10 Kasım Güneşi
“Bu gece, dünya üzerinde nerede olmak istersiniz?” deselerdi, “Memleketim Ankara” derdim.
Son nöbet defteri kaydı:
"-saat 09.05. vefat etmişlerdir."
İmza: Prof. Dr. Mim Kemal Öke
Ata’ya saygıyı bir dakikalık saygı duruşuyla, yalnızca artık burada olmadığını düşünüp, bir dakika sonunda da hızlı bir şekilde gündelik işlerimize dönmek zorunda kalıyoruz. Düşünce ve anlayış açısından hakkini vere vere.
'Beni görmek behemehâl yüzümü görmek değildir' vecizini özümseyip, içinde bulunduğumuz durumları sebep-sonuç ilişkisine dayandırarak, 'peki acaba ben kendi adıma, Türkiye adına ne yapmaktayım?” sorusuna cevap ararım her gün.
Atatürk’ün ölümünü;
Her siyasi yanlışta, 10 Kasım'ı yaşıyorum.
Her gün gelen şehit haberleri ile anıyorum. Sınırlarımızı ateş çemberinde gördükçe anıyorum.
Avrupa birliğine girmek için yapılan her tavizde anıyorum.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için Anıtkabir'de düzenlenen törene üniformaları ve kılıçları ile gelen Subayların üstleri Astsubaylar tarafından aranırken, hurafelerle beslenenleri gördükçe, kurulan ülkenin gidişatında, seni anıyor, seni özlüyorum.
Tüm dünyada eşi benzeri olmayan bir saate sahip gün.
10 Kasımda duran trafiği, aynı anda arabasından inip saygı duruşunda bulunan insan grubunu, Atasına elinde çiçek demeti ile koşan çocukları görünce, gözlerimdeki yaşa engel olamam.
Dünyanın hiç bir yerinde, bir lider için, bir devlet adamı için, kendinden istenmeden, zorunluluğu olmadan, saygısı ve büyük sevgisinden ötürü belli bir saatte ne iş yapıyorsa bırakıp saygı duruşunda bulunmaz. Yalnızca kendi içinden geldiği için yapılan bir eylem.
Atatürk’ün Türk insanına güvendiği kadar, Türk insani kendine güveniyor, ben hala inanmaktayım Atatürk’üne Türkiye Cumhuriyetiyle ilgili öngörüsüne. Bir üniversite öğrencisinin anısına takıldı gözüm.
“Üniversitede ilk senemdeydim, hazırlıkta... İlk ders yabancı bir hocanındı. Sınıfta 25 kişiyiz ve neredeyse 25’imizde siyah giymişiz anlaşmış gibi. Hoca şaşkın sınıfa girdi. “Madem 10 Kasım bu kadar önemli neden tatil değil? ”diye sordu. “Atatürk olsa çalışmamızı isterdi. ”dedik. Hocanın öğrenmek istediği çok şey vardı ama hepimizin gözü saatlerinde olduğundan fazla bir şey soramadı. Ve saat 9'u beş geçe sirenler çalmaya başladığında sınıfta duramadığımızı gördüğünde çıkabilirsiniz dedi. O anda İstanbul Bilgi Üniversitesi hazırlık kampüsünün ki o zamanlar taksimdeydi, bütün sınıf kapıları tek tek açıldı içeride ne kadar öğrenci varsa hepsi olanca hızıyla, yabancı hocaların yabancı bakışları eşliğinde merdivenlerden indi ve Taksim Atatürk heykeline doğru gözü yaşlı koşmaya başladı...”
xxxxx
Belki yasadığımız zamanın içimizde uyandırdığı bu ümitsizlik ile en önemli, en sağlam dayanağımız olan Atatürk’e sarılıyoruz. 10 Kasımlar daha bir anlamlı oluyor. Kalplerimizde yaşıyor. Nasıl bir zamandan nasıl bu milleti alnının akıyla çıkarttığını hepimiz biliyoruz. Belki yine yeni yeniden bunun olmasını bekliyoruz. Onun yeniden gelmesini bekliyoruz.
Hiç göremedim. Mavi gözlerine bakamadım. Tarih kitaplarında okuduğum bana uzak kahramanlardan olmadı hiç bir zaman. Öyle bir sevgi yaratıyordu ki bakışıyla, duruşuyla, o minik fotoğraf karelerinde. Kitapların ilk sayfasında “ Ey Türk Gençliği” diye başlayan hitabesi, okullarda tahtaların üstüne asılan portrelerinden ona hayranlık duymamak elde değildi. Cephede paltosuyla görürdüm onu. Bazen ülkü ile bazen elinde tebeşir kara tahta başında ya da Atatürk Orman çiftliğinde yürürken
Her yılın o günü süzülür yaşlar gözümden...
Ve her yıl on kasımda ilkokuldayken atamın büstü yanında izci kıyafetimle, kar taneleri kirpiklerime düşerken tuttuğum nöbet gelir aklıma. Atanın orijinal bozuk ses kaydı çınlar kulaklarımda. Hiçbir belgesi olmayan anlarım. “Bir fotoğraf karesi neden yok?” diye ah ederim. Ya o unutamadığım şarkı sözleri:
"10 Kasım geldiğinde, yerler gökler üşüyor,
Öyle soğuk ki zinde, yeşil yaprak düşüyor.”
Ve şimdi kendimce birleştirip bütün resme bir bakınca yine,
Özlem değil başka bir şey bu...
Büyük Atatürk'ü alıp götüren sarı sonbahar günü... Yetmiş sekizinci yıl dönümünde; ona olan sevgi, saygı ve bağlılığımız hiçbir gücün yıkamayacağı kadar güçlüdür. Nice 78. yılları şükranla anacak, onu her zaman, her yerde sonsuza dek yaşatacağız.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ VAR OLDUKÇA YERİNDE BİR GÜNEŞ BİR PARLAYACAK
Huzur içinde uyu ulu önder
Unutmayacağız, unutturmayacağız seni. Dualarımızda, sevgimizde özlemle anıyoruz…