1 Mayıs Tartışması ve Yeni Gezi Olayı Hevesleri
Marks ile Engels'in ünlü 'Komünist Manifesto'yu yayınladığı 1848'den beri, sosyalistler, proletaryanın temeli gördükleri 'işçi sınıfı'nı 'marksist devrim' için ayaklandırmaya çalışmışlar ve 'zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmadığı'nı söyledikleri işçileri, kendi iktidarları için istismar etmişlerdir. Emek ile Sermaye'nin çatışmasına dayanan marksist ideoloji, 1 Mayıs'a da bu açıdan bakmaktan vazgeçmemiştir.
Lâkin Türk toplumunda işçileri ideolojik bir çatışma için örgütlemek ve kullanmak hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Sosyalist işçi sendikası DİSK'in ve bir kısım CHP'li unsurların bu istikametteki çabaları da boşunadır. Zira işçilerimizi, artık küflenmiş bir 'sınıf mücadelesi' tezi çerçevesinde toplamak ve sevk etmek imkânsızdır.
Diyalektik nazariyenin yanlış varsayımları, 'üst yapı'nın(!) değer yargılarıyla yoğrulan Türk işçisini yönlendirmeye yetmemektedir. Buna karşılık, hemen her 1 Mayıs günü, özellikle İstanbul'da yaşanan çatışmalar ve gerginlikler toplumun huzurunu bozmakta; bundan da en büyük zararı, hiç kabahatleri olmamasına rağmen, işçilerimiz, esnaflarımız ve halkımız görmektedir.
***
Kim aksini iddia ederse etsin, bu iktidar 'işçi dostu' bir iktidardır. Son, 11.5 yıllık dönemde, başta işçilerimiz olmak üzere dar ve orta gelirli insanlarımız için daha önceki dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde sosyal yardımlar ve gelir transferleri yapılmıştır.
Bu dönemde -1923 yılı haricinde- Türkiye'de ilk defa 1 Mayıs 2008 Nisanı'nda Bakanlar Kurulu tarafından 'Emek ve Dayanışma Günü' olarak ilân edilmiş ve kutlanmıştır.
Gene, 22 Nisan 2009'da TBMM'de kabul edilen 5892 sayılı Kanun ile 1 Mayıs resmî tatil ilân edilmiştir. Demek ki, '1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü' AK Parti İktidarı tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu gerçekleri bilerek, Başbakanı, Hükûmeti ve AK Parti'yi işçi düşmanı gösterme gayretleri tek kelimeyle nankörlüktür.
***
1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanması ısrarına gelince, ilk bakışta masum bir talep gibi görünse de yakın tarih hâfızamızı yoklarsak, bu ısrarın ne kadar büyük sorunlara, hattâ felâketlere sebep olduğunu görebiliriz. Bu konuda İstanbul'daki yetkili idarecilerin iyi niyetli ve müsamahalı tutumları -birkaç istisna haricinde- hep istismar edilmiştir.
Sorarım sizlere, her yıl nisanda biz bu tartışmayı ve gerginliği yaşamaya mecbur muyuz?... Üstelik bu defa Taksim Meydanı'na geçen seneki 'Gezi Olayları'nın gölgesi düşmüştür. 'Gezi Olayları'nın, tamamen Türkiye düşmanı çevrelerin bir oyunu olduğunu; buna terörist örgütler ile oportünist CHP militanlarının da katkısının bulunduğunu ve bir kısım halkın da istismar edildiğini artık -hâlâ militanlık heveslisi çevreler dışında- bilmeyen kalmamıştır.
Gezi olayları, Başbakan Erdoğan'ın dirayeti, kararlı tutumu ve basiretiyle atlatılabilmiş ama Türkiye bundan çok zarar görmüştür. Bu arada, dışarıda ve içeride önümüzdeki 1 Mayıs'ı yeni bir Gezi Olayı'na çevirmek için hazırlıklar yapıldığı istihbar edilmiştir. Son seçimlerde apaçık bir yenilgiye uğrayan CHP ve cemaat çevresinin, terörist militanların peşinden giderek 1 Mayıs'ı yeni bir antidemokratik eylem hâline getirmeleri fevkalâde tehlikeli olacaktır (Esasen Cemaat'in siyaset ve kadrolaşmadan el çekerek hizmet ve eğitim çizgisine çekilmesi lâzımdır).
Normal şartlarda 1 Mayıs Taksim'de kutlanabilecektir. Ancak, 1 Mayıs 2014'te buna izin verilmesi düşünülemez.
Başbakan bu konuda sonuna kadar haklıdır. Geçen yıl olduğu gibi, her işçi grubundan katılacak az sayıda temsilciler, Taksim'de bir araya gelerek mesajları verebilir ve yeni açılan her bakımdan müsait meydanlarda kutlamalarını yapabilirler. Türkiye düşmanlarının yeni bir Gezi Olayı'nı sahneye koymasına aslâ müsaade edilmemelidir.qa