16 Nisan, Olmak Ya da Ölmek
İstanbul'u fetheden sadece Fatih Sultan Mehmet Han'ın dirayet ve kararlılığı değil, Kayı boyunu asırlarca evire çevire 1299'a, oradan da 1453'e getiren fetih müjdesinin yoğurduğu hamurdur.
FETÖ ve ardındaki güçler, 15 Temmuz
akşamında harekete geçmemiş olsaydı, bugün başka ve daha kötü bir Türkiye'den söz ediyor olacaktık.
15 Temmuz akşamı bu milletin asil evlatları tanka karşı bedenini, silaha karşı göğsünü siper etmiş olmasaydı, bugün daha başka bir Türkiye'de yaşıyor ya da mezarda Fatiha bekleşiyor olabilirdik.
Millet sokağa çıkıp direndiği halde, Recep Tayyip Erdoğan canının derdine düşmüş olup, konforlu uçağıyla başka bir ülkeye sığınmış olsaydı, bugün ortada ne Türkiye kalırdı, ne de Erdoğan.
Demek ki, an vardır asra, söz vardır ömre bedel... Bir adım vardır neticesi ya varlık, ya da yokluğa götüren… Dün yaşananlar dövünmekle değişmez, gelecek ise korku ile inşa edilemez...
Bir adım atarsınız, sadece ülkenizin değil, dünyanın seyrini değiştiriverirsiniz.
İşte 16 Nisan da bu adımlardan biri…
HAYIRCILAR BAK SAFINI SEÇ
Başkanlık referandumunun önemini en iyi ‘hayır' kampanyası yürütenlere bakarak anlıyoruz.
Hayırsız CHP yönetiminin safı belli. İsterseniz CHP'nin ruhunda ete kemiğe bürünen bu kitlenin yandaşlarına bir bakalım…
Mazisi 1960'lara uzanan ve CHP'nin millete ve devlete giydirdiği zehirli deli gömleğini yırtıp atmak için ömür tüketen Milli Görüş'ün infazı için çalışan Oğuz-Han-Asil-Türk'ün Saadet'i…
Vatan'ı İngiliz'e bağlı cenahın yarım ayağını temsil eden ‘Aydınlık'lı azınlık…
İsmi ifşa edilmiş ya da edilmemiş, Perinçek, dolayısıyla da Kraliçe'nin himayesine sığınan eski ‘asker'ler ya da Ergenekon ve Balyozcular…
Fehmi Koru'nun ta 2012'de “Gülen'in bir projesi olan Sözcü'nün sahibi görünen ve öğrenciliği Cemaat evlerinde geçmiş delikanlıya buradan şapka çıkarıyorum” diyerek ifşa ettiği FETÖ'nün Sözcü'sü ve edep yoksunu yazarları…
Soros'un beslemesi, fikren, ruhen ve muktedirlik babından münkariz Gezi sürüsü…
Kerametleri genetik bağlarında mündemiç Nasuh Mahruki, Fazıl Say, Orhan Pamuk türünden beslemeler…
İçi irin, kalemi fitne, sahibi Alman Siyonistleri olan, Türk milletinin değerleri ve varlığı ile savaşan gazete ve kardeş yayın organları…
CHP'nin bütün gayretlerine rağmen becerememesi üzerine, Müslümanları içinden çökertmek için teşkilatlandırılmış, domuz tenyası yapılanması olan, milli ve hatta insani hiçbir vasıf taşımayan, insan görünümlü robotlar ve seçkin bölümü Kazım Karabekir'in orduya aldığı çocukların torunlarından oluşan CHP ve Kemalizm'in ürünü FETÖ'cüler…
Siyonist ve satanist yapıların, Avrupa ve ABD'nin her açıdan beslemesi PKK ve DHKP-C türü terörist örgütler ve onların siyasi uzantısı sözde siyasi partiler…
Siyonist Yahudi Murdoch'un kanalı…
Sabetay Sevi ve Şimon Zvi (Şemsi Efendi)'nin kulları olan Teşvikiye örgütü…
Batının Siyonist, satanist, mason şerefsiz medyası…
Ezcümle, Türkiye'nin kanından, canından, malından semizleşmiş, ancak Türkiye'yi dibe çekmek için ne kadar yabanî ve gayri milli unsur varsa şer cephesinde saf tutmuş çırpınıyorlar.
Yüzde 51'e erişemeyeceklerini çok iyi biliyorlar.
KILIÇTAN KESKİN ÇİZGİ
Bütün yalanlarını yüzde 51'e erişmek için yapmıyorlar.
Onların amacı ile Almanya, Rusya, İngiltere, Fransa, İsrail, İran ve Amerika'nın 16 Nisan'a dair planları arasında zerre miskal fark yok.
İster bu devletler olsun, isterse de içteki taşeronları olsun ‘EVET' çıkacağını görüyor ve hatta yüzde yüz eminler.
Buna rağmen direniyorlar. Çünkü ‘EVET'in yüzde 51 çıkması ile yüzde 75 çıkması arasındaki kılıçtan keskin çizginin farkındalar.
Yüzde 51 ‘EVET' çıkacak ve herkes bunda hemfikir. Bütün mesele yüzde 75 seviyelerinde çıkmasını dolayısıyla toplumun, Erdoğan ya da güçlü bir lider etrafında kenetlenmesini engellemek.
Sonucu kritik eşikte çıkartarak, tartışmalı hale getirmek.
AK Parti ve MHP tüzel kişiliklerinde hayat bulan zemini zayıflatıp, parçalamak.
DÜŞÜK EVET HAYIR KADAR SORUN ÇIKARIR
Yüzde 51 ‘EVET' de, millet ve memleketin ayağına ve geleceğine vurulmuş bir pranga olan çift başlı sistemi yok eder.
Yüzde 51 EVET, asla murat edilen maksadın hâsıl olmasını sağlamaz. Hatta Türkiye'yi zora sokar. Karar alma süreçlerini güçleştirir. Ergenekon'cu, FETÖ'cü, NATO'cu hâsılı tüm yabancı, özellikle de İngiliz, Alman ve Siyonist uşaklarının hayallerini süsleyen fitne, darbe, işgal, kısacası geleceğimizi berhava etme mücadelesinde daha da kenetlenmelerine yol açar.
Bu nedenle AK Partili, MHP'li olsun ya da olmasın, Türkiye'nin vahşi ellerde tarumar olmasına razı olmayan her kim varsa, “16 NİSAN KURTULUŞ SAVAŞI” için ter dökmelidir.
16 Nisan, bir Erdoğan meselesi değildir. Daha önce de dile getirmiştim. Başkanlık sistemini getirmek isteyen CHP olsaydı, yine EVET derdim. Erdoğan 16 Nisan ve başkanlık sistemine karşı olsaydı, onunla da mücadele etmek bize vacip olurdu.
16 Nisan şu ya da bunun değil; milletin, memleketin, Ümmet-i Muhammed'in, mazlumların ve hatta insanlığın geleceği için ya bayramdır, ya da zindan!
Bu şuurla hareket etmek şart!