content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

18 Ağu

2011 Haziran Seçimlerinin Düşündürdükleri

Sonuçlar…

12 Haziranda genel seçimler yapıldı.  AKP oyların yüzde 49,9’unu, CHP 26’sını, MHP 13 ve Bağımsızlar da yüzde 6,6’ sını almıştır.

Meclise giren parti ve bağımsızların oylarını toplarsak yüzde 96 yapıyor. Diğer 12 adet partinin oylarının toplamı da yüzde 4 civarındadır. Demek ki, baraj yüzde 5 olsaymış dahi 13 parti meclise giremeyecekmiş,

Bu durumda seçim barajının yüzde 10 olması anlamsızdır.

Önceki seçime göre MHP, DYP, DSP, Saadet Partisi, Has Parti, BBP, DP gibi partiler belli ölçüde oy kaybetmişler. AKP’nin MHP dışında tüm merkez sağ partiler ve siyasal islamcı partilerin oylarını topladığı anlaşıldı.

Bu tabloya göre; AKP 326 milletvekili, CHP 135, MHP 53, Bağımsızlar da 36 milletvekili çıkarmışlardır.

Teorik temel gerekir..

Gerek seçim öncesinde gerekse sonrasında birçok anketler yapıldı ve sonuçları açıklandı.

Elbette anketler seçmen davranışlarını açıklamakta bir yöntem olarak kullanılmalıdır. Ancak siyasal davranışları sadece anketlerle anlamak olası değil.

Toplumun tarihsel ve sosyal konumu çok daha kapsamlı ve derin sosyolojik araştırmalar gerektirmektedir.

Öncelikle analizlerin bölgesel, sınıfsal, dönemsel, siyasal, toplumsal ve tarihsel bir düzlemde yapılması zorunludur.

Bu yaklaşımlar temelinde anketler, derinliğine görüşmeler, odak grup toplantıları gibi değişik birçok araştırma tekniği uygulanabilir.

Seçim sonuçları üzerine yorumlar yapılırken temel eksikliklerden biri kuramsal bir hipoteze dayandırılmamasıdır.

Örneğin; bir firma vatandaşlara sormuş;

-filanca partiye oy verirken kararında neler etkili oldu? Yanıt; ” Yüzde 47 lider, yüzde 41 politikalar, yüzde 12 parti.” Sonuçlar böyle çıkmış.  Peki; ya lider aynı zamanda politikaları temsil ediyorsa, ya da politikalar liderde özdeşleşmişse ne olacak?

Soruların bir kurama oturması gerekir.

Örneğin: iktisatçı Schumpeter Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi isimli eserinde(s;18) “…Gerçek işçi bilinci, daha çok küçük bir burjuva olma ve bu oluşa siyasal kuvvet sayesinde erişme isteği etrafında yer alır…) diyerek

İşçi sınıfının psikolojisine ışık tutmuştur.

Bu alıntıyı şu nedenle yazdım: seçim öngörülerinde ya da verilen oyların arkasındaki davranış güdülerini anlamada örneğin bu tarz teorik yaklaşımlardan yararlanılıyor mu?

Ya da esnaf, girişimci, işveren gibi kesimlerin siyasal davranış yapılarını anlamada “yaratıcı yıkım” denilen ve teknolojik gelişmelerin dinamiklerini anlamada çok sözü edilen tezlerle partilerin politika öngörüleri arasında bağlantılar var mı?

“…Kapitalist mekanizmayı çalıştıran… Yeni tüketim maddeleri, yeni üretim metotları, yeni ulaşım metotları, yeni pazarlar… Bütün bunlar kapitalist teşebbüs tarafından yaratılmışlardır.”(Schumpeter, Kapitalizm, s;142)

“…bütün bu elemanlar, devamlı olarak eski faktörleri yok etmekte, yenilerini yaratmaktadır. Bu “yaratıcı yıkım gelişimi” kapitalizmin esas temelidir.(s,144)

Teori bir ışıktır. Başlangıç ışığı da olabilir. Birçok teori ve ışık vardır. Bir yerden başlayıp ilerlemek ve zaman içinde yeni kuramlarla yol ışıklarını daha da güçlendirmek gerekmez mi?

Hangi parti çalışan kesimlere “daha çok küçük bir burjuva olma ve bu oluşa siyasal kuvvet sayesinde erişme isteği”  duygusunu daha yakın ve yaygın olarak verebilmiştir?

Diyebiliriz ki, seçim sonuçlarına göre birinci gelen parti bu duyguyu herkesten çok işlemiştir.

Bunun yakın dönemde ilginç uygulama örnekleri de olmuştur. “iyi-kötü, az-çok” bu “sosyal” uygulamaların devam etmesi isteği de toplumun yoksul kesimlerinde belirleyici olmuştur.

