content

29 May

27 Mayıs; ABD Karşıtı mı Eksen Yenilenmesi mi?

1960 yılının başından itibaren Menderes hükümeti, ABD'ye ve NATO'ya teslim
olma politikasından vazgeçme, Sovyetler Birliği başta olmak üzere komşu
ülkelerle karşılıklı güven ve işbirliğine dayalı politikalar geliştirme
yönünde adımlar atmaya başlamıştı.

DP'nin, bu yeni eksen arayışı, ABD'de askeri eğitim görmüş olan 38
darbeci subayca düzenlenen 27 Mayıs darbesi ile sona erdirildi.

İhtilali yapan Milli Birlik Komitesi yayınlamış olduğu darbe
bildirisinde; NATO ve CENTO'ya bağlılıklarını ilan etmiş, Cemal Gürsel
darbenin hemen ertesi günü ABD Büyükelçisi Fletcher Warren ile yaptığı görüşmede, ABD ile
müttefik olunduğunun ve Ankara'nın Amerikan politikasının kesinlikle
değişmeyeceğinin güvencesini vermişti.

ABD, darbeci subaylar
eliyle Türkiye'nin eksen dışına kaymasını önlemiş, NATO, CENTO ve
ABD'ye bağlılık
açıklamaları, darbecilerin 30 Mayıs 1960 tarihinde ABD tarafından
tanınmasıyla ödüllendirilmişti.

Darbe sadece DP hükümetinin yıkılmasıyla sonuçlanmamıştı. Orduda, ABD-NATO
ekseninin planlama ve finansmanı ile büyük bir tasfiye işlemi
başlatılmıştı.

27 Mayıs darbesinden sonra 275 general ve amiralle, 7.000 albay, yarbay
ve binbaşı tasfiye edilmişti. ABD Büyükelçisi Warren'in 11 Ağustos 1960
tarihli raporuna göre, emekliye sevk edilen, generallerin % 90'ı,
albayların % 55'i, yarbayların % 40'ı, binbaşıların da % 5'ydi.

Emekli İnkılâp Subayları (EMİNSU) olarak bilinen bu tasfiye hareketinin
finansmanı tamamen ABD'den temin edilmişti. Tasfiyenin amacı, 1952'de
resmen NATO'ya üye olan Türk ordusunun hem teşkilât yapısı, hem de tarih ve
düşman algısı bakımından NATO standartlarına uygun hale getirilememesi idi.

Türkiye'nin NATO inisiyatifi dışına çıkmaması için, ordunun NATO
konseptine bağlanması, Amerikan harp doktrinlerine göre biçimlendirilmesi
gerekiyordu. Bu tasfiyeyle TSK, NATO standartlarına ve konseptine uygun
olarak yeniden yapılandırılır. Geçen yüzyılın modernleşme çabalarının Alman
hakimiyetine teslim olmayla sonuçlandığı gibi, ABD-NATO eliyle modernleşme
çabası da, bu güçlerin ülkede hâkimiyet kurmasıyla neticelenir.

1960 yılında yapılan darbe, aynı dünya görüşünü paylaşan ve zinde
kuvvetler olarak adlandırılan akademisyen, gazeteci, aydın, bürokrat,
hukukçu işbirliği ile gerçekleştirilmişti. Üç kişi idam edilir. Bu idamlar,
daha sonraki dönemlerde, askeri vesayet sistemi dışına çıkma eğilimi
gösteren sivil siyaseti hizaya getirmek için sürekli hatırlatılacaktı.

Darbe gerçekleştikten sonra, Cuntacılar (Milli Birlik Komitesi- MBK)
arasında çatışma çıkar, iktidarı sivillere devretmeye yanaşmayan 14'ler
yurt­dışına gönderilerek tasfiye edilir.

