12 Eylül Ekonomisi: Sebepler ve Sonuçlar
12 Eylül'ün özü, emek-sermaye çelişkisiydi. Sermaye birikimi tıkanmıştı.
Bu, yalnızca Türkiye'ye özgü değildi. Dünyada da üretimde, birikimde durağanlık ve kriz vardı.
Bir ekonomide en tabandaki gerçeği nasıl anlarız?
İki göstergeye bakarak, emek verimliliği ve reel ücretler.
Ülkemizde 12 Eylül 1980 öncesinde emek verimliliği gerilemekte, reel ücretler yükselmekteydi.
Bölüşüm çalışan kesimler lehine gelişmekteydi.
Bir sanayici ve işveren sendikası Başkanı; "1980 öncesinde biz ağladık, işçiler güldü. Şimdi ise, 12 Eylül sonrasında işçiler ağlayacak, biz güleceğiz" anlamında sözler söylemişti.
Nitekim 24 Ocak 1980 Kararları sonrasında, tüm 80'ler boyunca, reel ücretler sürekli düşmüştür. Emek verimliliği ise hep artmıştır.
İşçiler işyerleri için daha çok katma değer üretmişler ancak, kendilerine ödenen reel ücretler devamli gerilemiştir.
Dünyada ise fordist üretim yerine post-fordist denilen ve teknolojik gelişmelere yol açan yepyeni üretim teknikleri çıkmaya başlamıştır.
Kapitalizm bilişim teknolojileriyle ve yeni üretim biçimleriyle kendini yenilemeye başlamıştır.
Dünya genelinde teknolojik atılımlar giderek teknolojik işsizlik yaratmışlardır.
Bugün Avrupa'da bazı ülkelerde yüzde 20'lerde olan işsizlik bizde, yüzde 10'lar seviyesindedir.
Siyasete ve yönetim biçimlerine ekonomik olguların ağırlığından bakmak bilimsel bir yöntemdir.
1980'lerde kapitalizmin krizi yeni liberal çıkışlarla bir ölçüde aşılmış olsa da, 2007 büyük krizi sistemi yeniden altüst eder noktaya taşımıştır.
Krizlerle sermaye birikim biçimlerinin yakın ilgisi-ilişkisi bulunmaktadır.
Yani biz, 12 Eylülü, 2007 büyük krizini, daha temelden anlamak istersek; reel ekonomiye, üretim-istihdam,verimlilik,ücretler, yatırımlar gibi esas göstergeleri incelemeliyiz.
Yoksa,sığ sularda, çokca da karaya çakılarak, yüzdüğümüzü sanır, gerçek bir analiz yapamayız.