“İstibdat Kumpanyası” Üzerine…
Türkiye’de yerli tiyatro oyunlarının azlığından yakınırız hep… Aslında bu yakınmamızda haklılık payımız da yok değil. Zira bugüne kadar oynanan tiyatro oyunlarına baktığımızda kahır ekseriyetlerinin yabancı yazarların kaleme aldığı oyunlar olduğunu görürüz. Bu aslında Türkiye gibi büyük ve köklü bir devlet için kelimenin tam anlamıyla ayıptır. Fakat şu da bir gerçek ki ülkemizde tiyatro oyunu yazarlığına pek rağbet edilmiyor. Bu yüzden de içerik bakımından kaliteli oyunlar pek yazılmıyor. Sıradan bir oyunun sahnelenmesi de sanat adına zaman kaybıdır. Yapılması gereken şey, gençleri tiyatro metni yazarlığı konusunda teşvik emek, genç yazarların mevcut oyunlarını sahnelemektir.
Geçenlerde Trabzon Devlet Tiyatroları’nda genç tiyatro yazarlarımızdan biri olan Uğur Saatçi’nin “İstibdat Kumpanyası” adlı oyununu seyrettik. 1986 doğumlu olan Uğur Saatçi, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Dramatik Yazarlık Bölümü okumuştur. Bu O’nun Devlet Tiyatroları’nda sahnelenen ilk oyunu… Fakat buna rağmen oyun metnini fevkalade başarılı ve etkili buldum. Bu oyundan hareketle ‘tiyatromuz iyi bir kalem daha kazanmıştır’ diyebiliriz. O’ndan bundan sonra yeni oyunlar, başarılı senaryolar bekliyoruz. Gençlerimizin de bu yolu takip ederek birbirinden güzel oyunlar kaleme alabileceklerine inanıyorum.
“İstibdat Kumpanyası” adlı oyun Sultan 2. Abdülhamit Dönemindeki baskıları anlatıyor. Bilindiği gibi o dönemde iyice zayıflayan ve hızla çökmekte olan Osmanlı Devleti’nin ayakta kalabilmesi için devlet idaresince bir kısım kısıtlamalarda, sansürlerde bulunulmuştur. Bu tiyatro da sanata uygulanan sansürü abartılı bir dille anlatıyor. Tiyatro şu sözlerle başlıyor: “Hikâyemiz odur ki/1876 senesi/Sultan Abdülhamit tahta çıktı /bir yaz gecesi/İktidarın büyüsü/Kaybetmenin korkusu/Böyledir işte İstibdat Döneminde/bir tiyatronun öyküsü…” Bu sözler oyunun içeriği hakkında seyircileri bilgilendiriyor.
Tarih bilgilerimizi yokladığımızda Sultan II. Abdülhamit’in (1842–1918) 1870’den başlayan ve padişahlığı süresince süregelen mutlakıyet rejimine “İstibdat Devri” denildiğini hatırlarız. İstibdat Devri, Meclis-i Mebusan’ın süresiz kapatıldığı 13 Şubat 1878’den, II. Meşrutiyet’in ilanına, yani 23 Temmuz 1908’e kadar devam etmiştir. 30 yıl 5 ay 9 gün devam eden bu zaman içerisinde II. Abdülhamit bir kısım özgürlükleri baskı altına almış, Meclis-i Mebusan’ı süresiz olarak kapatmıştır. Basın özgürlüğünü kaldırarak ağır sansür uygulamıştır.
‘İstibdat’ sözcüğünün TDK Sözlüğü’ndeki karşılığı “Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk, despotizm” dir. Genç tiyatro yazarı Uğur Saatçi’nin kaleme aldığı bu oyun, istibdat döneminde tiyatroyla devrim yapıp padişahı alt etmeyi düşünen maceraperest bir Osmanlı paşasının, tıpkı Abdülhamit gibi uzun burunlu oyun kahramanı Cyrano de Bergerac’ı sahneye taşımasıyla başlayan korkulu bir devrim girişimini anlatır. Söz konusu bu oyun tarihî gerçeklerden yola çıksa da çok abartılı bir komedidir.
‘cadlı oyunu Barış Erdenk yönetiyor. Barış Erdenk, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Oyunculara gelince hepsi de birbirinden başarılı… Neticede ekip ruhunu yakalayarak çok iyi bir oyun çıkarmışlar ortaya. Fakat oyunun iki buçuk saat sürmesi, müzikal bölümlerin gereğinden fazla uzatılması seyirciyi sıkabiliyor. Bunu da belirtmeden geçemeyeceğim.
Trabzon Devlet Tiyatrosu 2009’da perdelerini ‘İstibdat Kumpanyası’ ile açmıştı. Her şey iyi başlamıştı, başarılı bir sezon geçirilecekti. Fakat ne yazık ki öyle olmadı. Bu oyunda Şeref Paşa’yı oynayan tiyatro sanatçısı Halil Ayan, oyun sırasında hayatını kaybetti. Bu çok acı bir olay tabiî ki… Bir oyuncunun genç yaşta tiyatro sahnesinde ölmesi üzüntü verici… Bu yılki temsilin sonunda sahneye boş bir sandalye getirilip üzerine merhum Sami Ayan’ın fotoğrafı konularak bu genç ve önemli tiyatro sanatçısı anıldı. ‘İstibdat Kumpanyası’ adlı güzel oyunu bizlere sunan başarılı ekibi kutlarken; tiyatromuzun başarılı oyuncularından olan, genç yaşta sahnede kaybettiğimiz merhum Halil Ayan’a Allah’tan rahmet diliyorum.