“Yalaka” Gazeteciler Ve Gazeteler Her Dönemde Vardır
Öncelikle, ‘yalaka’ kelimesinin TDK’daki karşılığından sözederek başlayalım istiyorum: Yalaka: Dalkavuk, arsız, şımarık. Yalaka olmak; Dalkavuklaşmak, arsızlaşmak. Yalakalık: Yaranmak amacıyla aşırı derecede övgüde bulunma işi. Yalakalık etmek amacıyla aşırı derecede dalkavukluk etmek. TDK’Ya göre, “Yalaka”lık, “yalakalar” için verilen karşılık bu, TDK’nın Türkçe sözlüğünde.
YALAKA GAZETECİLER VE GAZETELER
Gazeteciler arasında, gazeteler arasında dalkavukluk yaparak, yalakalaşmışların sayısı her dönemde fazladır. Bu genel görüntü, gerek yaygın basının merkezlerinde, gerekse, Anadolu Basını içinde, il, ilçe ve beldelerde yayınlanan gazeteler-gazeteciler arasında da sıklıkla görülür. Burdur ilimiz merkezinde günlük ve ofset tekniğiyle yayınlanan “Burdur” gazetesinin 20 Şubat 2008 tarih ve 17 bin 996 ncı sayısının ilk sayfasında başyazı niteliğinde, tramlı sütun içinde verilen bir yorum-haber vardı. “Kamuoyuna” duyuru mahiyeti taşıyor, “Yalaka basını kim sevmez ki?” başlığı ve sorusuyla sesleniliyordu. Bir tesadüf olmasa gerek ki, Hasan Türkel Burdur gazetesinin aynı sayısındaki köşesinde, “Gazeteci olmak” başlığı altında, gazetecilikle ilgili hatırlatmalar yapıyor, örnekler veriyordu.Önceleri de farkına varmaya başlamıştım ama, Burdur gazetesindeki bu gazetecilik ve basın mensubu olma özellikleriyle ilgili hatırlatmalardan sonra anladım ki, Burdur basını içinde, çalışanlar arasında, muhabirler arasında sıkıntı yaratan değerlendirme farklılıkları var.
YALAKA BASINI KİM SEVMEZ Kİ?
Bu başlık altında, Burdur gazetesi imzasıyla verilen, yayınlanan değerlendirme ve açıklama: “Demokrasilerin sekteye uğrayıp, gazetemizin yayın hayatının durdurulduğu dönemler hariç, gazetemiz her türlü baskıya karşı hiç boyun eğmeden, bildiği doğrularla yoluna devam etmiştir ve edecektir de. Hakkımızda açılan davalar bile, gazetecilik mesleğimizde onur duyacağımız beraatlarla sonuçlanmıştır. Gazetemiz hatır için kimsenin yanında olmadığı gibi, hatır için de yapılanların karşısında olmamıştır” diye başlıyor.Yalaka basın hakkında da açıklama yapılıyor: “Yalaka basın; gazeteciliğin haricinde herşeyi yapandır/Kişiliğinden ödün vermiştir/İki kuruş için kendini satmıştır/Halkın menfaatleri yerine birilerinin kulu, kölesidir” diye devam ediliyor.
BASINIMIZIN BAŞAĞRILARI
Ankara, İstanbul ve İzmir basını başta olmak üzere, Anadolu basınına doğru yansıyan genel görünüm içinde, yüzlerce yalaka gazeteci, yüzlerce yalaka gazete vardır. Onlar ‘ibrik’ taşımakta, el-etek öpmede usta ve tecrübelidirler.Türkiye’de en kolay mesleklerden birinin gazetecilik olarak kabul edilişi gibi bir yanlışlık kendini her zaman göstermiştir, göstermeye devam etmektedir. Büyük merkezlerdeki gerçek muhabir ve gazetecileri bir kenara bırakırsak, koyarsak; öyle bilgi ve görgü eksikliği içinde olanlar vardır ki, Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Bakanların vd. basın toplantılarında soru sorarken, salonda gülüşmelere neden olunanların sayısının az olmadığını yakınen bilenlerdenim.
İllerimizde yayın yapan gazetelerin bazılarında muhabir, yazar olarak çalışanlar, hatta gazete sahibi olanlardan bazılarının “yalakalık” içinde sürekli takla attıklarını, vali, belediye başkanı veya öteki yetkililer karşısında canbaz gibi davrandıklarını söylemekten hicap duyduğumu kaydetmeyelim. Filan makama, filan yöneticiye şirin görünmek için, hep lehte haber yapan, eleştiriyi-uyarıyı rafa kaldırıp, haberlerinin yanında birde yorum getiren yalaka ve yağdanlıkların sayısı az mıdır?
Ama, Burdur gazetesi gibi, “kimsenin yalakası olmaya niyetimiz olmadığını kamuoyu ile paylaşırız” diyenlerin, diyebilenlerin sayısının az olduğunu biliyoruz. Yalakalıkla fazlalar içinde olmaktansa, dimdik, kalemini satmadan az’lar içinde yeralmak daha şerefli, daha gurur verici değil midir?