2012 Öncesi
Önce Tunus Yasemin Devrimi, sonra Mısır'da gerçekleşen tarafların birbirine ölesiye saldırdığı develi, atlı ganyan devrimi şimdiyse Yemen ayaklanma provaları. Daha önce gerçekleşen Cezayir, Ürdün, Sudan, Moritanya karışıklarından bahsetmeye gerek bile yok. Olaylar bölgede bir ülkeden başka bir ülkeye sıçrarken, Mısır Dışişleri Bakanlığı Türkiye 'ye siz kendi işinize bakın diyor. Haklı da. Ne de olsa Mısır'ın düne kadar kimi Filistinli gruplara destek veren bir ülke olduğunu, iktidardaki grubu sevmediği için ülkeye silah girişini dahi engellediğini, bunu yaparken gıda yardımı, insani ihtiyaçlar dinlemeden tünellere silahlarla saldırılar düzenlediğini hepimiz biliyoruz. Onların anlayışı bu yönde, düne kadar Ortadoğu'da olan olaylara büyük soğukkanlılıkla karışmayan bir devlete biz neden yol gösterelim, yardım edelim ki?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır devlet Başkanına üstü kapalı koltuğu bırak çağrısı yaptı. Derken Hüsnü Mübarek devlet başkanlığına tekrar aday olmayacağını açıkladı. Devrim yanlıları ve iktidara destek veren gruplar meydanlarda karşı karşıya gelerek anti-demokratik şekilde birbirlerini protesto etme yolunu seçtiler. Bütün bu olanlar karşısında mahallenin eşkiyası İsrail ise sessiz kalma yolunu seçti.
Bugün olanlar yarın olacakların habercisi gibi gözüküyor. Bir takım gruplar ise kendilerince," Acaba Türkiye ne zaman bu hale gelecek" hesapları içerisindeler. Adına devrim diyerek insanların birbirine düşmesini dahi tasvip edecek kadar içlerini hesaplaşma duygusu sarmış. Bu çok kötü. Ortadağu'daki ayaklanmaların sistematik bir şekilde gerçekleştirildiğini, bunu özellikle İsrail'in gönülden teşvik ettiğini bilmemek için aptal olmak gerekir. Bizimkiler ise, akıllarınca iktidarı illegal yollardan devirerek kazanacaklarını düşünüyorlar. Bilmiyorlar olası bir ayaklanmada kazananın yine Abd ve İsrail gibi kışkırtıcı devletlerin olacağını, ve beğenmedikleri sevmedikleri Abd' nin ekmeğine bile bile yağ süreceklerini. Şu tabloda yapılması gereken, kendi içişlerimizle ilgilenerek sesimizi fazla yükseltmememiz. Açıkçası Başbakanın şu an ki tutumu sanki yaklaşacak seçimlere katkı niteliğinde gibi Öyle ki her defasında bağırarak çağırarak tepkimizi ortaya koyduğumuz her atılım, büyük bir başarısızlık abidesiyle taçlandırılıyor. Kendi vatandaşlarımızın öldürüldüğü bir saldırıya dahi yeterince tepki veremeyen bir ülke olduğumuzu düşünürsek, bırakalım halkımıza aşırı tepkili olma halini yüklemeyi.
Abd menşei 2012 kıyamet senaryoları, sanırım yavaş yavaş etkisini göstermeye başladı. Sinema salonlarında yapılan hasılat, sanırım onlara yeterli gelmemiş olacak ki çabuk davrandılar ve pratikte harekete geçmenin zamanı olduğunu anladılar. Belki de Maya takvimi odaklı kıyamet geldiği söylentileri asparagastır da, gerçekte anlatılmak istenen bu ayaklanmaların başlangıcı ve insanların birbirini yok etmeye başlaması demektir. Kimi Bilim adamları ve araştırmacıların 2012 yılında kıyamet olmayacağını, ancak başka bir boyuta geçeceğimizi, yaşayış biçimlerinin farklı hale geleceğini anlatmaları belki bununla izah edilebilir. Birçok ırkın yok olmasına, sınırların değişmesine ve yeni grupların ortaya çıkmasına sebep olabilecek bir değişim, görsel olarak olmasa da boyutların farklılaştığı anlamına gelir. Bu da araştırmacıların öngörüsünü destekler niteliktedir. Bu da benim öngörüm...
İzlemiş olduğum 2012 filmi, beni görsel olarak etkilese de, filmin sonuna kattığı o tebessümlü hava beni bir hayli güldürmüştü. Abd' li yapımcılar yine yaratıcılığını konuşturmuş, afet filmleriyle öne çıkan, bu konudaki ustalığıyla bilinen Alman senarist ve yönetmen Roland Emmerich büyük bir emek sarfettiğini gözler önüne sermişti. Ancak her filmde olduğu gibi, kahraman Amerikalılar ana düşüncesi yok mu, bu filmde de kendini göstermişti. Öyle ki kıyamet kopuyor ve bir grup Amerikalı kıyametin kopuşundan etkilenmiyordu bile. E ne de olsa Amerikalılar bunlar. Diğer 2012 Doomsday filmini izleme fırsatı bulamamış olsam da, gidişatı kestirmek zor değil. Diğer filmi izlememde ki etken de, usta siyahi oyuncu Danny Glover' ın varlığıydı. Ancak o kadar kötü bir film izledim ki, onun başarılı oyunculuğu bile senaryonun önünde etkisiz kaldı.
Benim düşüncem, ayaklanmaların tamamiyle Abd' nin kıyamet senaryolarına paralel olarak ilerlediğidir. Açıkça bahsedilmeyen durumlar, Uzay Gemilerinin 2012 yılında Dünya'ya ineceğini iddia eden açıklamalar bunun göstergesi. Sanırım daha başka neler gerçekleşecek, Türkiye' nin kaderi ne olacak onu da 2012 arifesinde Abd'li yetkililer açıklayacaklar. Ya da bizler de kendi içimizde devrim yaparak içimizdeki uzaylıları tespit etme yoluna gideceğiz at ve eşeklerle. Bir de unutmadan İsrail' in Mısır' da bıraktığı 100 İsrailli Turistin akıbeti belli mi, ya da neden kurtarma yoluna gitmedikleri büyük muamma? Yoksa işin içinde turist grup Mossad' ın parmağı mı var? Daha neler olacak, merakla bekliyoruz?