1 Mayıs Emeğin Bayramı’nda, Alanlarda Olmak…
Yarın 1 Mayıs… Ve 78’den beri olduğu gibi, yine 1 Mayıs’ta olacağım. Cezaevinde olduğum yıllar dışında her 1 Mayıs’ta meydanlarda oldu. Erzurum’da askerdim. Orada da bir grup arkadaşımızla beraber marşlar söyleyerek, saygı duruşunda bulunarak 1 Mayıs Emek Bayramı’nı kutlamıştık. Yarın yine alanda olacağız. Geçmişe ve geçmişime duyduğum saygıdan dolayı orada olacağım. Beni ben yapan değerler için, emek için, dayanışma için, daha özgür bir gelecek, daha çok demokrasi için, daha adil ve ayrımsız, eşitlikçi bir toplum için, insan haklarının daha çok uygulandığı bir Türkiye için, (1 Mayıs’ta aynı dünya görüşünü paylaşmadığım insanlar da olsa) 1 Mayıs alanında olacağım.
1 Mayıs emeğin bayramında, baharın tam ortasında alanlarda olmak nasıl da kıpır kıpır ediyor insanın içini… Nasıl da coşku yaratıyor, ülkemin geleceği için… Nasıl da umut artıyor, baharla birlikte…
Okul temel atma törenlerinde,
nerede çocuk sesleri?
Dün Esenyurt’ta bir okulun temeli atıldı.
Okulu yapan işadamının ve Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu’nun heyecanını anlayabiliyorum.
Nedense bu tür temel atma törenlerini sıcaklıktan uzak görüyorum.
Sıcak bir hava yok.
‘O sıkıcı ve daraltıcı törenlerden daha farklı yol ve yöntem bulunmalı’ diye düşünüyorum.
Okul temeli atılıyor, ortalıkta çocukların cıvıl cıvıl sesleri yok.
Resmi, sıkıcı ve bildik törenler…
Bildik aynı konuşmalar…
Çocuklar konuşsa…
Çocuklar anlatsa içlerinden geldiği gibi…
Eğitimden ne anlıyorlar?
Yeni bir okul onlar için neyi ifade ediyor?
Ve tabi ki, ellerine konuşmalar tutuşturulmadan…
Ne güzel olurdu…
Ve daha anlamlı değil mi?
Yarış atlarına
dönüştürmesek çocuklarımızı
Daha çok okul yapılsın ve daha çok sınıf…
Tamam, çocuklar 20’şer kişilik sınıflarda okusun… Ancak hocaların kalitesi de, eğitimin kalitesi de artırılsın…
Yetmez!..
Eğitimin; çocukların yaratıcılığını ortadan kaldıran kabalığı da ortadan kaldırılsın.
Ve geleceğimiz olan çocuklarımıza, geleceğin eğitim diliyle öğretebilsek gerekenleri…
Onları eğ(en), onları it(en) dili ve zihniyeti terk edebilsek… Çocuklar hem çocuklarını yaşasalar; hem de eğitimi daha eğlenceli öğrenseler…
Yarış atlarına dönüştürmesek, onların insan olduğunu bilerek, onları bugünden eğmesek ve itmesek değil mi?
İçten olanlara teşekkürler
Yaptıkları yatırımlar vergiden düşürülmeseydi, yine yaparlar mıydı katkıları, aynı yatırımları, aynı okulları?..
Hayırsever yurttaşların katkısı, hayırsever işadamlarının katkısı vergiden kaçmak için olmasa…
Belediye başkanlarının baskısıyla yapmasalar eğitim kurumlarını…
Daha içten olsalar değil mi?
İçten olanlara kocaman bir teşekkür…
Yapmak zorunda kalanlara ise;
Kocaman bir ayıp!..
Son söz: Belediye başkanları iyi ki; gönüllü ya da gönülsüz okul yaptırıyorlar..
Yoksa;
Halimiz nice olurdu?..