2058 Türkiye’si
Yıl 2058 ve Tuzgölü kasabasının ilkokul öğrencileri, karanlıkta yeni dağılmıştı. Okulundan oldukça aç gelen Sude, elerini aceleyle yıkayıp sofraya oturduğunda, hangi yemeğe saldıracağını bilemedi. Babası, kızının bu haline bıyık altından gülerken, annesi de mutaftan getirdiği tencereyi sofranın ortasına koydu. Sude, ağzına doldurduğu yemeğe rağmen;
“ Baba yemeklerin neden tadı yok ?”
“ Ahh! Onu hiç sorma kızım. Şu anda oturduğumuz kasaba, yıllar öncesinde Türkiye’nin ve dünyanın tuz ihtiyacını karşılayan bir göldü. Biliyorsun artık dünyada bir gram tuz kalmadı. Bir avuç tuzun hikâyesini okudum da, tuzun ne kadar önemli olduğunu anladım. Dua edelimde tuzu yeniden bulsunlar, yoksa yemekleri tatsız yemeğe devam edeceğiz. Üstüne üstlük neslimizde iyotsuzluktan hastalanacak.” Anne, konuşmalara yalnızca kulak misafiriydi. Sude ise, boğazında kalan lokmayı suyla midesine indirip, babasına;
“ Geçenlerde, coğrafya öğretmenimiz 2000’li yılların başında taş çatlasın iki yüze yakın ülke olduğunu söyledi. Şimdilerde üç yüzü aşkın ülke varmış. Koca Avrupa ve Amerika kıtasının bir ülke olduğunu söyledi. Ayrıca, Belucistan diye bir ülke ile Kutuplardaki buzul dönemini ödev verdi. Baba, gerçekten kutuplarda buz var mıydı? Ödevlerime yardım eder misin?”
“ Tabii ki yardım ederim güzel kızım. Bütün bu ülkelerin oluşmasına neden olan Amerika adında bir ülke varmış. Şimdi onlarda kırk dokuz ülkeye ayrıldılar. Avrupa da ise, önceden birçok ayrı ülke varmış. Avrupa Birliği adı altında birleşmişler. Türkiye bu birliğe girmek için çok uğraşmış fakat tam üye olacağı yıllarda, Avrupa Birliği tekrar dağılmış. Bu gelişmiş denen ülkeler var ya, diğer fakir ve gelişmekte olan ülkelerin üstüne kâbus gibi çöreklenip, onların doğal kaynaklarını, insanların emeklerini, sermayelerini, petrolünü ve aklına gelen her şeylerine göz dikmişler. Bak, arabamız neyle çalışıyor? Ülkemizde bor madeni olmasaydı, ne yapardık? Adamlar o zamanlar, Etibank’a ait olan Bor madenlerimizi ucuz yolla özelleştirerek ellerine geçirmek için neler yapmamışlar ki.” Anne;
“ Hadi bakalım, sofra başında sohbeti bırakında yemeğinizi bitirmeye bakın. Daha yapacak bir sürü işim var.”
“ Yapma Anne! Çok zevkliydi. Lütfen bozma keyfimizi. Hadi sen anlat baba.”
“ Biraz önce, Belucistan’ı sormuştun. Bu ülke, o zamanlar Pakistan’a bağlıymış. Amerika, bu ülkenin ayrılmasını ve ayrı bir devlet olmasını o zamanlar çok istemiş. Görmüyor musun, Ortadoğu’daki ülkelerin çokluğuna. Bak, o zamanların Amerika Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın 2003’de Ulusal Güvenlik Danışmanı iken Washington Post Gazetesi’ne verdiği demece; “ Büyük Ortadoğu Projesi içinde yer alan 22 ülkede rejimler ve sınırlar değişecek” Daha sonra Dışişleri Bakanı olunca 2006’da Lübnan’da “ Yeni bir Ortadoğu’yu kurmanın zamanı geldi” demiş. Şimdi, neden bu kadar ülkenin olduğunu anlayabildin mi?”
Sude, gördüğü rüyanın heyecanı ile doğruca babasının yatak odasına girip, uyuyan babasını salladı.
“ Uyan baba, uyan! 2058 yılını gördüm. Hiç de iç açıcı değildi.” Baba, henüz açılmayan gözleriyle yatağından şaşkınca doğrulmaya çalıştı.
“ Şimdi sırası mı kuzum? Bırak da uykumu tamamlayım.”
“ Baba, uyumanın sırası değil. Bu gece 2008 yılına gireceğiz. Geçenlerde, yeni yıla girerken eğleneceğiz diye, söz vermiştin.”
“ Öyle söyledim ama şu dünyaya bir bak! İnsanlar eğlenmeyi hak ediyorlar mı? Herkes saldırı halinde, Pakistan Politikacısı Benazir Butto’ya, Hastasını öldürdü iddiasıyla doktora, milli servetimiz olan araçlara, terör ise savunmasız vatandaşlarımıza ve askerlerimize, işverenler çalışanların emeğine ve zamanlarına, mafya ormanların yeşilliklerine, magandalar kadınlara, kendini bilmez öğrenciler okullara, saldırılıp, yok ediyor. “
“ Ben anlamam baba. Yeni bir yılı, daha iyi umutlarla karşılamak için istiyorum. Hem biz uzun zamandır eğlenemiyoruz ki. Bizim de hakkımız değil mi baba?”
“ Kızım biliyorsun, borçları ödemekten canımız çıkıyor. Aldığımız ücretle eğlenmek mümkün mü? Onlar bizim için artık lüks oldu. İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ne söylemiş biliyor musun?”
“ Eeee,! Ne söylemiş?”
“ Bu yıl şehitlerimizin ruhu için Taksim’de kutlamaların yapılmayacağını.”
“ Baba, iyide geçenlerde ölen on iki şehidimiz için sıcağı sıcağına neden yas ilan etmediler? Bak Finlandiya’da okul baskının da ölen 7 vatandaşları için üç gün yas ilan ederek, bayraklarını yarıya indirdiler.”
“ Hadi bırakılım bunları, senin aklın ermez bunlara.”
“ Zaten siz büyükler, sıkışınca hep böyle dersiniz.”
“ Sabah sabah, bırak da çeneyi, okuluna geç kalacaksın.”
Yeni yıllar gelip geçiyor, ardında neşe, acı ve hüzün bırakarak. Yine dünyanın ateş hatlarında bombalar patlayıp, kol ve bacaklar, Allah’ın bizlere bağışladığı vücutlardan ayrılacak. Belki de bir ülke açlıktan kıvranırken, diğer bir ülke, zenginlikten kuduracak. Ve yine dünya eskiden olduğu gibi karışmaya devam edecek, gecenin ve yeraltının sessizliği ve bilinmezliğinde. Hem de gelen sene, giden seneyi aratarak. Seneler sadece anılarımızda kalacak tüm çıplaklığıyla. Bir şarkı veya bir koku ile anılar, gözlerimizin önünden film şeridi gibi kayıp gidecek. Zaman dediğiniz nedir ki, sabun köpüğü gibi uçup gidiyor.
Sonuçta “ Yaşam Filmi” bir gün kopmak üzere devam edecek. Şimdi “ Beş Dakika Ara”
Ama “Kendini Ara”
Yeni yılda, sağlık sevgi ve mutluluk üçgeninde yaşamanız dileğiyle,
Sevgiyle ve barışça kalın.