27 Mayıs’ın Hesabı Sorulmalıdır
27 Mayıs, mazlum milletimizin adı konulmamış 'matem günü'dür.
27 Mayıs 1960'ta bir avuç cuntacının CHP desteğinde yaptığı darbe neticesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin 9. Başbakanı Adnan Menderes, arkasında hizmet dolu 10 'altın yıl' bırakarak bakan arkadaşlarıyla birlikte alçakça şehit edildi.
Düşünebiliyor musunuz? Demokratik bir ülkede, subay kılığındaki bir avuç şerir silâh zoruyla darbe yapıyor. Üstelik ana muhalefet partisinin de desteğini alıyor. Hattâ sonradan, CHP'nin bu darbeyi düzenlemekteki rolü açıkça ortaya çıkıyor. Meclis'in büyük çoğunluğunu teşkil eden milletvekilleri dövülerek Yassıada zindanına tıkılıyor. Başbakan'a, Cumhurbaşkanı'na ve bakanlara işkence yapılıyor. En hafif işkenceleri, göğüslerinde sigara söndürmek...
Milletin sevgilisi olmuş Başbakan, 'Alçak Adalet Divanı'na (Yassıada Mahkemesi) götürülmeden her defasında işkenceden geçiriliyor ve kendisine uyuşturucu iğne yapılıyor. İdamından sadece birkaç saat önce, doktor hüviyetli alçaklar rahmetli Menderes'e prostat muayenesi diyerek işkence ediyorlar. Celladın Menderes'in boynuna kasten ipi iyi yerleştirmemesi neticesinde, milyonların sevgilisi çok acı çekerek ve can çekişerek ruhunu teslim ediyor. Merhum Menderes idam edildikten sonra oradaki darbeci subaylar sırf onu darağacında sallanır vaziyette görmek için cansız bedenini yeniden ipe çekiyorlar.
Bunlar, bırakınız asker olmayı, insan bile olamazlar. Bu, gözünü hırs ve kin bürümüş canavarlardan Allah milletimizi korusun.
***
Milletimize ve devletimize gece gündüz hizmet eden suçsuz bir Başbakan'ın ve diğer devlet adamlarının bu muâmeleye mâruz kalması, hoş görülemez ve sorumlular mâzur kabul edilemez.
O halde, milletimiz ve devletimiz, mutlaka 27 Mayıs'ın hesabını sormalı ve bizi yarım asırlık bu utançtan kurtarmalıdır. Hukukta zaman aşımı bulunduğunu biliyoruz. Lâkin, en azından Fransa'daki Dreyfus dâvası gibi, Yassıada Mahkemesi usulünün ve kararlarının yeniden gündeme getirilmesi gerekir.
27 Mayıs'ın hesabının sorulması, aslâ bir 'intikam' değil, tarih önünde geleceğe uzanan bir siyasî ve hukukî tespittir. Açıkçası, 27 Mayıs'ı tasfiye etmeden 'Darbeler Dönemi'ni tam olarak kapatmış sayılmayız.
Son dönemde, TBMM'de, 'Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu' kurulması ve 27 Mayıs'tan itibaren geçen 'Darbeler Dönemi'ni ele alması, son derece ümit verici ve sevindirici bir gelişme olmuştur.
***
27 Mayıs'ın hesabının sorulması için şunlar yapılmalıdır.
1. 'TBMM Araştırma Komisyonu', çalışmalarını süratle bitirip millet iradesi önünde 27 Mayıs'ın ve 27 Mayısçıların durumunu tespit ederek millete ilân etmelidir.
2. TBMM Araştırma Komisyonu, 27 Mayıs konusunda suç duyurusunda bulunarak, millet adına dâva açılmasını talep eder. Ağır Ceza Mahkemesi de 27 Mayısçıların suçunu sabit görür, ancak zaman aşımına uğradığı için mahkûmiyet kararı veremez. Bu, yargı önünde tarihî bir durum tespiti olur.
3. Türkiye'nin inisiyatifiyle bir 'Darbe Suçlarına İlişkin Uluslararası Anlaşma' hazırlanarak imzalanmalıdır. Bu anlaşmada; darbe suç olarak kabul edilmeli; darbe suçlarında zaman aşımı uygulanmayacağı belirtilmeli; iç hukuktaki 'sorumsuzluk kayıtları'nın geçerli olmayacağı yazılmalı; son yüzyılda yapılan darbelerin, zaman aşımına bakılmaksızın yargı önüne getirileceği hükme bağlanmalıdır.
4. 27 Mayıs'tan başlanarak tarih kitaplarında ve okullardaki derslerde, darbeler olumsuz sonuçlarıyla demokratik bir açıdan ele alınmalı ve askerî okullar başta olmak üzere her seviyedeki okullarda demokrasi vurgusu yapılmalıdır.
5. Darbecilerin isimleri okul, tesis ve caddelerden kaldırılmalıdır.
***
Türk Milleti'nin bu 'matem günü'nde şehit Menderes, Zorlu ve Polatkan'ı rahmetle yâd ediyor; bu darbenin gerçek sahipleri olan politik muhterisleri, darbecinin postalını yalayan sözde hukukçuları ve milletine ihanet eden darbecileri nefretle lânetliyoruz.