İktidarı sivillere terk etme politikası, Silahlı Kuvvetler Birliği (SKB)
adında bir başka cunta yapısını ortaya çıkardı. Cuntaya göre devrim,
seçimlere gitmek için değil toplumsal yapının değiştirilmesi ve
Atatürkçülüğe dönüşü sağlamak için yapılmıştı, ancak bu hedefler henüz
gerçekleştirilememişti. Bu düşüncedeki subaylar, 27 Mayıs'ın seçimlerle
tasfiye edildiğini ve "Atatürkçülüğe değil İnönücülüğe dönüldüğünü" iddia
ediyorlardı.

Onlara göre; seçimler demagoji ve oportünizmle halkı aldatan siyasilerin
sandıktan çıkması sonucunu doğuruyordu ve daima tutucu zihniyetin sahipleri
iktidarı elde ediyordu, halkın yararına olan devrimleri yapacak kadroların
yönetime geçmesi ancak sandık dışından, ihtilaller yoluyla mümkündü.

22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 tarihlerindeki* iki darbe girişimi üst
subay-siyasetçi işbirliği ile bastırılır. Cunta liderlerinden Albay Talat
Aydemir ile Binbaşı Fethi Gürcan idam edilir. Bu cuntayla ilişiği bulunan
pek çok subay ordudan ihraç edildi. Ancak bu damar, sivil zinde kuvvetlerin
de desteği ile TSK içinde kuvvetli şekilde temsil edilmeye devam eder.
 

27 Mayıs sonrasında;

Milli istihbarat teşkilatı kurulur.

Gladio devam eder

ABD ile askeri ve eğitim anlaşmaları devam eder.

Anayasa mahkemesi kurulur

Devlet Planlama teşkilatı kurulur.

Ankara anlaşması ile Avrupa birliğine üyeliğine evet denilir.

Yeni ABD askeri üsleri açılır.

Bağımsızlık odaklı Atatürkçülük kamuflajı altında örtülü ABD işbirliği
devam eder.

Nefes alan sol, özgürlükler altında parti kurar ama devletin ordunun ABD
bağını algılayamaz.

10 yıl sonra 12 Mart 1971 darbesi ile sol ezilir.

12 Eylül 1980 darbesi ile bir kez daha ezilir.

Bu nedenlerle; 27 Mayısı bir devrim görenler yanılgı içindedirler.

* *
1946 da itibaren CIA ve Pentogon eğitiminden geçen Süleyman Demirel,
Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş siyaset sahnesine 27 Mayıs 1960 askeri
darbesi sonrası çıkarılır. Üç ana akımın lideri olarak ABD kontrolünde Türk
siyasetini yönlendirirler. Partileri ile siyasi görüşleri ile birer din
lideri gibi algılanırlar. Nurlu Süleyman, halkçı Ecevit, başbuğ Türkeş
sıfatları ile halk ayrışır.

27 Mayıs 1960 ihtilali sağa karşı, 12 Mart darbesi sola karşı, 1980 askeri
müdahalesi sola karşı, 28 Şubat İslami sağa karşı yapılırken, 2003 de sivil
darbe ile bir kez daha ABD ve AB kontörlü ele geçirir.

Derin dünya örgütü illumanete; İslamcısı, dinlerarası diyalogcusu,
cemaatçısı, ateisti, masonu, siyonisti, solcusu, sabatayisti, bölücüsü ile
kurulan haşhaşi ittifak koalisyonu ile sivil-askeri tasfiyeler
sürdürülür. Aydınların etkisizleştirilmesi, medya ve ekonomik kuruluşların
ele geçirilmesi ile Türkiye, ABD ve AB kontrolünde bir ülke görüntüsüne
sokulur.

Devletin ve toplumun kimliksizleştirme dönüşüm projesi başarıya ulaşacak
mı?

Peki ya Türk Milleti; bu eyaletleşmeye, bu sömürgeleşmeye, bu batının
denetim kontrol ve yönetiminde bir idareye razı olup tam teslim olacak mı?

Onu da yaşayıp göreceğiz.

Günün Sözü: Hırslı insanın kullanılması kolaydır.
 

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank