19 Mayıs’ın Anlamı
Her ülkenin kendine göre dönüm noktası sayılan, çok önemli günleri olur. Bunlar içeriğine göre bazen bir bayram bazen bir felaket günü olarak anıla gelir. Belki ülke olmak, millet olmak bir ölçüde bu tür günler üzerine bina edilir. Ancak bu günler, milletin tabiatına ne kadar uygun olursa, o ölçüde doğal olur, milletin benimsemesi için ayrı bir çaba da gerektirmez. Zaten bayramda doğal olandır. Zorlamaya dayalı olan uygulamalar, resmi bir tören sınırlarını aşmaz ve millete de mal olmazlar.
Türkiye 1920’lerden itibaren hükümet kararları ile hemen her şeyini değiştirmeye zorlanmış tır. Resmi sayılan tarih tezlerindeki iddiaların aksine milat olarak kendisine 1919’u seçmiştir. Birkaç bin yıllık şanlı bir geçmişi olan bir ülkenin miladının 1919’dan başlaması oldukça tuhaf sonuçlara yol açmıştır. Ülkede millete de ancak “bir kişinin sayesinde” var olabilmiştir. Bu yüzden bütün dönüm o noktaları bir şahsın etrafında dönmeye ve her şey onunla açıklanmaya başlanmıştır.
Türkiye’de bayram olarak kabul edilen günlerin ikisi ramazan ve kurban bayramı adıyla dini bayramlardır. Bunun dışındaki bütün bayramlar ise doğrudan ya da dolaylı olarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgilidir. Birkaç bin yıllık geçmişi olan bir ülkenin bayram günlerini 1881 doğumlu olan bir şahsa göre ayarlamış olması, birkaç bin yıllık tarih tezini temelden geçersiz hale getirmiştir. Bayram bilinen günlerin de tümünün 1919’dan sonrasına rastlaması yine birkaç bin yıllık tarih tezinin zayıf tarafını oluşturmuştur.
Türkiye’nin yine bir tek yas günü vardır o da Mustafa Kemal’in ölüm günü olan 10 Kasım günüdür. Yakın zamana kadar 10 kasım günü bütün gazeteler siyah başlıkla çıkmak zorundaydı. Zaten Türk basını da gönüllü olarak 10 Kasım günü siyahlara bürünmeyi büyük çoğunlukla tercih eder görünmüştür.
Türkiye’de ki pek çok şehrin düşman işgalinden “kurtuluş günleri” de vardır. Bu kurtuluş günleri de sürekli Mustafa Kemal Paşa adına düzenlenir. Erzurum-Kars yahut Antep-Maraş gibi şehirlerin düşman işgalinden kurtulmasıyla ilgili doğrudan Mustafa Kemal Paşa’nın bir dahli olmadığı halde yine de törenler onun adına yapılır.
Mustafa Kemal’in yurt gezilerinde ziyaret ettiği şehirler içinde, onun uğradığı günler bir “bayram günü” sayılmış 80 yıldır, şehre gelişinin kutlamaları yapılmaktadır. Şehirde kaldığı oteller, köşkler müze haline getirilmiş, birer ziyaretgah halini almıştır. Bu yüzden hemen her şehir de bir “Atatürk evi” bulunmaktadır.
1930’larda dünyada bir Adolf Hitler efsanesi dolaşır. Siyaset alanında pek çok ülkeyi etkiler. Hitler, tek partili, tek adamlı bir yönetim tesis eder Almanya’da. Türkiye’de de zaten tek partili tek adamlı yönetim 1923’te kurulmuştur. Ancak Türkiye’deki tek adamlı yönetim her nedense Almanya’yı etkilemez ama kendisi Almanya’dan etkilendiği örneklerini ortaya koymuştur. Bu örneklerden birisi de 19 Mayıs Bayramıdır. Hitler “üstün Alman ırkı” tezine bağlı olarak Alman gençlerinin stadlarda, şehir meydanlarında toplu gösteriler yapılmasını temin etmiştir. Türkiye’de de benzeri bir etki hemen kendini gösterir. 1936’ya kadar kimsenin aklına gelmeyen bir bayram, 1936’da “19 Mayıs gençlik ve Spor Bayramı” diye ilan edilir.
19 Mayıs’ın gerekçesi olarak ister istemez, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a geliş günü sayılır. Bu günle birlikte “Kurtuluş savaşının” başladığı ilan edilir. Buna karşılık o dönemde “Kurtuluş Savaşı” deyimi de kullanılmamıştır. Milli Mücadele ya da İstiklal Harbi deyimleri tercih edilmiştir. Gerçi dönemin afişlerinde bazı komutanlar “halaskar” (kurtarıcı) diye fotoğrafları ile ilan edilmiş ise de buda salt Mustafa Kemal Paşa ile sınırlı kalmamıştır. Çünkü o afişlerde uzun bir komutan listesi yer almıştır.
Kasım 1918’de Dörtyol’da işgalci düşmana karşı silahlı direnişin başladığı hatırlanırsa, 19 mayıs’tan önce Anadolu’da Kuvay-ı Milliye Cemiyetlerinin örgütlenmeleri, öncülük ettikleri kongreler dikkate alınırsa zaten Mustafa Kemal’den önce Anadolu’da başlamış olan fiili bir mücadele vardır. Mustafa Kemal ise 19 Mayıs’ta bu mücadeleye katılmıştır. Onun katılmasından önce başlamış olan mücadelenin yok sayılması hiçbir şekilde gerçekçi ve kadirşinas bir tutum değildir.
Her işin Mustafa Kemal’e bağlanması kadar her şeyin 1919’dan sonra başlatılması da Türkiye’nin tarihi şartları ile uyumlu değildir. Türkiye’nin tarihinde Malazgirt Savaşı (1071), Türkiye Selçuklu Devletinin kurulması (İznik-1077), Haçlı Seferlerine karşı 1.Kılıç Arslan (ö.1107), 1.Mesut(ö.1155) Anadolu’da verilen destansı mücadele örneklerinin, Osmanlıların kuruluşlarından İstanbul’un fethine kadar Anadolu’da yaptıkları büyük işlerin üzeri çizilerek her şeyin 1919’da başlamış sayılması yanlıştan öte bir şey olmalıdır.
1936’da başlayan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramına Kenan Evren’de 12 Eylül 1980 Askeri darbesinden sonra bir katkıda bulunur ve bu günün adını “19 Mayıs Gençlik, Spor ve Atatürk’ü Anma Bayramı” yapar. Her yıl 19 mayıs öncesinde, törenler için okuldan seçilmiş olan öğrencilerin hazırlıkları aylar sürer. Bu süre içinde öğrencilerin dersleri takip etmeleri elbette mümkün olmaz. Öğrenci başarıları buna bağlı olarak düştüğü gibi doğu illerinde iklim şartlarına bağlı olarak, öğrencilerin, öğretmenlerin aylar süren bu hazırlık çalışmaları esnasında pek çok sıkıntıya maruz kalırlar. Törenlere katılmak zorunda bırakılan kız öğrencilerin kıyafetleri ise milletin hiçbir değeri ile uyuşmaz nitelikte olmasına özen gösterilir. Diz kapaklarına ulaşan etek boyları bile senelerdir Türkiye’de bir rejim meselesi halinde bazı çevreler tarafından ele alınmaya çalışılmıştır.
MEB ilk defa bu sene öğrencilerin stadlarda yaptıkları gösterilerin yalnızca Ankara ile sınırlanmasını bunun dışındaki bütün illerde ise yapılan kutlama programlarının okullarda yapılması kararını almıştır. MEB aldığı bu karar eksik ama doğru bir karardır. Bu yüzden yetmez ama evet denilecek bir başlangıçtır.
Millet için seçilen bayramların milletin geçmişi ile değerleri ile uygun olması gerekir. Tek adam günlerinin şartlarında, her şeyi tek adama bağlama zorlamasının sonucu olarak ortaya çıkarılan bu günlerin “bayram özelliği” taşıdıkları hayli kuşkuludur. Milletin rağmına bayram ihdas edenler, yalnızca kendileri için bayram ihdas etmiş olurlar. Hatta isterlerse hemen her gün bayram da yapabilirler. Ama milletin katılacağı, benimseyeceği bir günün bayram olabilmesi için, o günün içeriğinin milletin geçmişi ile değerleri ile uyuşması kaçınılmazdır. Aksi halde milletin hafızasında gülünç ve iğreti bir karşılığa sahip olurlar.