”Fakat Uşaklığı Öğretemedim”(ıııı)
Saygıdeğer okurlar, sizde bizde okumaktan imtina eden bir toplum olduğumuzu çok iyi biliyoruz. Bütün bu okuma tembelliğimizin üstüne birde nereye hizmet ettikleri bilinmeyen birçok ulusal bazda yayın yapan aptal kutusu televizyonların mantar misali çoğaldığı ülkemizde, sayın hocamızın yazısını bir değil, birkaç kez okuyun ve dilinizin döndüğünce her fırsatta daha çok insana anlatarak herkesin okumasına katkı sağlayın ki ülke ve insanlar olarak ne konumda iken ne duruma düştüğümüzü ve düşürüldüğümüzü en ince teferruatına kadar gayet güzel özetleyen ve dört bölümden oluşan değerli hocamız Prof. Dr. Ramazan Özey beyin Türk Milleti Uşak Olur mu? Başlığı altında yazıp yayınladığı makalesinin 4. ve son bölümünü de ilk üç bölümü ile birleştirerek okuyup değerlendirelim ki ülkemiz ve insanlarımız üzerine iç ve dış mihraklarca oynanan ve oynanmaya devam edilen çirkin oyunlar çok daha iyi anlaşılsın ve pusulamız şaşmasın!
Bu şekillenme süreci içinde, Bağımsız Türk Dünyası’na Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti de katılmış olacaktır. Ve işte o zaman, Atatürk’ün ideali ve ülküsü gerçekleşmiş olacak ve Türk Dünyası Birliği gerçek anlamda kurulmuş olacaktır.
Kendinizi Türklere Emanet Edin
16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine Hıristiyanlığın şövalyesi unvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:
“Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus'a yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler” diyerek nasihat etmiştir.
Lozan görüşmeleri sırasında İngiliz Başvekili Lloyd George'nin: “Türklerin, şimdi hak istedikleri Anadolu'da nesi var? Orada medeniyet vesikası olarak ne kalmışsa Yunan'ın, Roma'nın, Bizans'ındır Türklerin Anadolu'daki evleri sazdan ve kerpiçten harabelerden ibarettir. Şimdi böyle bir âlemi veya onun güzel parçalarını Türklere nasıl bırakırsınız?” demesi üzerine henüz aklını ve vicdanını yitirmemiş bir batılı düşünür olan Eugene Pitard ın Cenevre'nin ünlü bir gazetesinde Lloyd George'a cevap olarak: “Efendiler, Konya'daki İnce Minare'nin kapısı ile, İstanbul'daki muhteşem Süleymaniye'nin kubbelerini yapan millete karşı böyle söylenemez. Haddinizi biliniz...” diyerek gerçeği tam yansıtan bir cevap vermiştir.
Bu Millete Uşaklığı Öğretemedim
İngiliz Kralı VIII. Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Atatürk, ziyafetten önce:
“Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz.” dedi.
Sonunda İngiliz sofra merasimini bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam, Kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:
“Sizi tebrik eder ve size teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim” diyerek memnuniyetini bildirdi.
Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından
kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a dönerek:
“Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim” dedi. Bütün sofradakiler Atatürk’ün zekâsına hayran oldular. Atatürk garsona da “görevine devam et” emrini verdi.
İşte böyle. Tarihi belgeler, Türk kimdir sorusuna çok ayrıntılı olarak açıklıyor. Burada şu soruyu sormak gerekiyor. “Bugün için dünyada ve Türkiye’de, Tarihi belgelerde tanımı yapılmış, uşak olmayı bir türlü öğrenemeyen, dünyaya yön veren, kimliğini yitirmemiş kaç Türk var? Gerçek Türkler üç adım öne çıksın, denilse, ne kadar Türk öne çıkabilir?” Neyse bu sorunun cevabını okuyuculara bırakmak gerekiyor. Bizim asıl görevimiz, üç adım öne çıkanların sayısını artırmak için, fikir platformunda çalışmak ve gayret etmektir diyor, saygılar sunuyorum.