahte başarıyı kurtuluş yolu gören, ekmek parası için onursuz kapı açmayı ahlaksızlık olarak görmeyen.. Ve baba eline bakmaya artık tahammülü kalmayan.. ve atanamayınca intiharları bile göze alan...
Ve... atama bekleyen 300.000 aday öğretmen...
Ve KPSS hırsızlarının ve onur cellatlarının ortaya çıkarılmasında gösterilmiyen yeterli çaba... basiretsizlik!.. Korumacılık hissi uyandıran, tiksindirici kepazelik! Adalete intikal etmiştir söylemiyle unutturulma gayretkeşliği, kandırmacı-lığı. Sanki, istenseydi üç günde saptanamaz mıydı hırsızlar?! Kepazeliğin uzandığı odaklar! Ayni soruların yalnızca yerleri değiştirilerek tekrarlanacak bir sınav yetmez miydi kepazeliğe karışanları tüm boyutlarıyla gözler önüne sermeye... Kim, kimleri niçin koruma dardinde?
24 Kasımları kutlamadan, onurluca bunların cevabı verilmeli öncelikle!...
Bunca ahlaksızlıkların ortasında onurlu yaşam sürdürmeyi ve çağdaş uygarlığa ulaşmayı asli görevi bilerek, milli meşaleyi gelecek nesillere gururla aktarma savaşı veren irfan ordusunun gerçek neferleri.. çaresiz, umutsuz!... Kaygılı...
Dilerseniz sizler kutlayın 24 Kasımları!.. Benim içimden gelmiyor!...
Saygideger hocam,
Ellerine saglik.yureginizden gelen sese eslik etmemek mumkun mu?
Hocam iki milli degerden bahsediyorsunuz.Biz ulkemizi, milli degerlerimizin yaninda da,onurumuzu kurtarmaya calisiyoruz.
"Deveye sormuslar:
Neden boynun egri? diye...
Deve:
-Nerem dogruki dogruki demis:))
NOT: Mail adresime gelen bir yazinizin en az yuz mail adresinden sonra, bana ulastigi icin kopyalama ihtiyaci duydum.
Konu: NANKÖRLERE YAZIKLAR OLSUN ! + (.....)
Değerli Dostlar,
EKte, sizinle öyle seçme bir analiz paylaşıyorum ki, şimdiye kadar okuduğum(uz) müthiş bir analiz bu...
1918 Mütareke döneminden bu yana Türkiye'yi, Mustafa Kemali, Atatürk'ü ve Mustafa'yı en gerçekçi anlatan tarihi bir analiz olmuş bu, Bunun üzerine bir yorum yapmak çok zor. Denizlili Eğitimci Yazarımız M. Halil ARIK her türlü bilgisini ortaya koymuş yine...
EK yazının sonundaki bağlantıları da tıklayarak; açılmaz ise, adres çubuğuna yapıştırarak yazının aslını da görebilirsiniz.
Arşivlenecek tam ve gerçek bilgilerdir diyorum ben buna.
Saygılarımla.
D. Aydoğmuş
16.11.2010
Iyiki bilgiagi.net'te varim.
Sn.Ahmet Fidan,kalite basariyi getirir.Marka iz birakir.
Gazetenizin yazari olmaktan mutluyum.
Ankara'dan selam ve saygilar...
Kasım 29th, 2010 at 03:03