1957 Bölükbaşı Krizi; İnsani, Medeni ve Hukuki Çözüm
Gerçekte önceden bilinen ve çok özel bir senaryonun parçası olan 12 Haziran “tutuklu vekil sendromu” benzeri, tarihi ve kadim Demokrat Parti’nin başına gelen 1957 olayı ışığında çözülebilir. Umur-u devlet, hukuk’a saygı ve adalet ahlâkı da, zaten bunu gerektirir. Başkaca bir yola tevessül, bütün kaygıları haklı çıkartır ve neticesi “vatana ihanet” suçuna varır.
Neydi Osman Bölükbaşı meselesi ve 1957 vekil krizi?..
1950’li yıllarda ülkenin hemen hemen her bölgesinde yüksek oy oranlarına sahip olan DP, 1954 genel seçimlerde Kırşehir’de ciddi bir başarısızlığa uğradı. CMP Kırşehir oylarının neredeyse tümünü alarak 5 milletvekilinin tamamını kazanmıştı. Bu beş vekilin arasında da en fazla oyu CMP lideri Osman Bölükbaşı aldı. (*)
Bu durum DP’de rahatsızlığa sebep oldu. Hükümet mecliste yaptığı bir düzenleme ile Kırşehir’i cezalandırarak, Nevşehir’e bağlı bir ilçe yaptı. Düzenleme dönemin önemli tartışma konularından biri oldu. Bölükbaşı da, hükümete muhalefetini git gide artmaya başladı.
Bölükbaşı neden ve niçin mahkum edilmişti?
1957 yılının haziran ayında, DP Kırşehir’i tekrar il haline getirecek bir kanun tasarısı hazırladı. Ancak bu kez de yapılan düzenlemede Osman Bölükbaşı’nın köyü olan Hasanlar, il haline getirilen Kırşehir’e bağlanmıyor ve Nevşehir’de bırakılıyordu. Bu düzenleme sırasında mecliste gerilim arttı. Kırşehir’in tekrar il yapılma görüşmeleri sırasında Osman Bölükbaşı’nın Cumhurbaşkanı Bayar’a ‘kindar’ ve ‘onun maskesini düşüreceğiz’ demesi, Demokrat Partilileri haysiyetsizlikle itham etmesi üzerine de mecliste kıyamet kopar. Meclis başkanı, Bölükbaşı’na 3 oturuma katılmama cezasını meclisin onayına sunar. Onay üzerine Osman Bölükbaşı öfke ile kürsüden inerek genel kurulu terk eder.
Ancak çıkışı sırasında olaylar sürer. DP vekillerinden biri ‘sen kime küfrediyorsun’ diyerek Bölükbaşı’nın üzerine yürüyünce yumruklaşma olur büyük bir kavga yaşanır. Bu olay üzerine Osman Bölükbaşı’nın dokunulmazlığı TBMM’ce kaldırılmış ve 6 gün sonra Meclise hakaretten tutuklanarak 2 Temmuz 1957 tarihinde Ankara Merkez cezaevine gönderilmişti.
Bu durum üzerine Ekim ayında yapılan seçimlere O. Bölükbaşı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin Başkanı olarak cezaevinden katıldı. Ancak Kırşehirlilerin desteği devam etti. % 62 gibi bir oranla destek verdiler. Sonuçla Bölükbaşı tekrar milletvekili seçilmiş oldu.
Şerefli ve soylu, asil bir mücadele!..
Seçim sonuçlarının resmen ilânını müteakip Osman Bölükbaşı mahkemeye başvurarak tahliye talebinde bulundu. Mahkeme, onun milletvekili seçilmesini tahliye sebebi olarak kabul etmedi. Mahkûmiyetinin devamına karar verdi. Bir yanda bu gelişmeler yaşanırken; 1 Kasım 1957 günü yeni mecliste yemin töreni yapıldı. Vekiller, il’lerine göre kürsüye çağrılırken sıra Kırşehir’e geldiğinde meclis başkanı Kırşehir’i atlayarak Bölükbaşı’nın ismini okumadı.
Osman Bölükbaşı, Hapishane de yemin etti!..
Ancak mecliste yemin töreni gerçekleşirken başka bir yerde Ankara Merkez Cezaevi 10. Koğuşu’nda da ‘tarihi’ bir yemin töreni daha yapılıyordu. Bölükbaşı radyonun başındaydı. Kırşehir’e sıra geldiğinde ayağa kalkarak sanki meclisteymiş gibi yüksek sesle milletvekili yeminini mahkûmların önünde yaptı. Heyecanla alkışlandı ve içtenlikle kucaklandı, kutlandı.
Bu yeminin ardından mahkemeye reddi hâkim talebinde bulundu. Ayrıca, ilk tahliye talebine ‘karşı görüş’ belirten savcıyı da dava etti. Sonuçta 1 Aralıkta reddi hâkim talebi kabul edildi. Yeni bir mahkeme heyeti oluşturuldu. Yeni heyet oy birliği ile Bölükbaşını tahliye etti.
Bu tahliyeden bir gün sonra Osman Bölükbaşı 2 Aralık 1957’de mecliste tekrar yemin ederek görevine başladı. O’nun mücadelesi çok onurlu, sorumlu, hukuki, insani ve medeni idi. Kimseye af veya ‘hukuku dolanma’, TCK veya Anayasa değişikliği için ricacı olmadı, ilenip yalvarmadı, tehdit etmedi. Asla halkı terör, tedhiş, anarşi ve isyana teşvik etmek gibi bir lânet, cehalet ve ihanetle malul olmadı.
Alçaklık ve küstahlığa tevessül ve tenezzül etmedi.
Demokrasi, adalet ve hukuktan ileri gelen sorunu yine; Adalet, hukuk ve demokrasi içinde, milliyetçi ve medeni bir vatandaş sıfatıyla halletti.
Partisi, seçimde % 7 oy alarak 4 vekil çıkardı. Milletvekilleri Meclisi boykot etmedi.
Oturumlara katılmamak, hükümeti tehdit, dâhili ve harici bedhahlara mihnet, devlete karşı kin ve nefret, kimsenin aklından bile geçmedi.
İşte güncel sorunun hal yolu ve esası budur.
Demokratik hukuk devletinde hak, hukuk yolundan başka bir yolla elde edilmez.
Aksi taktirde memlekette ”milli şeflik” ver demektir!..
(*) (Ömer Aymalı- Dünya Bülteni)