Sosyal bilim ne diyor?

Chicago Illinois Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Akarca seçmen davranışına dayalı analizinde şu sonuca varmış:

Gelirdeki yüzde 1’lik artış, iktidar partisine yüzde 0,7’lik oy getiriyor.(Kaynak; İktisat İşletme Ve Finans Dergisi, Mayıs, 2011)

2010’daki yüzde 8,9’luk büyüme AKP’ye 6 puanlık(Yüzde 44’ten 50’ye)bir katkı getirmiş olabilir mi?

Mahfi Eğilmez’in 16.06.2011 tarihli Radikal yazısında da; “…eğer bir siyasal partinin iktidarı sırasında ekonomi hızlı bir büyüme sergiliyorsa oy oranı da artıyor.” Denilmiştir.

Ekonomik-siyasal öneriler..

Elbette bu tezlerde doğruluk payı var. Ancak diğer etmenler yanında bu “büyüme” faktörü belirleyici konumdaysa, gerek yerel gerekse genel seçime hazırlanan aday ve partilerin büyüme ve istihdam politikalarını çok iyi belirleyip milyonlarca seçmene çok açık biçimde anlatmaları gerekir.

2 yıl sonra yerel seçimler olacak. Yerel seçimlerde sağlıklı kentleşmeden başka, büyüme ve istihdam, kadınların ve gençlerin işlendirilmesi, sürdürülebilir gelişme ve yeşil ekonomi gibi politikalar partilerin ve adayların başlıca rekabet konuları arasında yer alacaktır.

Güney Kore’nin başarısında nüfusun istihdam edilme oranının yüksek olması etkin olmuştur. Bu oran 1960’da ABD’nin yüzde 75’i düzeyinde olduğu halde, 2000’li yıllarda aynı düzeydedir. Türkiye’de bu oran 2000’li yıllarda ABD’nin yüzde 60’ları seviyesindedir. (Prof. Erol Taymaz ve Dr. Halit Suiçmez, Türkiye’de Verimlilik Büyüme Ve Kriz, Ankara- 2005,S:21)

Siyasal Partiler açısından geniş toplum katmanlarını daha ileri refah ve yaşam seviyesine yönlendirme tutumları elbette çok önemlidir.

Ama olay sadece ekonomi değil, aynı zamanda siyasal yapının da daha demokratik ve özgür kılınmasıdır.

Bu kapsamda toplumsal taleplerin; siyasal parti yasasının değiştirilmesi, lider sultasının önlenmesi, seçim barajının indirilmesi, seçim sisteminin temsil yeteneğinin katılımcılık yönünde genişletilmesi, dokunulmazlıkların siyasal görüş açıklama ile sınırlandırılması olduğu bilinmektedir.

Üretimin çoğaltılarak bölüşümün adilleştirilmesi, devletin demokratikleştirilmesi, toplumun örgütlenmesi,  bireyin özgürleştirilmesi ve aktif yurttaş olanaklarının arttırılması da hem ekonomik hem siyasal hem de toplumsal gelişmemizde önemli dönüşümler sağlayacaktır.

Sosyal bilimlerde yöntem; bir olgunun sadece kendi geçmişine bakmak değil, o olgunun küresel dünyada benzer gelişmelerle de kıyaslanmasıdır. Örneğin Türkiye 2001’de neredeydi, bugün nerede, diye bir karşılaştırma elbette yapılabilir. Bunun yanı sıra 2001’de Dünyada bazı ülkeler Türkiye’ye göre neredeydi, 2011’de ne durumdalar, diye de kıyaslamak daha bilimseldir.

Biz milli gelir büyüklüğünde 16.ncı ekonomi olabiliriz, ama eğitimde, bölüşümde, yaşam standardında, rekabette, teknolojide ve üretkenlikte 170 ülke içinde orta merdivenlerden daha aşağılardayız.

Gerçek yapısal dönüşüm veya “çağ atlama” denilen espri buradadır.

Tüm bu görüşler son seçimlerin bölgesel, sınıfsal, kesimsel, sektörel ve demografik analizlerle masaya yatırılmasını engellemesin.

Gelecek yazılarda bu araştırma ve analizlere kuramsal temelleriyle birlikte daha çok yönelmek umuduyla..

Etiketler : , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “2011 Haziran Seçimlerinin Düşündürdükleri”

  1. 1
    barış Says:

    amaç iktisadi gelişmeyle birlikte iktisadi kalkınmanında sağlanmsıdır. buda beşeri sermayenin iyi eğitilmesi ve yönlendirilmesi ile olur. önemli olan bilincin iyileştirilmesidir.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank