10 Muharrem (Kerbela –Aşure) Zulme Karşı Duruşta Bir Milattır.
Peygamberimiz ‘benim hilafetim 30 yıldır. 30 yıldan sonra ısırıcı bir saltanat gelecektir.’ buyurmuştu.
Hz. Ebu Bekir , Hz. Ömer, Hz. Osman . Hz. Ali ve Hz. Hasan’ın (R.anhum ecmain) 6 aylık dönemiyle 30 yıl dolmuş yerini Emevilerin ‘ısırıcı’ saltanatı almıştı.
Cemel olayı; adaleti mahzayı savunan Hz. Ali ve taraftarları ile adaleti izafiyeyi savunan Hz. Aişe ve taraftarları arasında bir içtihat mücadelesi idi.
Sıffin olayı ise; hilafeti savunan Hz. Ali ve taraftarları ile saltanatı savunan Muaviye bin Süfyan ve taraftarları arasında geçti. Başta Hz. Ali , Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Emevilerin Peygamberin hilafetinin saltanata dönüştürmemeleri için canla başla mücadele ettiler. Daha sonrada ehli beytten birçok imam bu mücadeleye devam ettiler.
Bu mücadelede oluş biçimi , yaşananlar ve sonuçları itibariyle 10 Muharrem tarihinde gerçekleşen Kerbela olayı çok ayrı bir yere sahiptir. Yeryüzünde zulme karşı çıkışın , baş kaldırışın en güzel misallerindendir Kerbela.
Emeviler komşu oldukları bizanstan aldıkları babadan oğula geçen saltanatı sistem olarak benimseyerek Müslümanlar arasında bana göre en büyük bid’ati tesis ettiler.
Bu bidatin gelmemesinde en büyük mücadeleyi canıyla ,malıyla ehli beyt verdi. Hilafet insanlara hürriyet , saltanat ise esaret getiriyordu. Bu iki uygulamada İslam tarihinde görüldü.
Hilafet döneminde Hz. Ömer gibi celalli bir devlet başkanına erkek kadın tüm müminler hutbede herkesin önünde hesap sorabiliyor , itiraz edebiliyor iken , saltanat dönemlerinde Kura’n-ı Kerim’in açık bir emri olan ("Vazifem karşılığında sizden ancak Ehl-i Beytimi sevmenizi istiyorum" Şura, 23) ehli beyti sevdiğini ifade etmek en büyük cürüm kabul edilerek insanlar cezalandırılıyordu. 89 yıl süresince Emevi emirleri hutbeden ehli beyte hakaret ettiler. Arap olmayan Müslümanları ‘mevali’ ismiyle tesmiye ederek haraç ve cizye aldılar. Gönül fethinden çok askeri fetihlere yöneldiler.
Bediüzzaman zulmün kaynağı olarak gördüğü , hürriyet ve hilafetin zıddı olan saltanat , İstibdat ve baskıyı anlatırken konuyu Kerbela olayına getirir ve şöyle tarif eder:
Suâl: "Şu pis istibdat ne vakitten beri başlamış, geliyor?"
Cevap: İnsanlar hayvanlıktan çıkıp geldiği vakit, nasılsa bunu da beraber getirmiştir.
Suâl: "Demek istibdat hayvaniyetten gelmedir?"
Cevap: Evet... Müstebit bir kurt, bîçare bir koyunu parça parça etmek, dâimâ kavî, zayıfı ezmek, hayvanların birinci düstur ve kavânîn-i esâsiyesindendir.
Suâl: "Sonra?"
Cevap: Şeriat-ı Garrâ zemine nüzûl etti; tâ ki; zeminin yüzünü temiz ve insanın yüzünü ak etsin, şu insâniyetten siyah lekesini izâle etsin; hem de, izâle etti(asrı saadet). Fakat, vâesefâ ki, muhît-i zamânî ve mekânînin tesiriyle, hilâfet saltanâta inkılâp edip, istibdat bir parça hayatlandı. Tâ Yezid zamanında, bir derece kuvvet bularak, başını kaldırdığından, İmam Hüseyin Hazretleri hürriyet-i şer’iye kılıncını çekti, başına havâle eyledi. Fakat, ne çare ki, istibdâdın kuvveti olan cehil ve vahşet, cevânib-i âlemde zeynâb gibi Yezid’in istibdâdına kuvvet verdi.(Münazarat,s.38)
Bu gün biz Müslümanlar için Muharrem ayı ve özellikle 10. Günü olan Kerbela gününde üzerinde durmamız gereken en önemli konu ; Peygamberimizin benim hilafetim dediği ve tüm insanlıkça kabul edilmiş olan asrı saadette yaşanılan her yönüyle İslami hayat konusundaki benzerliğimiz ve farklılıklarımız olmalıdır.
Bir Müslüman olarak ne kadar Yezit’e benziyoruz , ya da Hz. Hüseyin’in hak ve hakikat mücadelesi için verdiği mücadele mesajının neresindeyiz.
İslam’ın ilk önceliği tüm yaratılmışlar için dünyada zulmün azaltılması ve ortadan kaldırılmasıdır. Her Müslüman zulme karşı gerekirse hayatını ortaya koyarak mücadele etmelidir. Peygamberin , Raşit halifelerin ve başta Hz. Hüseyin olmak üzere ehli beytin en büyük mesajı ve vasiyeti budur.