24 Nisan’da Gerçekten ne Oldu?
Başbakan Erdoğan, büyük bir siyasî olgunluk göstererek 1. Dünya Savaşı'nda hayatlarını kaybeden Ermeniler için bir tâziyet mesajı yayınladı. Bütün dünya bu mesajı takdir ve şükranla karşılarken, Ermeni diyasporası ve Ermenistan bunu, Türkiye'nin yeni bir kılıf bulduğu şeklinde yorumladılar ve gene 'özür' beklemeye devam ettiler. Bu nevî insanî mesajlar ve dostluk için yapılan jestler elbette olumludur. Ancak, resmî ideolojisini ve siyasî varlığını kin ve iftira kıskacında yürütmeye çalışanlar, Türkiye'nin bu samimî tutumunu anlamadılar.
Amerikan Ulusal Ermeni Komitesi (ANCA), 'Ankara, inkârı yeniden ambalajladı' derken, Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan, 'Türkiye'nin inkâr politikası'ndan söz etti. Ermenistan'da gene Türk bayrakları yakıldı; aynı alçakça iftiralar atıldı. Dün de yazdığım gibi Başbakan Erdoğan'ın bu tâziyet mesajı, asla milletimize karşı yöneltilen ırkçı iftiraların kabulü şeklinde yorumlanamaz. Diğer taraftan, Başbakan Erdoğan da 23 Nisan Resepsiyonu'nda Azerbaycan'ın mâruz kaldığı haksızlıkların arkasında durmaya devam ettiğini söylemiştir.
***
24 Nisan 1915 iftirası şu şekilde özetlenebilir: Güya bu tarihte İstanbul'daki bütün Ermeniler tutuklanmış ve sürgüne gönderilip öldürülmüş!... 24 Nisan olaylarının gerçek yüzü, bu iddiaların ve iftiraların tamamen uydurma olduğunu göstermektedir. 24 Nisan'da tek kişinin kılına dahi zarar verilmemiştir.
O sırada, nüfus sayımlarına göre, İstanbul'da 77 bin Ermeni vatandaşımız yaşıyordu. Bunların içinde Devletin yüksek makamlarında bulunanlar, hattâ bakan olarak görev yapanlar bile vardı. Bu tarihte, İstanbul Ermenileri'nin tamamı değil, sadece binde 3'üne tekabül eden 235 örgüt üyesi tutuklandı.
24 Nisan'da tutuklananlar, Taşnak, Hınçak, Ramgavar terör örgütlerine mensup militanlardı. Tutuklananların evlerinde ve işyerlerinde yapılan aramalar sonunda şu silâhlar ve mühimmat bulundu: 19 mavzer, 74 martin, 111 vincester, 96 maniher, 78 gıra, 358 filovir silâhları ile 3591 tabanca ve 45222 mermi... Bu silâhlar, orta çapta bir askerî birliğin donanımına yeterli miktardı ve tutuklanan 235 kişiye ait bulunuyordu.
Tutuklananlar Çankırı ve Ayaş'a gönderilerek gözetim altına (gözaltına değil) alındılar ve kendileri için Osmanlı Bütçesi'nden tahsis edilen 2897 kuruş (zamanına göre önemli bir meblağ) ödenekle ellerini kollarını sallayarak kısa bir süre orada kaldılar.Gözetim altında bulunanların büyük çoğunluğunu teşkil eden 178 kişi, iki hafta sonra 8 Mayıs'tan itibaren serbest bırakılmaya başlandı.
Sadece 57 kişi o zaman Osmanlı toprağı olan Suriye'ye gönderildi. Geri kalanlar ise affedildiler. Bu arada, Gomidas Enstitüsü'ne ismi verilen müzisyen Gomidas'ın bütün tutukluluğu, Çankırı'da 13 gün zorunlu ikâmetten ibarettir.
Hastalanınca İstanbul'a, oradan da Dahiliye Nezareti'nin özel izniyle Viyana'ya gitmiştir. Tamamı da terör örgütleri üyeleri olmalarına rağmen, 24 Nisan tutuklularından tek kişi dahi idam edilmemiştir (Bu bilgiler tümüyle arşiv belgelerine dayanan gerçek bilgilerdir).
Bunları bilmeden, 24 Nisan'da soykırımdan söz edenler ve bu olayları 'Büyük Felâket' olarak nitelendirenler, iç politika hesaplarını bir tarafa bırakıp artık hakikatleri öğrenmelidirler. Ben, en çok da kendi içimizdeki câhillere ve hainlere üzülüyorum.