content

10 Ara

15 Temmuzları Bir Daha Asla Yaşamamak İçin…

15 Temmuzun üzerinden  5 ay geçti.

Şu an daha soğukkanlı değerlendirmeler yapmak mümkün.

Halkın iradesine halktan aldığı yetki ve vergilerle düzenli olarak müdahale eden ‘Darbeci-Jakoben Habis Ruh’  Devletten tamamen kovulmadıkça 15 Temmuz ilk değildi son da  olmayacak.

Çok fazla gerilere  gitmeden 150 yıllık yakın tarihimize göz attığımızda aynı şartlar altında yaşadığımız benzer sonuçları çok net görürüz. Zira sünnetullah değişmez.(Ahzab,33/62,Fetih,48/23,Fatır,38/43)

Kısaca olaylara ve sonuçlara göz atalım:

1.Osmanlı’da sistemi re-organize yapıp sistemi rehabilite etmek isteyen Sultan Abdulaziz iki bileği kesilip, ‘intihar etti’ iftirası yaparak katleden darbe şebekesini organize eden Mithat Paşa İngiliz Büyükelçiliğinde saklandı .

2.II.Abdulhamid’i tahtından indiren hareket ordusu yönetimi darbeyi devletin içerisine, en derinliklerine yerleştiren bir sistem kurdular, ‘devlet içinde devlet’ diyebileceğimiz ‘komitecilik’ virüsünü devletin en kılcallarına kadar yaydılar.

Komiteciler halk ne derse desin kendi Jakoben yaklaşımlarına aykırı siyaset yapan halkın temsilcilerini milletin vatanı korumak için kendilerine namusları olarak teslim edilen silahları kullanarak indirmeyi kendilerine  en önemli vazife olarak gördüler, yani ‘zinde güçler durumdan vazife çıkararak’ sık sık harekete geçtiler.

3.1913 Bâb-ı Âli Baskını, Osmanlı İmparatorluğu'nda 23 Ocak 1913 günü desteğini yine ülke düşmanlarından alan Enver Bey ve Talat Bey'in başını çektiği bir grup İttihat ve Terakki üyesi tarafından hükûmet binası Bâb-ı Âli'nin basılmasıyla gerçekleştirilen askerî darbe olarak tarih kitaplarındaki yerini aldı . Bu baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa öldürülmüş, Sadrazam Kâmil Paşa'ya zorla istifası imzalattırılmıştır. Darbe sonrasında iktidar İttihat ve Terakki'nin eline geçmiştir.

Baskının ertesi günü Britanya Askerî Ateşesi Yarbay Frederick Tyrrell ile baskını gerçekleştiren Binbaşı Enver Bey’in birlikte göründüğü fotoğraf darbecilerin mantığını çok iyi gösteriyor. Kendi vatan ve milletinin meşru Harbiye Nazırını öldüren ,Başbakanını silah zoruyla istifa ettiren çetecilerin başı zavallı,ezik,şahsiyetsiz,3 ahmak kafadan olan (diğerleri Cemal ve Talat)  bir İngiliz yarbayı karşısında köpek gibi yalakalık yapıyor.

İşte arkasını dışarıdaki efendilerine dayamış  bu darbeci köpekler devletin kılcallarına kadar sirayet ettiler. Ne zaman efendilerinden talimat gelse  gözlerini kırpmadan kendi vatan ve milletinin aleyhine harekete geçtiler ve her zaman efendilerinin istediğinin fazlasını yaptılar.

4.27 Mayıs 1960 devrin meşru Başbakanı Adnan Menderes yine aynı kafa ve aynı yöntemlerle iktidardan indirildi, köpek-bebek davalarıyla, yalan ve dezenformasyonlarla itibarsızlaştırılıp, üzerinde sigara söndürülüp, idamdan önce prostat muayenesi yapıyoruz gerekçesiyle işgal ordularının daha yapmayacağı, hayasızlık ve alçaklığı yaptı darbeci zihniyetin  piyonları.

5.12 Mart 1971 de yine seçilmiş hükümet ve Başbakanı Süleyman Demirel’e muhtıra verdiler. Muhtıradan önce yaşanan bir olayı hatırlatalım. ABD Demirel’den Afyonun yasaklanmasını istemişti. Demirel, Afyonun Türkiye’de 1970’li yıllarda önemli bir geçim kaynağı olduğunu hatta Afyon isimli bir İl olduğunu ifade ederek geri çevirmişti.

12 Mart 1971 muhtırasıyla indirilen Demirel’den sonra darbeciler tarafından Başbakan yapılan Nihat Erim hükümetinin ilk işi afyonu yasaklamak oldu.

6.12 Eylül 1980 de Türk tarihinin ne kanlı darbelerinden, en büyük tahribatlarından  birisi yapıldı.Darbe yapıldığı an zamanın ABD başkanına CIA Türkiye Şefi tarafından 'Bizim çocuklar yaptı' notuyla bildirilerek,darbenin arkasında olduklarını kayıtlara geçirdiler. Darbenin olgunlaşması sürecinde ve darbeden sonra sağcı-solcu denilerek ülkenin bütün beyin takımı biçilmeye çalışıldı. Bir sağdan bir soldan gençler asılarak ülke gençliğinin zihinleri üzerinde korku imparatorluğu kurulmak istendi.

