1453 Filmi
Filmi yeni izledim.
Tahminlerimde pek yanılmadığımı gördüm.
Tahminlerdeki isabetim, benim iyi bir sinema sanatı bilincine ve öngörülerine sahip olduğumdan dolayı değil, tamamen toplumumuzun tarihle kurduğu sorunlu ilişki biçimine dair bildiklerimden (neyi, ne kadar biliyorsam) kaynaklandı.
Sinema sanatının senaryosundan, kurgusuna, hikâyesinden tekniklerine ve gerçeğin sinemadaki aldığı biçimlere dek tüm olabilirlilikleri dikkate almak gerektiği kanısındayım. Örneğin bir tarihi olay, bir olgu olduğu gibi sinemada hatta romanda yer almaz. Senaryoya yeni tipler girebilir, bir hikâye, birden çok hikâye aksı üzerinden ilerleyebilir ve sinema sanatındaki görsellik ve ‘mutlak’ hareket gereği bazı konular/kişiler abartılabilir. Ve sinema, propagandaya, reklama en açık bir sanat koludur.
Bütün bu durumlara ve bunun gereği olan marjlara dikkat edilerek bir filmin eleştirisinin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Böylesi daha ahlaki, ideolojik darlıklardan/körlüklerden uzak ve daha isabetlidir.
Hemen belirteyim ki, bu filme gidiniz. Özellikle öğrenci kitlesi filme ilgi gösteriyor ve bu ilginin devamını diliyorum. Her şeyden önce film vesilesiyle bu İstanbul’un fethi meselesi, daha çok kişi tarafından konuşulur oluyor. Hiç değilse yüzeysel konuşmalar alanında bile yaygınlaşan bu konu üzerinde bir kısım insanlar gerçeğin peşine düşerler de, konuya ilişkin az sayıdaki olabildiğince doğru kaynakları okurlar. Örneğin bu vesileyle kuşatma sırasında Konstantinapol’de yaşamış tarihçi ve İmparator Konstantinos’un bir tür özel kalemi ve fetihle ilgili birkaç sayfa da yazmış olan Yorgios Francis’in adını duyacaklar. Belki de gidip kitabını alacaklar. Ve diğer tarihçilerin kitaplarını okuyacaklar. Örneğin kesinlikle Nedim Gürsel’in “Boğazkesen” romanını okusunlar. Filmde birçok enstantenin o kitaptan alındığını göreceklerdir. Kısacası bu filmin bir merak uyandırması bile iyidir.
Filmin yapımcısı çok paralar kazanmak için falan yöntemleri kullanmış vs. Varsın kullansın, çok da paralar kazansın. Aynı şeyleri Amerikan sineması bol miktarda yapıyor.
Ben işin bu kısımlarında ve filmdeki bazı olgusal yanlışlarda değilim. Eğer filmdeki olay ve olgu örgülerinin tarihi gerçekliklerle (tabi o gerçekler ne kadar biliniyorsa) ilişkisi açısından bir eleştiri yapılması gerekirse, onlarca sayfa yazı çıkar ortaya.
Ancak çok kısa birkaç bilgiyi yazmayı gerekli görüyorum.
Kohstantinapol, 1453 yılında ortalama 40 bin nüfusa sahip, köhnemiş ve Bizans’ın bir ada konumunda kalmış son parçasıydı.
Ortodoks-Katolik çekişmesinden dolayı Katolik dünyası Bizans’a yardım etmemiştir. Filmde bu durum yeterince anlatılıyor. Ancak bir gerçek daha var: Katolik dünyası kendi derdinde ve özellikle Cenevizliler ile Venedikliler dünya ticaretinin hâkimi konumunda oldukları için çıkarları onları savaşa değil, Osmanlı ile barışa zorluyordu.
Bizans’ı güçlü kılan olgu, dünyanın en sağlam ve güçlü surlarına sahip olmasıydı. Fatih Mehmed’de bu gerçeği bildiği için büyük toplar döktürdü. Bizans askerlerinin sayısı 6 bini geçmiyordu. Şehrin savunmasına yardım eden yabancı asker sayısı da en fazla 2500 kişidir. Bizans’ın gücü toplam 8.500 askerdi. Osmanlı ordusunun sayısı hakkında 150 bin ila 250 bin arasında bir sayı verilmektedir.
Top ustası Macar Urban, parayı kim çok verirse onlara top döken bir ustadır. Ortaçağda böylesi spesifik meslek ve zanaat sahipleri kendilerini beylere, krallara, padişahlara kiralarlar. Urban önce Bizanslılara gelmiş ve top önerisini yapmıştır. Ancak Bizans artık savunma konumunda bir devlet olduğu için Urban’ın önerisini gereksiz görmüş ve biraz da para vermek istememiş olabilir. Urban’da kendini Osmanlı’ya kiralamıştır. Öyle filmde anlatıldığı gibi bir Osmanlı sempatizanı değildir. Era hikâyesine girmeyelim daha iyi.
Kuşatma sırasında Osmanlı saflarında Hıristiyan askerler de vardır. Özellikle Lağımcılar sınıfının ustaları Sırplardan oluşmaktadır. Fatih Sultan Mehmed, Sırp krallığını bazı yükümlülüklere bağlamıştır. Filmde görülen o fedakâr ve korkunç tehlikeli işi yapanların tümü Müslüman/Türk değildir ve onların bir kısmı Sırplı Hıristiyan askerlerdir.
Devam edeceğiz.