“Rantçı Ankara”!…
Rahmetli babam “oğul boğulursan büyük gölde boğul” derdi. Gerçi bu atalar sözüdür, lakin bunu rahmetliden çok sık duyduğum için onun sözü zannederdim. Rahmetli yaşamını küçük şehirlerde değil büyük şehirlerde sürdür mealinde söylemişti.Fakat biz yine de dizinin dibinden ayrılmadık.
Ne yalan söyleyeyim üniversite öğrenimimi İstanbul’da görmeme rağmen hiçbir zaman oraları özlemedim.
Ama; Televizyonlardaki programlarda arz-ı endam eden yazarları gördükçe rahmetlinin sözünü kaile almamanın pişmanlığını duymuyor değilim. Öyle ya magazin yazarından- sanatçılarına, politikacısından siyaset yazarına kadar aşağı- yukarı bütün aktörler merkezden, yani ya Ankara’dan yada İstanbul’dan.Anadolu’nun kuzeyinden- güneyine,doğusundan-batısına en ücra köşesine kadar onlar bilirler.Taşradakilere gerek yoktur,zira her şeyin en iyisi onlardan sorulur.
Ankara’nın ve İstanbul’un bir adım dışı onlar için taşradır, cahildir, fukaradır, kendi seviyelerine gelmeleri için kırk fırın ekmek yemeleri gerekir. Aşağı yukarı her konuda ve alanda kendi tekellerini kurmuşlardır.
Her şeyin kendi tekellerinde olması için ( pasaport konusunda olduğu gibi) çeşitli bahanelerle Ankara’dan yönetilip, yönlendirilmektedirler. İstisnasız bütün resmi kurumlar tüm yetkileri kendi uhdelerinde toplamışlardır. Taşra ile aralarında bölgesel yetkili kurum oluşmasına izin vermemişlerdir.
Neden böyledir;
Gerekçe “ülkemizin bütünlüğü için bu gereklidir”. Acaba gerçekten bu doğrumudur? Yada esas neden tüm güçleri elinde bulundurarak ve çeşitli kanunlar ve kurallarla değişmez otoriteyi temin etmek için olamaz mı?
Mesela partilerimiz,…. liderin bir işaretiyle ilçedeki seçilmiş yönetim alaşağı edilmiyor mu, veya tüm milletvekillerini kendisi belirlemiyor mu? Peki,adem-i merkeziyetçiliğin olduğu bir sistemde demokratikleşme olabilir mi?
Her ne kadar rahmetli Turgut Özal’lın bir nebze başarabildiği ticaretin ve sanayinin Anadolu’ya yönlendirilmesine rağmen hala İstanbul ve çevresinin mutlak otoritesi kırılabilmiş değildir.
Acaba Turgut Özal’ın ekonominin Anadolu’ya yönlendirilmesi olmasa idi AKP’nin reform çabaları başarıya ulaşabilir miydi?
Eğer gerçekten demokratikleşme isteniyorsa ekonominin Anadolu’ya yayıldığı kadar, bürokratik ve siyasi yetkilerin Anadolu ile paylaşılması gerekir.
Bunlar gerçekleştirilmediği sürece bize demokratik açılım diye sunulan şeylerin, aslında biz taşralılara Ankara’dakilerin rant kavgalarından öte başka bir şey ifade etmeyecektir.