12 Eylül Hissetmeyen Toplum!
Dünden devam)
…Havada kurşunlar uçuştu. Ölenler öldü. Kalanlar ise fark ettiler ki, kurşun onların "hissetme duygularını" kalbinden vurmuş.
Kurşunlananlar ölmüştü.
Ölmeyenler ise hissetmiyordu.
Ölenler öldükleri için hissetmiyorlardı,
Kalanlar, hayatta kaldıkları için hissetmiyordu.
Hissetmeyen yaşayanların ülkesi olmaya doğru hızla yol aldığımızı, on yıl sonra fark ettik.
Çağlar öncesinde her ailenin bir totemi vardı. Totemini koruyan aile, kendini güvencede ve mutlu hissediyordu. O toteme sahip olmakla bütün kötülük ve belalardan korunacağına inanıyordu. Karşılaştığı bir felaketin, yönetim biçiminden değil de toteme karşı yaptığı bir hatadan kaynaklandığını düşünüyordu. Bu nedenle hata yapmamaya özen gösteriyordu. Özellikle de Tanrıların yeryüzündeki temsilcisi olan kabile reisi veya krala.
Hükümdara hata yapılmazdı.
Hükümdara ve kararlarına karşı olmak, günahların en büyüğü idi.
Hükümdara hata yapanlar beslenemezdi.
Beslenmedi de.
Beslememek için öldürülecek olanların yaşları büyütüldü.
"Çağ Atladık" dedi 12 Eylül'ün en büyük armağanı olan Turgut Özal.
Ama hissetme duyguları öldürülmüş insanımız bu çağın yönünü tayin edemedi.
Bir zaman tünelinden geçer gibi, görünüşte 21. Yüzyıla, yaratıcılık ve anlayışta 15. yüzyıla döndük.
Sanallaştı her şey.
Görmek istemediklerimizi yaşarken, hayal ettiklerimizi ekranlarda izledik.
Örümcek ağları ve çürümüşlük parlatıldı.
Zincirlerimizi kendimiz seçeceğimiz bir demokrasiye sahip olduk.
Zincirleri kırmak aklımızdan geçmiyordu artık.
Gökyüzüne taşınmış olan hak, örümcek kafalılar tarafından insanlara dağıtılıyordu.
Sonra hak'tan da vazgeçip, kömür ve makarnaya tav olduk.
Şimdi insanlarımız mutlu(?).
Hem de çok mutlu(?)
Direnmeyen, teslim olan ve her şeyin nedenini gökyüzündeki hakka bağlayan bir toplum.
21. yy'da, 15.yy'lın anlayışı içinde yaşadığı için, kömür hak'tan daha değerli.
Isınmak için kömüre, doymak için makarnaya.
Yaşamak için, ne özgürlük, ne demokrasi ne eşitlik ne insan hakları (bunların hiç biri karın doyurmaz)
İlle kömür ve makarna.
Böyle bir toplumu yaratan karanlığın kapısını ilk açan Netekim Paşa'ya Ölürse nasıl rahmet dileyeyim.
Sanıyorum Tanrı bile darılır bu rahmet dilemeye.
Yine de ölmesini istemiyorum.
Eğer ona bir şeyler dilemem gerekirse, acılar, felaketler, lanetler dilerim.
Bırakalım, milyonlarca sönmüş hayatı, ölümleri, yitirilmiş gençlikleri, zehir edilmiş çocuklukları sadece Erdal Eren'in ve ailesinin çektiği acıların yarısını onun da çekmesini dilerim.
Yarattığı cehennemin ne olduğunu belki giderayak anlar.
Söylenecek o kadar çok şey var ki.
Son söz tarihin olacaktır…” (BİTTİ)
ATÜTÜRK KÖŞESİ
Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır..
DÜŞÜN-TAŞIN
Hani milliyetin İSLAM idi kavmiyet ne?
AFORİZMALARIM
Bil sadece; özledikçe yaşarım seni…