«Tayyip’siz bir AK Parti, Baykal’sız bir CHP koalisyonu»
18 Mayıs tarihinde Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı seçilirse büyük bir senaryonun hayata geçirilebileceğini ve 'Baykal'a yönelik yapılan operasyon sadece parti içinden yürütülen bir operasyon değildir' diyerek 'Büyük bir senaryoda ben yazayım' ara başlıklı yazımda senaryolarımı şöyle sıralamıştım.
1- Anayasa mahkemesi, değişiklik paketini ret eder.
2- AK Parti'ye yönelik kapatma davası açılır.
3- AK Parti kapatılır ve parti içersinden yaklaşık 20 ile 30 kişi yasaklı hale gelir.
4- Erken seçimler yapılır.
5- CHP, AK Parti koalisyonu kurulur. Büyük değişimler gerçekleştirilir.
6- CHP ve MHP koalisyonu gerçekleştirilir ve yine büyük değişimler gerçekleştirilir. Geçmişle devri sabık yaratılmaz.
7- CHP tek başına iktidar olur. Reformlar aynen devam eder. Türkiye AK Parti'nin bugüne kadar yürüttüğü politikaların daha ilerisinde politikalarla küreselleşme sürecinde dünyadaki yeni merkezlerden biri olur.
8- AK Parti yine iktidar olur. Ancak bugünkünden daha güçlü bir CHP olmadan TBMM'de istediğini gerçekleştiremez. Türkiye daha büyük mutabakatlara doğru yönelir.
Göksel'in gündeme getirdiği senaryo gerçekçidir
Pazar günü Haber Türk Gazetesi'nde Erhan Göksel ile ilgili ölüm haberini okuyunca yazdığım senaryolardan birinin daha önceden gündeme getirilmiş olmasından dolayı şaşırdım. Türkiye siyasetine ve dış siyasette yaşanan gelişmelere bakınca farklı analizlerin gündeme gelmesi mümkün olabiliyor.
Önceki gün Amerika'da hayata gözlerini yuman Verso Araştırma Şirketi'nin Sahibi Erhan Göksel'in 11 Mayıs tarihinde Hürriyet Gazetesi'nden Yalçın Bayer'e; "Tayipsiz bir AK Parti, Baykalsız bir CHP koalisyonu' istediklerine yönelik "Abromowitch ve Brzezeski'nin Başbakan Erdoğan'a gözden çıkarttıklarını, önümüzdeki seçimlerde tek başına iktidar olamayacağı için, 'Tayyip'siz bir AKP ile Baykal'sız bir CHP koalisyonu' istediklerini söylemiş. Bayer köşesinde, Göksel'in konuyla ilgili söyledikleriyle ilgili şöyle devam etmiş: "Amerika zaten güçsüz iktidar koalisyonları ile dünyayı yönetir." Başbakan Erdoğan'ın bir önceki ABD gezisinde Obama'nın, Ov al Ofis'te Erdoğan'a 'One minute' dediğini" anlatan Göksel'e göre bunun nedeni, "Obama'nın TBMM'de yaptığı konuşmada, Başbakan'dan istediği; 1-Ermenistan sınır kapısı, 2-Heybeliada Ruhban Okulu, 3- Türk Limanlarının Güney Kıbrıs'a açılmasını, 4- Kürt açılımın devam etmesi…." ni istemesiydi. "İp son nisan ayındaki Erdoğan'ın Obama görüşmesinde koptu. Tayip Erdoğan, Obama'ya İran konusunda aynen şu cümleyi ifade etmiş: "İran'dan biz starejik ortaklığa gidiyoruz." Fethullahçıları ve Gül'ü iyi izlemek gerekiyor."
İmkansız şeyler gerçek olabilir
Ancak bunlar yazılsa da, Başbakan Erdoğan'ın tasfiye edilmesinin çok kolay da olmadığını ifade etmek isterim. Erdoğan'ın tasfiye sürecine direneceğini ve çok kolay pes edecek biri olmadığının altını çizerken de, Baykal için de kaset çıkmadan önce aynı şeyleri söyleyebilirdik. Bugün ne Baykal ne de Baykalcıların ortada kalmadığını görünce, küresel güçlerin hangi senaryoları devreye sokabileceğini tahmin ederek, senaryoların gerçekleştirebileceğine de inanmak gerekiyor. 2001 yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın, Necmettin Erbakan'a rağmen ortaya çıkabileceğine inanır mıydınız?
27 Mayıs, 12 Mart ve 28 Şubat'ta iktidarda kimler vardı?
CHP Kongre öncesinde kaset olayının gündeme getirilmesinin zamanlamasına iyi bakın. Türkiye, dış politikada İran, Rusya ve Yunanistan'la ilgili adımlar atıyor. Rusya ile 17 önemli anlaşma yapıyor ve ardından İran'da arabuluculuğa soyunuyor. Ardından Amerika ve AB, İran anlaşmasına temkinli yaklaşıyor.
Rusya'nın yapılan anlaşmanın ardından Türkiye'nin adımını desteklemesi gerekirken, BM kararları doğrultusunda görüş bildiriyor. Anlayacağınız yapılan hamlenin bir anlamı kalmıyor.
Türkiye'nin tarihinde yapılan darbelerin ve girişimlerinin tamamı sağ iktidarların bulunduğu dönemde yapılıyor.
27 Mayıs öncesinde Menderes iktidarı Sovyetler Birliği ile ilişkileri geliştiriyor. 12 Mart darbesi öncesinde Demirel aynı şeyi yapıyor. Ve Türkiye tarihinin iki büyük darbesi yapılıyor. Ardından 28 Şubat post modern darbesi ve 27 Nisan e-muhtırası…
Anlayacağınız Türkiye gibi bir ülkede yaşananların, küresel güçlerin müdahalesi olmadan yaşanabilecek şeyler olamayacağını görmek gerekiyor.
Türkiye'de gelişmeleri okumak için dünyanın nereye gittiğine ve nasıl gittiğine iyi bakmak gerekiyor. Asıl soru şudur. Siz dünyanın süper güçlerinden biri olsanız, müdahaleci olmaz mıydınız? Ve yapılanlarda budur.
Gül, Gülen ve Kılıçdaroğlu
İç siyaset açısından ise şöyle bakın. 28 Şubat darbesi olmasaydı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye siyasetinin etkin bir gücü olur muydu? Ve bir şeye daha dikkat edin. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Fettullah Gülen cemaati neden Baykal'a ılımlı yaklaştı ve destek verdi? Dikkat edin.
Ve bugünden sonra Türkiye siyasetinde her şey eskisi gibi ol(a)mayacaktır. Bugünkü yaratılan hava şudur. AK Parti'nin artık iktidar alternatifi vardır. Ve CHP içersinde ulusalcılarla, küresel güçler arasında ittifak yapılmıştır. Parti Meclisini seçilenlerin ve Kılıçdaroğlu'nun ortaya koyduğu fotoğrafın adı budur.
Rekabet değişimi ve yenileşmeyi beraberinde getirir
Hayatın her alanında rekabet toplumun yararınadır. Rekabetin olmadığı yerde hayat renkli değildir. Rekabet yenileşmeyi ve değişimi beraberinde getiren bir olgudur. Dün yazdığım gibi AK Parti'nin dünkü gibi davranabilme şansı yoktur. Daha demokratik bir program ve daha demokratik bir söylemle ve daha demokratik kadrolarla yoluna devam edecektir.
Yok CHP değişmez ve eskisi devam edecekse k, bu mümkün değildir. O zaman yapılan operasyon anlamsızdır.
Dün Servet Yıldırım arkadaşımız yazmıştı. Silivri'de Kılıçdaroğlu ile ilgili belediyede çalışan birinin yaptığı yorum nasıl seçildikten sonra 180 yetersiz kalır 360 derece değişikliğe uğramışsa bu Türkiye'de CHP örgütlerinin tamamında böyledir.
Son söz: Kılıçdaroğlu CHP'de tutmuştur. Ve dediği gibi büyük yürüyüş değil, büyük koşu başlamıştır. Bir kez daha Türkiye'ye hayırlı olsun.
Başbakan daha belediye başkanlığında başbakanlığa hazırlandığını bazı güçlerce biliyorsa aynı şekilde bir başkasınında başbakanlığa hazırlanabileceğini bilmesi gerekir değil mi ?
MANŞETLE GELEN MANŞETLE GİDER derken sayın başbakan kendisinin nasıl geldiğini unutmuş bence
CHP de ki bürütüsleri sayıp hesaplayacağına kendisinin ERBAKAN sırtındaki hançerini neden bahsetmiyor acaba ?
Erbakan açısından bakarsanız başbakan da bir bürütüs değil mi ?
Münafıklık ile dincilik aynı mecreda sırıtıyor bence
Mayıs 26th, 2010 at 09:04koşusu arınçın dediği gibi kızılayda başlayıp sıhhıyede bitecektir.
Mayıs 26th, 2010 at 12:37Kürtçe, Arapça televizyon da Kürtçe propaganda da artık serbest... Sağlık ve gündelik hayat istatistikleri gelişti vs.
İster muhalefetten ister iktidardan; nereden gelecekse gelsin ama yenilik denilen şeyin siyaset ve toplumsal evrende “yeni bir çizgi” yaratma mecburiyeti vardır.
Bunun için bir irade, bir niyet ve tutarlılık gerekir...
Mayıs 26th, 2010 at 12:39KARAALİOĞLU