“Avrat Pazarı”nda Türban
59 Yıldan beri söyler, yazar, şiirlere bile dökerim. Türban, örtü; Allah’ın emridir, inkȃr eden kȃfir olur. Çok sayıda ȃyet, Peygamber hadisleri, örtünmeyi farz kılar, yapmayanları günahkȃr ilan eder. Örtünme Müslüman hanımın fanusudur, onu her türlü tehlikelerden korur. Örtünme bez parçası değil, emrolunduğu gibi kapanmadır.
Örtünmenin farziyatını; sayısız ilim adamı, ȃlim, müfessir, ehl-i dil, kemȃlat erbabı, yeterli ve yetkili kalem, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Kurulu yıllardan beri söylüyor, yazıyor, eserler meydana getiriyorlar. Tabiri caizse, duymayan ve bilmeyen “Sağır Sultan” bile kalmadı. Duymamakta, bilmemekte ısrar eden, bazı akl-ı evvel ve beyinsizlerden başka…
Sapla/samanın birbirine karıştığı kaos asrında, dinin içinin oyulduğu zamanımızda, yeni bir din yaratma(!) gayretlerinin zirveye çıktığı günümüzde¸doğru ile eğrinin, hak ile bȃtılın birbirine karıştığı gerçeğinde¸istismar edilen, rant kapısı haline getirilen, ticarete ȃlet edilen temel değerlerimizden biriz de türban (örtü) dür dersem, karamsar olmam sanırım.
Siyaset arenasında, siyasetçilerin ağızlarında pelesenk haline gelen, alaylı/kalaylı merasimlerde rozet takanların sayıları çoğalırken, örtü gerçek manada yere düşürülmüş, kaldırılmayı beklemektedir.
Hiroşima’ya atılan atom bombasından daha etkili, iz bırakan, öldüren, yaralayan, hasta düşüren, beyinleri felç eden televizyon yayınlarının verdiği zararlar, karanlıklarda kaybolan ve ışık arayan bir neslin haline bir bakın…
Reyting uğruna edep ve hayanın, iffetin, mahremiyetin payımal olduğu gerçeğinde, televizyonlarda “Avrat Pazarı” sayıları gırla gidiyor. Her kanalda bir program, her programda bir rezalet ve ahlaki anarşi kargaşası doludizgin, RTÜK hȃla uykuda…
Buraya kadar tamam; herkes imanı kadar yaşar, ilmi kadar söz söyler, ahlakı kadar davranır, cürümü kadar yer yakar. Hükmeder, kendine göre karar verir ve ahkȃm keser.
Yazımın başlığında belirttiğim gibi, bu pazarlarda türbanın işi ne, kim bunlar?
Osmanlının Dibȃcesi Bursa’da kurularak yayın yapan, çeşitli zikzaklardan sonra yön değiştiren ve CUMHURİYET Gazetesine satıldığı söylenen bir televizyonda saatlerce devam eden bir avrat pazarında sergilenin türbanlı kadınlardan bahsediyorum.
Evlenemeyen, evde kalan, birkaç evlilik yapan, boşanan, atılan, ‘ata atsan at yemez, ite atsan it yemez’ hale gelen süpürge misali bir kenarda kalan, psikolojik depresyonlar geçiren problem kişilerin katıldığı bir avrat pazarından…
Türkiye’de ailenin çöktüğü, kutsal analık müessesesinin ne hallere geldiği, ahlaki değerlerimizin nasıl peşkeş çekildiğini görmek için, bu tür programları izleyin ve ibret alın,halimizi görün…
Katılanların otellerde konaklandığı, beslendiği ve kapalı kapılar arkasında bilmem neler yapıldığı, her gün birkaç saat süren programa katılan türbanlı, örtülü, boya çanağına düşmüş avratları seyrederseniz, din adına kahrolursunuz… Örtü adına utanır, Müslüman olarak yere girersiniz…Araba, ev, takı, villa, çiftlik, altın, daha neler neler vaat edilen madde sefaletinin,ahlaksızlaşan ve edebi yerlere seren konuşmaları ve hareketlere dayanabilirseniz…
Türkiye’de bir yıl içinde boşanan ailelerin sayısı; korkutan, ürküten ve çıldırtan bir sayıya ulaşmış, gelecek için tehlike çanları çalmaya başlamıştır.
Bu tür yayınlar, çöküşü körüklemekte, sayısız aile yıkılmakta, boşanmaktadır. Kadın bir meta haline getirilmek istenilmekte, çıplaklığı şehvet pazarlamasında kullanılmaktadır.
Aileden sorumlu Devlet Bakanlığımız, iktidar hükümeti, savcılar, sivil toplum örgütleri. RTÜK, Cumhurbaşkanlığı ve vatansever insanlar; kanunlar çerçevesinde bir şeyler yapmalı, yıkımların önüne geçilmelidir. Yoksa gelecek daha kötü olacak, hançerler bize, bağrımıza saplanacaktır. Aile düzeni ve avradını koruyamayan bir millet, yok olmaya mahkumdur.
bozulmamıs bir tek aile yapımız vardı o da elimizden giderse vay halimize
Mayıs 24th, 2011 at 23:40