Mcdonals’ta Müslüm Gürses Dinlemek (II)
1983’te Muhterem Nur ile hayatını birleştiren Gürses, ‘’ Bana şu anda hayranlarım BABA lakabını uygun görüyorlarsa bilinsin ki bu Muhterem hanımın sayesindedir. 1983'ten beri mutlu bir evlilik sürdürüyorum. Muhterem hanım Benim canımdan çok sevdiğim değerli bir insan.
Onunla beraberliğim ömrüm boyunca devam edecek. Müzik çalışmalarımın yanı sıra, bana her konuda destek olan bu vefakâr insan için yaşıyorum. Onunla birlikte müzikte kalite ve sevgi kazanıyorum. Benim giyim ve kuşamımla ilgilenmenin yanı sıra o benim; menajerim, halka ilişkiler danışmanım, sekreterim kısaca Her şeyim. Ona çok şey borçluyum. Kendisine olan sevgim ve saygım sonsuz bir aşktır.” Evliliğinden 25 yıl sonra yapılan bir röportajda, bu şekilde anlatacaktır.
Müslüm Gürses’in yaşadığı çocukluk ve gençlik dönemi, ekonomik sıkıntıların onu ve ailesini göçe zorlaması ve o tarihlerde ki sosyal koşullar, onun müziğini oluşturan, ona vokal yeteneği içerisinde barındırdığı hissetme duygusunu kazandıran en temel etkendir. Yani o alaylıydı ve her şeyi yaşayarak tecrübe etmişti. Gürses’ in albüm kayıtlarında onunla çalışmış ton maysterler, müzik yönetmenleri stüdyo okumalarını en rahat yapan vokallerden biri olarak tanımlarlar Gürses’i. Onun için kayda girer bir albümü okur ve çıkar derler.
Piyasada kaç tane albümü olduğu konusunda çok çeşitli rakamların telaffuz edilmesi korsan piyasanın eserlerini evirip çevirip karma albümler halinde piyasaya sürmesiyle açıklanabilir.
Solun 80’lerdeki, devrim türkülerindeki arabesk etkileri açıklamanın da en kolay yolunun, demografik yapının iyice irdelenmesi olduğunu düşünmekteyim.
Devrimci ve Ortodoks solun 80 sonrası arabesk kültürden harmanlayıp, batı mantalitesiyle düzenlediği devrim türkülerinin emperyalizme boyun eğmesi gibi arabeskte kentleşen bedenlerin zihinsel dönüşüm süreçlerini tamamlaması, yeni kuşakların teknolojik imkanlar sayesinde dünya kültürleri ile daha sıkı ilişkiler içinde olması nedeniyle, popüler kültür karşısındaki kaçınılmaz yenilgiye uğramıştır. Tabi ki bu yenilgi bölgeseldir.
Gürses’ in her albümünü demografik koşulları dikkate alarak incelersek, müziğindeki değişimi kolayca fark edebiliriz ama vokalindeki Arap etkisi okuduğu eser ne olursa olsun, gözlemlenmektedir. Bu durumu bu etkiyi özümsemekle açıklayabiliriz.
İnsanların arabeskten ve arabeskçiden kaçtıkları her dönemde çıkıp cesurca yaptığı işin adını koyabilen, konserlerinde ‘’Baba biter mi bu çile” diye bağıran dinleyicisine, ‘’Biter evlat biter’’ diye cevap veren, kendini jiletle doğrayanlara ‘’Yapmayın ne olur sizi böyle gördükçe benim içim kanıyor’’, diye üzülen Müslüm Gürses Türkiye’de arabesk müziğin en büyük temsilcisi olmayı hak-etmiş ve bu konuda ödenebilecek bedelleri ödemiştir.
Müzik piyasasında ki kötüye gidiş, Müslüm Gürses gibi güçlü vokallerin popüler kültür içerisindeki konumlarını kendi iradelerine bırakacak kadar adil bir piyasaya imkan tanımadığı gibi, ayakları üzerinde durmaya çalışan her müzisyene popüler kültürün, piyasa şartlarını dayatmaya başlamıştır.
Bu durumda yapılması gerekenle yapılabilecek olan arasında, bir tercih yapmak zorunda olan tüm müzisyenler gibi, M. Gürses’te bir tercih yapmış ve tercihini tarzı olmayan eserleri albümlerine dâhil etmekten yana kullanmıştır. Bu eserleri nasıl okuduğundan çok neden okuduğu incelenmelidir. Müslüm Gürses isminin en arabesk tavrıdır, bu bence… Çünkü bir zamanlar kentleşemeyen insanların zihinlerindeki sorunlara çileli sözlerle sözcü olmaya çalışan Gürses, şimdi kendi ekmek kavgasına, adını koyamadığı haller içerisindeki varlık mücadelesine dair söylemektedir, şarkılarını.
Yani dün varoşlara ‘’ Geliver yanıma güldür yüzümü”, diyen Gürses bugün kontrolden çıkmış, metropollerin görkemli ve şatafatlı caddelerinde ‘’Paramparça ‘’ olmaktan kurtulamamaktadır.
Gurbette sıla.. insanı her zaman çok etkiler.. senin duyguların da o noktada şaha kalkmış.. ve hoş, güzel duygular oluşturmuş.. başarılarının devamını diliyorum..
Ressam Ahmet Osman Öztürk
Aralık 16th, 2010 at 12:51