1961 Anayasası ile şekillendirilen , 1982 Anayasası ile iyice tahkim edilen Anayasal Kurumlar diledikleri zaman seçilmiş iktidarlara ayar vermekten, müdahale   etmekten, uyarıları ciddiye almıyorsa iktidardan indirmekten geri durmadılar.

Bazen 367 ucubesini icat ettiler, bazen ülkenin en büyük partilerini kapattılar, siyasi yasaklar getirdiler, kendilerini ilgilendirmeyen her konuda millete, ülkeye ayar vermekten hiç vazgeçmediler.

7.28 Şubat 1997’de yine sahneye çıktılar.

Kendilerini sürekli geliştiren darbeci virüsler modern yöntemlerle yetinmeyip, bu kez post-modern yöntemlerle halkın iradesinin karşısına dikildiler.

Ve ne acıdır ki yanlarına STK, Medya , İş adamları derneği, sendika  diye bildiğimiz halkın seçtiği meşru hükümetin, milletin iradesinin  yanında durması gereken 5’Lİ çeteyi de aldılar.

Bir kez daha hizmet için milletine doğru yaklaşan devlete ayar vererek onu tekrar fildişi kulelere çektiler.

28 Şubatın tahribatı bütün darbeleri geride bıraktı. Gerçekten çok iyi kurgulanmış post-modern yöntemler kullanılmıştı.

Aslında 15 Temmuza ülkeyi 28 Şubat post-modern darbesi hazırlamıştı. Ülkede her darbeden hemen ertesi gün bir sonraki darbenin alt yapısının oluşturulmaya çalışıldığını gördük hep.

8. 27 Nisan taşı farklı yere atarak devletin ve milletin dikkatini başka bir tarafa çekmeyi başardılar. Hükümette kahramanca e-muhtıranın karşısında durdum kahramanlığı ve gururu ile taşın gerçekten nerden geldiğine yoğunlaşma ihtiyacı duymadı.

9. Habur provokasyonu, Oslo süreci,  Uludere saldırısı, gezi olayları, 6-7 Ekim Kobani olayları,7 Şubat, 22 Temmuz Ceylanpınar’da 2 polisin şehit edilmesi, Hendek savaşları,17/25 girişimi yakın tarihimizin artık klasikleşmiş milletin iradesine müdahale girişimleriydi.

Bu girişimlerle zayıflatıldığı düşünülen ülkenin bünyesi artık büyük ameliyata hazır hale gelmişti.

10. Ameliyata hazır hale geldiği düşünülen ülke en büyük ameliyat için düğmeye basıldı.

Bütün bu saydığımız olayların arkasındaki Üst akıl; 1071’de,1176’da,1920’de yapamadıklarını bu sefer kökten gerçekleştirmek, Anadolu’yu Yugoslavya’ya yaptıkları gibi parçalamak 6-7 küçük uydu devletçiklere bölmek istediler.

Ama millet oyunu görmüş, milletin adamının çağrısına uymuş ve oyunu bozmuştu.

Millet kafasını tankın önüne koyarak engellediği darbe girişimi sonrası 5 aylık süreci yaşadık.

Milletin kollarını açıp her tür fedakarlığı yaparak koruduğu devletin şefkatli kollarının milleti sıkı sıkı sardığı bir devlet yapısı acilen oluşturulmalı.

Şu an ki devlet yapısı milleti kucaklamaya uygun değil.

Vatandaş-Halk ayrımı hala devam ediyor.

Devletin bütün birimlerinin gözden geçirilip, en ufak bir darbe virüsü bırakılmamalı.

Bunun en temel ölçüsü ŞEFFAFLIK-HESAP VERİLEBİLİRLİKTİR.

Milletin nazarı GÜNEŞ IŞIĞIDIR.

Güneş ışığının girmediği yerde DARBE MİKROPLARI MUTLAKA ürüyor.

Devlet, daireleri etrafındaki tüm ihata duvarlarını yıkmalı,

Makamlara ulaşımı engelleyen tüm engeller kaldırılmalı,

Sistem tamamen evrime-evolution a tabii tutulmalı.

http://www.aksarayhaberleri.gen.tr/pasli-kamu-yonetiminde-evrim-sart/5812/

Tarihin bütün tecrübesi, insanlığın bütün yönetim birikimi masanın üzerine yatırıp kurduğumuz yeni sistemle ‘YENİ ve BÜYÜK TÜRKÜYE’ yolunda emin adımlarla ilerleyebiliriz.

Yoksa -Allah korusun- bu yönetim sistemiyle gidersek en geç 10-15 yıl içerisinde 15 Temmuzdan daha ağır bir tablo bizi bekleyecektir.

Dün etö, bugün fetö yarın …

İsimler değişse de bir virüs gibi sürekli kendini yenileyen darbeci vesayet mikropları;

Devletin gizliliği, devlet sırrı, devletin mevzuatı, devletin ciddiyeti, devletin haşmeti gibi caf caflı lafların ardına gizlenerek gelişecek, büyüyecek, yayılacak ve en uygun gördüğü zamanda daha önce defalarca yaptığı üzere Kabil ve İblis’ten aldığı tecrübe, cesaret ve referansla kan dökmeye, zulüm üretmeye devam edecektir.

Bizden hatırlatması…

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank