12 Eylül Sonrası Politikacılardan Beklediklerimiz
12 EYLÜL SONRASI POLİTİKACILARDAN BEKLEDİKLERİMİZ
12 Eylül sonrası politikacılardan beklediklerimiz var.Partiler rasyonel politika yürütsün. Vatandaşa yapamayacaklarını vaat etmesin.
Televizyonların karşısına geçip, başkalarını suçlayarak, karalayarak konuşmasın.
Herkesin yaptıklarıda, konuştuklarıda, vaat ettikleride internet ortamında kullanıcılara bir tık kadar yakın. Artık kimse vatandaşı kandıramıyor. Kandırdığını sananlarda sonunda gülünç duruma düşüyor.
Halkımız milletvekillerini meclise, milleti adına düşünsünler, araştırsınlar, güzel şeyler yapsınlar diye gönderiyor.
Orada kavgayı, küfürleşmeyi, hakaret ederek konuşulmasını istemiyor. Bunu yapanlarıda tasvip etmiyor.
Aklı başında, örnek şahsiyet olması gereken insanlar mecliste birbiri ile kavga ederse, küfürleşirse çocuklarımız ve cahil insanlar sokakta ne yapmazlar?
Mecliste bir konu görüşülürken, milletvekilleri o konuyu araştırarak meclis toplantı salonuna gitmelidir.
Meclis görüşmeleri sırasında gündem için söz alıp gündem dışı konuşmamalı, arzı endam için, egosunu tatmin, televizyonda görünmek için kürsüye çıkılmamalı, kürsüye çıkıldığında gündemi dolduracak kadar konuşulmalıdır.
Konuşulanların millete memlekete faydası olmalıdır.
Grup kararı alınmasının mantığını anlamıyorum. İnsanların iradesi üzerine ipotek koymanın, onu yok saymanın manası olabilir mi? Grup kendi içinde gündemi tartışabilir, görüşler ortaya konabilir ama oylama sırasında herkes kendi inandığı doğrultuda oyunu kullanmalıdır. Demokrasi budur işte.
Parti başkanları ve yönetim kurullarında bulunanlar, milletvekillerini istedikleri herşeyi yapacak insanlar olarak görmemelidir.
Parti başkanları milletvekillerini, ülke gerçeklerini okuyup araştırmaya yönlendirmeli, vekillik vazifesinin en etkili bir şekilde yapılmasını sağlamalıdır.
Politikacılığın iki yüzlülük, riyakârlık, çıkarcılık olmadığını açıklanmalıdır.
Ülkede olan her olumsuzluğun altında milletvekillerinin olmadığını, TBMM Fazilet ve erdem yuvası olduğunu, kötülerin ve art niyetlilerin burada barınamayacağı kamuoyuna ispatlanmalıdır.
Parti başkanlığına, iki milletvekilliği döneminden çok aynı kişi seçilmemelidir. Aynı kişinin seçilmesi, partilerde lider diktası oluşmasına yol açmaktadır. Parti başkanları kendisinden sonra gelecek insanları yetiştirmeli, onlara yol açmalıdır.
Bir kişi milletvekilliğine iki dönemden çok seçilmemeli, yıllar boyu süren milletvekilliği sistemine son verilmelidir.
Mecliste kanunlar, kararlar parti yöneticilerinin isteğine göre değil, rasyonel bakış tarzı ile ülke gerçeklerini dikkate alarak karar altına alınmalıdır.
Partilerin üzerindeki statükonun baskısına, vesayet isteklerine son verilerek; “hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin olmalıdır”
Milletvekilinin parti başkanına kulluk etmesine son verilmeli, vekiller vekâletini aldığı milletinin hizmetinde olmalıdır.
Milletvekili kendi işini değil, vatanın milletin ihtiyacı olan işleri takip etmelidir. Seçilip meclise geldiğinde bunu kendisine prensip edinmelidir.
Meclis; milletvekilinin icraatları ile değer kazandığı, yüceldiği yer olmalıdır. Halen toplumda kasıtlı olarak oluşturulan, her kötülüğün altında milletvekillerinin bulunduğu imajının kalkması gerekir.
Liderler ve milletvekilleri konuşmalarında dokunulmazlıkların kaldırılmasını istemektedir. Bu talepler bile bu olumsuzluğun işaretidir.
Milletvekilleri ülkenin üzerinde dolaşan kara bulutların farkına vararak, bu bulutların dağılması, birlik ve beraberliğin korunması için elinden gelen herşeyi yapmalıdır.
Parti taassubunu bir yana koyarak, önce insan hakları ve ülke menfaatı ilkesi benimsenmelidir.
Kapısını çalan vatandaşa partilisi olduğu için değil, bu ülkenin vatandaşı olduğu için kapısını açmalıdır. Vatandaşın derdini dinleyip, insan hakları ve kamusal çıkarlar ön plana alınarak vatandaşın sorununa çözüm aramaya çalışılmalıdır.
Gelişmiş ülkelerde seçimden seçime parti çalışmaları olurken, günlük hayatta parti konuşulmazken, ülkemizde farklı olarak insanlar her gün parti konuşarak yatıp, parti konuşarak kalkıyorlar. Televizyon ve gazete haberlerinin büyük bir kısmında da parti haberleri yer alıyor.
Bu oluşum partiler arası rakabeti doğurduğu gibi, aynı durumu vatandaşa da aksettirmekte, kardeşin kardeşe particilik adına düşman olduğu “parti taassubunu” doğurmaktadır.
Ülke meselelerine particilik gözlüğü ile bakılıp, birinin ak dediğine diğeri kara demektedir.
Yapılmak istenen işlere particilik adına bakılarak, bir partinin olumlu teklifine diğer parti kendi teklifi olmadığı için karşı çıkıyor.
Olması gereken ise olumlu bir teklife bütün milletvekillerinin sahip çıkması, olumsuz teklife de kendi partisinin teklifi olsa da karşı çıkılmalıdır.
“Ülkemizde artık yeni bir devir başlamalıdır”. Parti taassubu, statükonun baskıları, vesayet düzeninin talepleri bir tarafa atılarak, haklının, doğrunun yanında yer alınmalı.
İnsanlar egolarını tatmin aracı olarak particilik yapmamalı, particilik halka hizmet yarışının vasıtası olmalıdır.
Hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz. Aynı havayı koklayıp, aynı sorunları birlikte yaşıyoruz.
Bu kadar birliğimiz varken basit sebeplerle ayrılık niye? Ayrı olmak niye?
Sorunlarımızı hep birlikte halledelim. Yanlışın karşısına dikilelim. Hırsızdan, arsızdan, ülkemizi bölmek çabasında olanlardan hesap soralım.
Hep birlikte elele tutuşalım, müreffeh bir Türkiye sevdasına koşalım.
Mustafa Yolcu