content

29 Ara

2016’ten Mektup

“Sevgili 2017,

Geçen yıl tam bu vakitler ben de senin gibi büyük bir heyecan ve mutlulukla çıkmıştım yolculuğa. Dünyanın her tarafında tanımı olanaksız sevinç ve şölenlerle karşıladılar beni. Sonrasında ise yılın ilk günleri birer birer geçip giderken yılbaşı gecesinin aslında çok güzel bir serap olduğunu anladım.  Oysa nasıl da umutluydum.

365 gün boyunca onlara pembe rüyalar gördüremesem de en azından 2015 ‘ten daha yaşanılır ve huzurlu bir yıl sunacağıma inanmıştı insanlar.  Ama çok üzgünüm ki ben bunu başaramadım. Hani derler ya ‘gelen gideni aratır’ diye, işte benim görev sürecimde maalesef bu deyim o kadar çok kullanıldı ki anlatamam.  Bugün kendimi takımını küme düşürme hattına indiren bir kulüp başkanı, ya da girdiği her seçimi kaybeden parti lideri gibi hissediyorum. Nasıl böyle hissetmeyeyim ki?  Hemen her günün sabahına bomba sesleri ve şiddet çığlıklarıyla uyanmak kolay mı?

‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesini baş tacı etmemizi  isteyen Atatürk’ün isteğinin tam tersi yapıldı. Hem ülkede hem dünyada barış inşa edilemedi. Komşuların neredeyse hepsi ile ilişkilerimiz kötü durumda. Ülkede adı konmamış bir iç savaş var, yüzlerce sivil ve asker ölüyor. Bombalar, silahlar susmuyor. Barış söylemlerinin yerini savaş çığırtkanlığı aldı. Sokak ortasında patlayan bombalar, ölen onlarca can… Bunun yanında teröristlerle çatışırken kaybettiğimiz asker ve polisler… Bir de unutmadan Suriye’ye girildi bu yıl. Ülke içerisinde aldığımız ölüm haberleri yetmezmiş gibi bir de oradan ölüm haberleri gelmeye başladı ardı ardına…

Açıkçası bu yıl gelişen güzel diyebileceğim, göğsümü kabartacak hiçbir şey yaşanmadı. Hep üzüntü hep keder… Kısaca sana kötü olanları aktarayım istersen:

Üniversiteler büyük oranda bitti… Binlerce akademisyen işten atıldı. Bilim üst sıralardaki yerini, cehalete bırakma yoluna girdi…

Son açıklanan rakamlara göre asgari ücret, bir ailenin açlık sınırının bile altında; 1362 TL. İnsanlar açlık ve yoksullukla mücadele veriyor. Bu da yetmiyormuş gibi gelecek adına tek umutları olan evlatları teröre kurban gitti…

Dolar sürekli yükseldi. Ekonomi giderek kötüleşti.

Yargı çöktü adeta. Halkın yargıya, adalete zerre kadar güveni kalmadı.
15 Temmuz’da bir darbe girişimi yapıldı. Önlenen girişim sonrasında ise TSK büyük yara aldı. Pek çok komutan tutuklandı. Öyle ki artık uçak kaldıracak pilot kalmadı. Buna rağmen hem teröristlerle hem de Suriye’de ülke adına kahramanca çarpışıyorlar. Ha unutmadan askeri arazilerin bir çoğu da TOKİ’ye devredilmiş. Yani artık o güzelim arazilerin üzerinde ağaçlar değil çirkin binalar görülecek. Ne acı…

Kadınlar, çocuklar yine bu yıl da artan oranda tecavüze maruz kaldı. Ardından da öldürüldü birçoğu. Bir de bunlar yetmezmiş gibi yurtlarda cayır cayır yandı çocuklarımız. Yine pek çok kadın cinayeti işlendi. Çocuklar katledildi…

Sadece haber yaptıkları için gazeteciler suçlu sayıldı. Onlarca gazeteci şuan hapis yatıyor. Gazetelere, televizyon kanallarına saldırılar düzenlendi, saldırıyı yapanlar adeta ödüllendirildi. Pek çok televizyon kanalı, gazete, dergi kapatıldı.

Bütün bunların yanında yüz binlerin sevgilisi olmuş Tarık Akan, Bertan Onaran, Oya Aydoğan, Naşide Göktürk, Romalı Perihan, Vedat Türkali, Mehmet Aydın, Hakkı Devrim, Remzi Evren, Nezih Tuncay, Ülkü Erakalın, Tanju Gürsu, Attila Özdemiroğlu, Ergüder Yoldaş, Yiğit Okur, Tahsin Yücel, Halil İnancık, Erdal Tosun kadar önemli değerleri kaybetmeme ne dersin 2016? Bir de bunlar yetmezmiş gibi Düşen bir uçakla birlikte Rus Kızılordu Korosu’nun tüm üyelerini kaybettik. Yani müziğinden vuruldu dünya…

Kısacası 2016 yılı içerisinde kapitalizmin kirli, vahşi yüzü daha bir görünür hale geldi. Kapitalizmin çarklarını döndürebilmek için olmazsa olmaz hırsızlıklar, yolsuzluklar, işçi katliamları, doğa talanı, ırkçılık, ayrımcılık, savaş ve şiddet yaşamın her alanında yerini aldı bir şekilde. Bu sistemin insanlık için ne kadar büyük bir tehdit olduğu daha geniş kitlelerce fark edilmeye başlandı. Buna karşılık sistemin uygulayıcısı olan siyasi iktidarlar, kapitalizmin ve kendilerinin kaybolmaya başlayan ideolojik meşruiyetlerini korumak için baskı ve şiddet politikalarına ağırlık verdiler.

Demem o ki iyisiyle, kötüsüyle ben görevimi tamamladım. Artık görevi sana devretme zamanı geldi. Açıkçası sana öyle güzel bir ortam bırakmıyorum. Ama yine de umutsuzlukla görevi devralmanı istemem. Önündeki koskoca 12 ayın benimkinden daha sevimsiz olmayacağını umuyorum. Umarım benim başaramadığımı başarır, tüm insanlığa barış, kardeşlik ve huzur getirirsin.

Umarım sen: 

Cephaneleri yakıp yerlerine kütüphaneler kurulmasını sağlayabilirsin…

Komşusu aç uyuyanların, uykularından uyanıp, paylaşmanın çoğaltıcı etkisine inanmalarını sağlayabilirsin…

Hangi siyasi görüşten hangi dini inanıştan olursa olsun aynı fikre ve inanışa sahip olmayanlara saygı duymanın gerekliliğini gösterebilir, empati kurdurabilirsin…
İnsanların çevrelerinde olup bitenlere duyarlı olmalarını sağlayabilirsin…

Kadınlara hak ettikleri saygının gösterilmesini, atık tecavüze uğramamalarını ve öldürülmemelerini sağlayabilirsin…

Ve çocuklarınızı daha iyi koruyabilirsin...

Sorunların kalp kırarak, şiddetle değil tatlı dille halledilmesini sağlayabilirsin…

Dünyayı ve ülkemizi, sevgiye ve barışa inana insanlarla doldurmayı başarabilirsin…

Farkındayım, çok şey istedim senden. Bunlar aslında benim gelirken hayal ettiklerimdi, başaramadım. Belki bencillik bu yaptığım ama senden istiyorum bu sefer bunları…

Benden bu kadar.

Hadi bana eyvallah…”

Barış içinde, insanların ölmediği bir yıl dileğiyle…

Mutlu yıllar…

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank