15 Temmuz darbe ve işgal girişimi neticesinde gördük ki, legal görünümlü illegal yapılar toplumun her kesimine, her kurumuna sızarak ve sürekli olarak yurt dışından baş ‘haşhaşi’den talimat alarak ihanet faaliyetlerini zirveye taşımışlardır.
Daha önceki yazılarımda FETÖ’nün kamu bürokrasisi ve devlet mekanizmalarına nasıl sızdığına ilişkin ayrıntılı bilgiler paylaşmıştım. Yazılarım sonrasında birçok yorum ve katkı geldi. Bugün de illegal yapıların STK’lar üzerindeki faaliyetlerinden bahsetmek istiyorum. Bu anlamda STK’ları birkaç sınıfa ayırabiliriz:
1- Finansmanı dış dünya tarafından yapılan ülkemizde yerli işbirlikçilerle iş tutan yabancı menşeili vakıflar, dernekler ve think thank kuruluşları,
2- İllegal yapılar/Terör Örgütleri tarafından yasadışı faaliyetlerini yürütmek ve perdelemek üzere yerli örgüt mensupları tarafından kurulan STK, vakıf, dernek gibi kuruluşlar,
3- Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da her seferinde ısrarla vurguladığı yerli ve milli dernek, birlik ve vakıf gibi diğer STK’lar.
Ülkemizin geleceği açısından yukarıda bahsedilen üç grup hakkında özenli değerlendirmeler yapılarak gerekli adımların ve tedbirlerin alınması gerekmektedir. Günümüzde savaş ve yıkım mücadelesinin ilk adımı STK’ların belirlenen hedefler uğruna faaliyete geçirilmesiyle başlamaktadır.
Savaşlar artık sadece meydanlarla tank ve topla değil, psikolojik harp unsurlarıyla da yapılmaktadır. Bir toplumu teslim almanın, diz çöktürmenin en pratik ve düşük maliyetli yöntemi olarak STK’lar daha çok kullanılmaya başlanmıştır.
Şimdi hep birlikte yukarıdaki üç grup STK’larla ilgili detay değerlendirmeler yapalım;
Birinci gruptaki yabancı menşeili ve dışarıdan finans destekli örgütler genelde toplumun en elit ve yüksek gelir gruplarıyla iletişim kurmaktadır. Yayınladıkları raporlar ve araştırmalarla sosyal, siyasi, etnik, dini mezhepsel temellerimizi dinamitleyecek konularda kritik zamanlarda kritik açıklama ve yayınlar yapmaktadırlar. Aslında yaptıkları iş etki ve lobi ajanlığıdır. Yabancıların bu faaliyetlerine engel olmanın yolu onlarla işbirliği yaparak beslenen yerli işbirlikçilerin deşifre edilmesi ilk yapılması gerekendir. En önemlisi de etki edecekleri alanlardaki zafiyetlerimizin giderilmesi verilecek en iyi cevaptır.
İkinci gruptaki örgütlenmeler ise yerli görünmelerine rağmen tamamen yabancı devlet ve istihbarat örgütlerine hizmet eden yapılardır. En tehlikeli yapılar da bunlardır.
Yerli görüntüleri nedeniyle halk tabanından ve devlet erkinden zaman zaman destek görmektedirler. Genelde bu örgütlerin vitrindeki faaliyet ve amaçları ile arka plandaki hedefleri çok farklıdır. Bu tür oluşumlar genelde ideolojik veya etnik bazen de dini hüviyete bürünerek kendilerini gizlemeyi başarırlar. Bu yapılar FETÖ örneğinde açık bir şekilde görüldüğü üzere yabancılara hizmet ederken milletin imkânlarını kullanırlar ve gözümüzün içine baka baka millete ihanet ederler. FETÖ’ye bağlı dernek, birlik, STK ve legal ve illegal tüm örgütler tamamen her türlü bilgi ve mali imkânı dış odakların hizmetine sunmakla meşgul olmuşlardır.
Üçüncü gruptaki STK’lar üzerinde daha fazla durulması ve destek verilmesi 15 Temmuz’dan sonra daha da önemli hale gelmiştir.
Yerli ve milli STK’lar milli birlik ve beraberliğimizin, ülke güvenliğinin teminatıdır. Bu kuruluşların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. Ancak geldiğimiz noktada bu kuruluşlarımız da büyük tehlike altındadır. Önlem alınmaması durumunda illegal yapıların bu kuruluşlara da sirayet ettiğini, buralarda kendisini saklamaya çalıştığını izliyoruz. İllegal yapının özellikle kripto elemanlarının sızma girişimleri 17/25 Aralık sonrasında zirve yapmıştır.
Kripto elemanlar hiçbir ahlaki değer taşımadıkları için bukalemun gibi bulundukları ortama uyum sağlamaktadırlar. Genelde vatansever Anadolu insanı tarafından kurulan bu yerli ve milli kuruluşların mensuplarının iyi niyeti ve temiz yürekleri bu sızmayı kolaylaştırmaktadır.
Kriptolar gizli hedeflerine ulaşmak ve daha rahat çalışabilmek amacıyla en aktif ve fedakar bir mensup gibi hareket ederler. Bulundukları kurumda kimseyle kavga etmezler kötü olmazlar. Herkesin en iyi yumuşak huylu ve saygılı arkadaşı olurlar. Bu davranış biçimleri onları bulundukları kurumda hiyerarşik olarak kısa sürede daha yukarılara taşır. İnceden inceye bulundukları STK’nın DNA’sı yani misyonunu sulandırmaya, kurumu ehlileştirmeye ve milli duruşlarından uzaklaştırmaya çalışırlar. Kurum içindeki birçok üye bunu hissetmez bile. Kriptolar sızdıkları STK’larda, kuruluşlarda belli sayıya ve güce geldiklerinde yönetim kademelerindekilerin birçoğu artık kriptodur. Maalesef kamuoyunda bilinen birçok STK’da bu sorun vardır. Toplum nezdindeki itibarlı bu kuruluşlar milli konularda gayri milli davranmaya başlarlar. Bu süreçte deşifre olmaları epey süre alır. Deşifre olduktan sonra STK’yı ilk terk eden ve kurumu ilk imha edecek tekmeyi vurarak ayrılıp sızmak için başka bir STK’nın yolunu tutmuşlardır bile...
Milli kuruluşlardan kriptoları ayıklamak çok zordur. Bu nedenle bu kuruşların milli tavır taşıyan yöneticilerin çok dikkatli olması gerekir. Her başvuranın üyeliği kabul edilmemeli, referans sistemi sıkı sıkıya uygulanmalıdır. Bu aşamada ülkemizin milli ve yerli, vatansever kurumlarından olan “Milli irade platformu” üyesi STK’lara bu anlamda büyük iş düşmektedir. Platform üyesi STK’lar bizde olmaz dememeli kendi içlerinde gerekli temizlik için gereken titizliği göstermelidir. Bu anlamda duygusal ve iyi niyetli davranmaları memleketin hayrına olamayacaktır. Bir daha 15 Temmuz ihanetini yaşamamak için hiç değilse buraların sağlam tutulması gerekmektedir.