content 1977 Trabzon doğumluyum/evli ve bir çocuk annesiyim. yerel bir gazetede ve İnternet bir edebiyat dergisinde yazılar yazıyorum. k.t.u mezunuyum.
29 Eyl

Doğudan Bir Güneş Değdi, Saçlarıma

Çocuklarımızın bu sene ki okul heyecanı başlayalı bir hafta oldu.  Bir haftadır, okul kapılarında ki kahkahaların varlığı, ülkemizin sokaklarını sardı bile.  Kendine has çocuksu anlayışları ve heyecanları görmeye değer. Yeni öğrendikleri ve ya öğrenecekleri her bilgi için günlük,  okula gelişlerindeki o koşturmaca insana, okul yıllarındaki enerjisini hatırlatıyor.

“Kavak yelleri esen bir ulu çınar

Karakaleme âşık çizgilerde nefes nefese.

Hırçın çehresinde hüzün

Rüzgâra sırtını dönmüş hıçkırıkları

Yalan yanlış hikâyelerin sayfalarında tükenmiş.” AYSUN GÜL

Bu okul heyecanının bir de arka yüzü var, bundan bahsetmek istiyorum. Büyük şehirlerde ki çocuklarımızla kırsaldaki çocuklarımızın eğitim durumlarında ki farklılık, hayatlarına öylesine yansıyor. Her istedikleri ellerine çiçekler gibi hazır sulanarak konulan çocukların yanında, birde köylerde eğitim ve öğretim için çırpınan güzel yüzlülerin varlığını, unutmamak lazım. Her şeye ihtiyaçları var! köy çocuklarının. Sevilmeye, dinlenmeye, anlaşılmaya ve her türlü fiziksel ve maddi eksikliklerinin giderilmesine ihtiyaçları var. Aldıkları nefesi bile, diğer kentlerde iyi durumdaki çocuklardan farklı olarak aldıkları, bir çevrede büyüyor onlar. Karşılaştırma yapmadan sadece onların, hayatlarındaki iniş ve çıkışları, anlatmak istiyorum sizlere.

Onlar için ne kadar duyarlıyız, bunu görmek istiyorum. Anadolu’nun kırsalında çocuk olmak ne demek onlar gibi, anlatacağım sizlere. Kendimi onların yerine koyarak. Yarım kalan isteklerinin yarımlıklarından kurtulmak için, kullandıkları heyecanları ve hüzünleriyle yaşama katkıları, azımsanmayacak kadar büyük köy çocuklarının.

“Zamanın ayıracı olmayan bir memleketten

Sesleniyorum sizin zamanlarınıza

Sizin anlarınıza talibim

Beni de alın kitabınızın dipnotuna

Haykırıyorum hayallerimin bucaksızlığına

Uçsuzluğu yaşamak adına. “ AYSUN GÜL

Köy çocukların elleri, toprak kokar ve nasırlaşmıştır çalışmaktan. Hayvanat bahçelerine gidip görmeye bayıldığımız keçileri, koyunları, kuzuları onlar kafesler arkasında değil, çayırlar da sabahın ilk ışıklarıyla karşılamaya hazırlanırlar. Seyretmelik değildir, hayvanlar onlar için. Onlar güneş yağı kullanmadan, sıcağın kasıp kavurduğu tarlalarda, anne ve babalarıyla ekin ekerek, sulayarak, biçerek zamanlarının en güzel anlarını geçirirler. Eğitim için zil çaldığında, okula ara sıra da olsa gelebilmek, onlar için bir mucizedir. Okul başladığında tarlada işi varsa, okula gelemezler.

Okul belki evdeki işlerden kaçışın kurtarıcısıdır. Hastalandıklarında, doktora götürülme olasılıkları yoktur. Evdeki çocuktan çok, ahırda ki hayvanlar değerlidir, köyde anne ve babaları için. Çocukların tarlalar da kalmaktan tenleri öylesine yanmıştır ki, sert bir görünüm almıştır. Oysaki kalpleri samimi ve ışık doludur. Yakalarına yapışan köylü yaftasından kurtulmak isteyenleri, okula öylesine bağımlıdırlar ki, şehirde ki bir çocuk onlar kadar anlayamaz okumanın ve eğitimin değerini.

“Doğudan bir güneş değdi saçlarıma

Serin ve çehresinde tebessümler açan

Adı Zala’ydı, hatırımda adı kalmış

Ellerinde sıcaktan kalma soğuk bir iz

Gözlerine hüzün yaslanmış

Bedenine savaş yazılmış bir gül değdi ellerime

Ağladım sormadım ve utandım…” AYSUN GÜL

Öğretmenlerine verdikleri değer de, akıl almayacak kadar büyüktür. Bağırsanız da, kızsanız da onlar için bu öğretmenimizi üzdük anlamına gelir. Çiftçi olan babalarının hayallerinden farklıdır, onların hayalleri.

Onlar çok sevdikleri köylerinden ayrılmayı bile göze alırlar, büyük düşlerini gerçeğe dönüştürmek için. Onların yıllarca gördükleri ezik eğitim, içlerinde bir bavul dolusu yük olarak geleceklerine yansır.

Öğretmen olmak, hemşire olmak, bazen çoban ve çiftçi olmaktır, düşleri.

Lunapark ve eğlence yerleri sadece, büyük yerlerde görebilecekleri bir lükstür, rüyalarında. Arada bir aileleriyle gidilen akraba ziyaretleri gezmektir, eğlenmektir. Abartmıyorum! buna inanın içinde yaşıyorum ve bazen yüreğimde ki ezikliği kıramıyorum, onların minik yürekleri için.

Verebileceklerimizin ne kadarını verebiliyoruz? Kalplerinde ki nasır bağlamaya başlamış duygularına.

“Çocukluğuna sarılan asrın haksızlığı

Nereye dönse ağıt, nereye baksa çaresizlik

Nereden dönse akıl almaz vurgunlar

Kime söylense çınlayan bin türlü söz” AYSUN GÜL

Devletin yıllardır bu baskın anlayışı kırmak için verdiği çaba, bir yerlerde tıkanıp kalıyor. Her yıl değişen kitaplar, çocuklar için ağır yük. Bilgi yüküyle sadece okul bitirmek için, okulu aşındırmayı görev bilen bedenler, her gün andımızla zili bekleyip giriyorlar sınıflarına.Bu doğuya gidildikçe daha da ağırlaşıyor. Doğudaki dalgalanmalar, oraya giden eğitime de damgasını vuruyor yıllardır. Belli belirsiz bir çizgide bir sınıfa doluşan 50’den fazla öğrenciye verilmeye çalışılan eğitim, yarım yamalak bir sürümcemeyle tekliyor. Al gülüm, ver gülüm anlayışının geldiği nokta bu olsa gerek.

Yanlış sistem işleyişi yanında, büyük olumsuzlukları da getiriyor ve hayatlarını damgalıyor bu çocukların. Kız çocukları okula diye! Kampanyalar başlatanlara seslenmek istiyorum, acaba bir kere olsun gidip bakmışlar mı bu uygulanıyor mu? diye. Kızlar okula gitse ne olacak diye düşünmeden edemiyorum, çünkü ilköğretimi bitiren kızlar daha 14, 15 yaşında evlendiriliyorlar. Sorulmuyor bile onlara. Daha hayatın ne olduğunu bilmeden, kaynana ve koca derdine düşmeye başlıyorlar. Birde üzerine çocuk yaşlarına rağmen, bebekleri de olunca işin içinden çıkılmıyor.

Zorla evlendirilen ve eğitimleri engellenen bu kızlar, birkaç sene sonra sorunlu ev hayatlarıyla ya kaçıyorlar, ya da çarpık ilişkilerin içinde kaybolup gidiyorlar. Evet, eğitim ve öğretimde TV ‘nun yerini hiçbir şey tamamlamıyor. Dünden bugüne değişen, sadece zoraki okula gitmelerinden başka hiçbir şey değil.

Köyde okumak zor, devlet imkânlarını önlerine seriyor köylünün, ama sistemdeki eksiklikler ve tutarsızlık bunu da iteliyor, uçuruma. Yeni okullar yapılıyor, bu okullara her türlü teçhizat yapılıyor, bilgisayar sınıflarına kadar her şey var. İnternette geldi! Ama ne yazık ki, hazırlıksız ve tepeden inme anlayışla bu da sürünmekte. Öğretmen açığı, özellikle branş eğitimci azlığı içler acısı. Kimse köylere gelmek istemiyor. Kadroyu alan bir an önce kaçmak için, çaba harcıyor. Ya da bir sınıfı, her sene başka bir öğretmen okutuyor. Bu nasıl bir çaresizlik o çocuklar, için bir düşünün.

Yazık değil mi onlara! Kentlerde bir öğretmen değişeceği zaman, aileler sokaklara dökülebiliyor ve o öğretmen yerinde kalabiliyor. Peki, bu çocukların suçu ne. Evet, bu çocuklar bizlerin göz nuru geleceğimizin iklim değişiklikleri, hayatımıza olumlu ve olumsuzluk katacak varlıklar.

Onlar köy çocukları ve okumayı seven ve eğitimde ne öğrenirse kanat çırpacak kadar derin çocuklar. Esmer tenlerine yapışmış sıcağın yanıklığında oyunlarından konuşmalarına kadar farklı yaşayan çocuklar.

“ Canpare yan yare

Dün çare gül yare

Kem tane sen yare

Gül paye ben yare” AYSUN GÜL

Varlıklarını topraklarının alaca varlığına teslim eden can sevdası sımsıcak çocuklar. Gözlerindeki tebessümle ışıldayan, arada kahverengi arada yeşile çarpan yansımasıyla, hayatı seyreden ırak diyar çocukları.

İyi ki varlar, iyi ki onların tanıdım. Ve ellerine dokundum ve gözlerine baktım. Yalansızlığın ve samimiyetin asli gerçeğini gördüm.

Çaresizliklerini yaşadıkları hayata aldırış bile etmeden oynayarak geçirmeleri, hayata nasıl renk kattıklarının örneği olacaktır, tüm zamanlarda.

SELAM VE DUA İLE

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

3 Kere Cevaplanmış to “Doğudan Bir Güneş Değdi, Saçlarıma”

  1. 1
    Ahmet AY Says:

    Ne kadar keyifle okuduğumu anlatamam. Yüreğiniz daim güzelikleri nakışlasın.

  2. 2
    İbrahimî Feyzullah YALÇIN Says:

    “Zamanın ayıracı olmayan bir memleketten

    Sesleniyorum sizin zamanlarınıza

    Sizin anlarınıza talibim

    Beni de alın kitabınızın dipnotuna

    Haykırıyorum hayallerimin bucaksızlığına

    Uçsuzluğu yaşamak adına. “

    "Bizle onlar bir miyiz ayol!" , "ay iğrenç kokuyorlar!" , "sürü gibi çoğalıyorlar" deyip küçümseyen, tepeden bakan, (şeklen) çağdaş ablalarımızın hilâfına, bir hanımefendiden tamamiyle insanî bir yaklaşım.

  3. 3
    AYSUN GÜL Says:

    Merhaba'dır sözlerin en güzeli. Önce Ahmet bey size teşekkür ederim.
    İbrahim bey size de teşekkürler. Bilmiyorum! bunları söyleyenler, neleri düşünerek söylüyorlar, ama bu çocuklar günahsız ve bir tebessümleri dünyaya bedel.
    SELAM VE DUA İLE.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank