Demografi Paradoksu Üzerine Siyasal Tespitler!
Malthus’ün meşhur demografik kuramı vardır meşhur. Dünya nüfusunun artış hızıyla dünya gıda üretiminin artış hızı eşit olmayacağından dünyada kıtlık olacaktır demiştir.
Thomas Robert Malthus 19. yüzyıl ekonomik, siyasal ve sosyal düşünce sistemlerini büyük çapta etkileyen ünlü İngiliz düşünürüdür. Kendisi, ekonomik (iktisadi) düşünce tarihinde geliştirdiği nüfus teorisiyle ün yapmıştır. Malthus, çeşitli konularda yazılar yazmış ve demografi üzerinde durmuş bir papaz, demograf, ekonomist ve Doğu Hindistan Şirketi Koleji’nde tarih ve ekonomi politik profesörlüğü yapmıştır. “Nüfus İlkeleri Üzerine Bir Deneme” adlı eseriyle nüfus üzerine ilk kapsamlı çalışmayı yapan kişidir aynı zamanda.
Özellikle Amerika’daki nüfus artışını örnek alan Malthus, nüfusun serbest bırakıldığı takdirde, her yirmi beş yılda bir kat artacağını ileri sürmüştür. Malthus’a göre nüfus 1, 2, 4, 8, 16, 32… şeklinde geometrik seri halinde artarken, gıda maddeleri 1, 2, 3, 4, 5, 6 … şeklinde aritmetik seri biçiminde artmaktadır. Bu durum nüfusla gıda maddeleri arasındaki dengeyi bozmaktadır. Ona göre bozulan bu dengeyi sağlamak için nüfusun serbest bırakılmaması gerekir ama buna karşın bu müdahaleyi de devletin yapmaması gerektiğini ileri sürer. Malthus liberal görüşlü iktisatçılardan yana olduğundan, devletin ekonomik ve sosyal yaşama karışmasına taraftar değildir: Bu yüzden önleyici tedbirleri doğrudan bireylerden, ailelerden beklemektedir.
Ne var ki, gelişen teknolojik şartlar, tarımdaki verim artışı, tarımda toprak unsurunun giderek azalması, destekleyici ürün yetiştirme tekniklerinin kullanılması Malthus’un teorisini geçersiz kılmıştır. Gıda üretimi topraklar küçülse de artmaya devam etmiştir. Buna karşın nüfus artış hızı sağlık tıp vb. alanlardaki gelişmeler toplu salgın ölümleri ortadan kaldırmış, sıcak savaşların azalması ile de yine insan ölümleri azalmıştır. Nüfus artışı doğal seyrinde gelişmiştir.
Marx ve Engels te kendi dönemlerinde Malthus’un nüfus teorisine şiddetle karşı çıkmışlar, nüfus yasasının bütün zamanlarda ve mekanlarda aynı olduğunu reddetmişler, “gelişimin her aşaması kendi nüfus yasasına sahiptir” fikrini savunmuşlardır.
OPTİMUM (EN UYGUN) NÜFUS BÜYÜKLÜĞÜ:
Ekonomistlerin en çok ilgilendikleri konulardan birisi, en uygun (optimum) kent büyüklüğünün olup olmadığının tartışıldığı gibi, optimum nüfus büyüklüğünün olup olmadığıdır aynı zamanda. Acaba dünya üzerinde iyi bir hayat standardı ile en fazla ne kadar insan yaşayabilir? Bu açıdan işgücü başına verimin en yüksek olduğu nüfus düzeyi, optimum nüfus düzeyi olarak tanımlanabilir. Aslında tek bir optimum değil, aynı şartlar altında şahsa, görüşe ve kabul edilen kriterlere göre çeşitli optimumlar vardır. Diğer taraftan yalnız ekonomik bakımdan değil, askeri ve idari bakımdan da optimum bir nüfus düşünülebilir. Aslında, optimum nüfus büyüklüğü yerine, ekonomide belli bir sermaye birikimi ve teknolojik değişmeye en uygun nüfus artışı üzerinde durmak gerekir.
Son günlerde tartışılan en az üç çocuk sahibi olma konusuna gelince, Hz. Muhammed “ümmetinin çokluğuyla öğünürüm” demiştir. Hz. Muhammed, bakılamayıp eğitim verilemeyip, yetiştirilemeyip hırsız dolandırıcı, terörist, sokak çocuğu olan insanların çokluğuyla nasıl öğünsün. Bu hadis sağlam bir hadistir. Konu bu değildir ama nüfus artışı veya artırılmasını istemenin altındaki temel dinamiklerden birisi budur. Çocuk sahibi olmanın sebeplerine baktığımızda, temelde, psikolojik ve toplumsal faktörlerin rol oynadığını görürüz.
İNSANLARI ÇOCUK YAPMAYA İTEN FAKTÖRLER:
Çocuk sahibi olmaya karar vermek için çiftler aşağıdaki ihtiyaçların şiddetine göre değerlendirerek fayda maliyet analizi yaparlar.
Sevgi mutluluk ihtiyacının tatmini,
Ekonomik destek sağlama
Yalnızlıktan kurtulma,
Psikolojik ve sosyal güvence
Toplumsal itibar kazanma.
Çok çocuk yapma veya aile planlaması konusunu 1993 senesinde ATV nin siyaset meydanı programında Merhum S. Zaime atfen Nevzat Yalçıntaş ile tartışmıştım. Yayın kayıtlarında mevcuttur. Ekonomiye kafa ve kol gücünün katkısının öneminden bahsetmişti Sn. Yalçıntaş, ben de o zaman bu mantığa karşı çıkmıştım. Hakikaten de bu mantalite, 1960 ların mantığıdır. Haa, nüfusumuzun yerinde saymasını da istemeyiz tabi ki. İşte bu konuda demografi paradoksu ortaya çıkmaktadır.
DEMOGRAFİ PARADOKSUNUN SEBEPLERİ:
Niteliksiz olarak nüfusun artışı toplumumuzu vahim sonuçlara götürebilir. Bu demek Almanya vb. ülkelerde dramatik olarak görülen nüfus durgunluğu veya eksiye gidişine yol açacak aile planlamasını yeğ tutmamız demek değildir. Konuyu toplumbilimsel ve siyasal açıdan bütüncül olarak değerlendirmek gerekirse şu ön tespitlerde bulunabiliriz.
Dünya üzerinde insanlık her geçen gün niteliksiz ve bilinçsizleşmektedir. Bunun nedeni dünya bazında aile planlamasının nüfus planlamasının ve kitlesel aile eğitiminin yapılmamasıdır.
Bu gün için üçüncü dünya ülkelerinin nüfusları katlanarak artarken, gelişmiş ülkelerin nüfusları durağanlaşma sürecine girmiştir. Durum böyleyken, dünyadaki sosyal sorunlar paralel olarak gittikçe içinden çıkılmaz hale gelmektedir. Sosyal sorunları çözmekte zorluk çeken devletler FUTBOL vb. spor oyunlarının afyon etkisiyle milyarlarca insanı sakinleştirmekte hatta uyutmaktadır. Nüfus artarken nüfusun nitelik gelir, kalifiye ve eğitimlilik yönüyle düzeyi düşmektedir. Demografi paradoksunun dünya kapsamındaki etkisi bu şekildedir.
Bu ivmeyle devam edildiği takdirde, gelecek yirmi otuz sene içinde dünya nüfusunun yarıdan çok fazlası niteliksiz iyi eğitim alamamış sefalet içinde olacaktır. Buna karşılık çok iyi gelir sahibi kişiler de gittikçe zenginleşecek, nüfus kitlesi de gittikçe yaşlanacaktır.
TÜRK SİYASAL HAYATINDA DEMOGRAFİ PARADOKSU:
Demografinin dünya kapsamındaki paradoks etkisi bu şekildeyken, Türkiye kapsamındaki etkisi iki yönlüdür. Birinci yönü, dünyaya paralel paradoks özelliklerinin gözlemlenmesidir.
İkinci yönü siyasal yapıdır. Türk siyasal hayatında dindar ve/veya muhafazakar kesim en az üç çocuk sahibi olmayı yeğ tutarken, ekonomik geliri yüksek olanlar ve sosyal demokratlar tek en fazla iki çocuk sahibi olmayı yeğ tutmaktadırlar. Bu durumda gelişen zaman içinde, varlıklı kesimin ve sosyal demokrat kesimin sayısı azalırken, dindar, muhafazakar hatta düşük gelirli kitlenin nüfusu giderek katlanarak artmaktadır. İşte hem dünyada hem Türkiye’de muhafazakarlığın altında yatan önemli faktör de budur.
GÜNÜMÜZDE HER GEÇEN GÜN SOSYAL DEMOKRATLAR AÇISINDAN OY BAZINDA BİR KAYIPTIR. HER GELEN GÜN, MUHAFAZAKARLAR VE/VEYA DİNDARLAR AÇISINDAN BÜYÜK BİR KAZANÇTIR. NÜFUS SAYISINDAKİ BU ÇAPRAZ ARTIŞ DOĞRUDAN SİYASAL TERCİHLERE YANSIDIĞINDAN AK PARTİ V.B. MUHAFAZAKAR PARTİLERİN OYLARI KEMİKLEŞMEKTEDİR.
BU GÜN SOSYAL DEMOKRATLARIN TOPLUMLA KAVGA ETMESİNİN ALTINDAKİ GERÇEK TE ASLINDA BUDUR. DEMOKRATİK SİSTEM HER GEÇEN GÜN MUHAFAZAKAR VE DİNDAR KESİME HİZMET EDECEKTİR. ZAMAN İLERLEDİKÇE SOSYAL DEMOKRATLAR DEMOKRASİNİN GEREKLİLİĞİNİ SORGULAMAYA BAŞLAYACAKLAR HATTA NİTELİKLİ OY SİSTEMİNİ BİLE ÖNE ATMAYA BAŞLAYACAKLARDIR. ZİRA BU SÜREÇ BİR MANKENİN “BENİM OYUMLA DAĞDAKİ ÇOBANIN OYU EŞİT OLAMAZ” DİYE İSYAN ETMESİYLE BAŞLAMIŞTIR.
Nitelikli oy sistemi ayrı bir sorunsaldır. Ancak nüfus artışı ve muhafazakar kesimin en az üç çocuk yapmalarının ne büyük ve hayati önem taşıdığı sanırım şimdi biraz daha iyi anlaşılmıştır. Başbakan’ın bir bildiği olmasa zaten bu lafı etmez. Bu söylev son derece pragmatist bir söylevdir. Söylenmiş ve etkisini gösterecektir. Söylevin etik anlamda “iyi” veya “kötü” olduğu “doğru” veya “yanlış” olduğunu sorgulamak ise ayrı bir yazı konusudur. Bu konuya da ileride değiniriz.
Esenlik dileklerimizle.
Not:
Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar http://www.yazarport.com, http://www.gunesgazetesi.net https://www.bilgiagi.net http://www.bilgievreni.com, http://www.siyasalforum.net http://www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.